RİNAP

RİNAP adıyla, gerek Risale-Nur bağlılarını ve gerekse diğer insanları ve hatta yalnızca Türkiye’de yaşayanları da değil bütün insanlığı ilgilendiren ilginç ve ilginç olduğu kadar da günümüz açısından orijinal bir proje ortaya konulmuş.

Aslında bu proje ile istenen şey Risalelere gönül vermiş olanların ortak ve güçlü arzularıdır. Gönül ister ki kutsal davayı omuzlayanlar, bu bilgi tomarı aracılığıyla dün olduğu gibi bugün de gündemi ellerinde tutsunlar.

Dün, bu gündem konusu belki daha değişik bir şekilde, daha çok gelen hücumları savarken davanın kesin ve şaşmaz çizgileriyle ortaya konması şeklindeydi; ama dün zor bir dönemdi. 1925-1960 arası davaya gönül vermiş ve hatta hayatını davaya bağlayanlar, çok taarruzlara uğramış ve zulüm, işkence, mahrumiyetler çekmişler. Bu serdengeçtiler, hiçbir suç unsuru olmamasına rağmen idam fermanıyla en ağır şartlarda hapishanelere tıkanmışlar. Yılmamışlar. Saldırılar çoğaldıkça dava ivme kazanmış. Bu özgür insanların sıcak nefeslerinden hapishaneler bile medreselere dönüşmüş. Basın onlardan bahsettikçe o kahramanlar davalarını daha çok duyurmuşlar. Bir iken binler, yüz binler ve milyonlar olmuşlar.

O zamanlar belki de hâkim odakların tek gündemi buydu. Onlar gündem oluşturdukça dava uğruna çekilen bütün çileler de davanın daha çok güçlenmesine zemin hazırlarken, ölümler de yeni bir ruhun filizlenmesinin müjdecisi olmuş.

Zübeyir Gündüzalp’in bir dava kahramanı olarak, silahlı mücadeleyi gündeme getirip sabra ve tahammüle değil de kolaya kaçanlara haykırdığı şu söz, o günlerin dava ruhunu göstermesi açısından önemlidir: “Bize baskın vererek öldürmeye gelecekler hiç beklemesinler; mitralyözleriyle, füzeleriyle gelsinler, biz hazırız, bizi öldürsünler. Eğer böyle olursa, ‘sadece ve sadece Risale-i Nur için öldüler’ derler. Bunu bütün millet öğrenir ve davamız da kuvvet kazanır.”

Dava için ölen davasını yüceltir ve elbette dünyalara değişmeyen şehitlik de, bu kutsal eylemin peygamberlerin bile gıpta ettiği en büyük ödülü olur.

O dönemleri çoktan geride bıraktık. Belki bir baharı yaşıyoruz şimdi. O hasbi ve yalnız Allah için didinmiş dava adamlarının çektiklerinin meyvelerini şimdi biz devşiriyoruz. Risaleler her yerde serbest bir şekilde dolaşıyor. Risalelerle hayatını düzene sokanlar ise toplumun en rahat insanlarıdır.

Ama korkarım ki rahatlık atalete, uyuşukluğa sebep olur. Günümüzde dünya çok küçülmüş ve bilgi çok hızlı değişiyor çünkü.

Korkarım ki, davaya gönül verenler hızla değişen gündemlerin gerisinde kalır.
Korkarım ki, dün bir avuç fedakârın ilgi odağı olmasına karşılık biz unutulmaya mahkûm oluruz.
Korkarım ki, zengin hazine hazır elimizde iken bir daha dönmemecesine bize küsüp gider.
Korkarım ki, yeni ufuklara kanat çırpamayan bizler, kısır döngüde birbirimizi boğazlar hale geliriz.
Korkarım ki, doğru bildiğimiz yanlışların tutsağı oluruz.
Korkarım ki, eller fezada dolaşırken biz yaya kalırız.
Korkarım ki, en hassas korumamız gereken hayatımızı çıkarlarımız uğruna carcur edip birer müflis olarak ömrümüzü noktalarız.
Yine korkarım ki, bugün bir de bakarsınız ki dün yani mazi olmuştur.

Korkuların ecele faydası yok elbette. Elimizde bir hazine olduğunu hiç kimse inkâr edemez. Korkularımız başımıza felaketler üşüştürtmeden ne yapalım ki, elimizde var olan çağımızın kurtuluş reçetesini muhtemel korkularımızı bizden uzaklaştırır kıvama getirelim?

İşte RİNAP, bana göre, kutsal davamızı daha canlı tutmaya, kendimize daha net ve yüce hedefler göstermeye, dünyanın hayhuyları içinde bizi uyanık tutmaya ve farkındalığımızı pekiştirmeye, davamıza bilimsellik kazandırmaya, fikirlerimizi ve çalışmalarımızı orijinal hale getirmeye, her kesime açık ve herkesi kucaklamaya ışık tutacak bir projedir.

Bir Kur’an tefsiri ve bağlılarının hayat programı olması noktasında, Risale-i Nur’un, yalnız bir cüzî yıkımı, bir küçük haneyi tamir etmediği; belki, küllî bir yıkımı ve İslamiyet’i içine alan dağlar büyüklüğünde taşları olan muhit kal’ayı tamir ettiği (1) şüphe götürmez açıklıktadır. Buna göre, onu her zaman taze ve diri, herkese ışık olacak aksiyonda tutmak herkesten önce bize düşmez mi?

Nedir RİNAP/ Risale-i Nur Araştırmaları Projesi? Kapsamlı olduğu kadar zorunlu olan bu projeyi nasıl deklere ederlerse etsinler, bana göre bu proje, Risalelerin her kesime bir büyük açılımı demektir. Risale-i Nur’un “Şerh, İzah ve Tanzim” ekseninde bir büyük kütüphanesi demektir. Yeni keşiflerin açılması, binlerce konuların birer bilim çalışması haline gelmesi, Risalelerdeki gizemlerin ve şifrelerin çözülmesiyle bilim dünyasının ilgi odağı haline gelmesi demektir. Bu proje, eğer uygulamaya geçerse bir büyük medeniyetin alt yapısı demektir.   

Bu projenin muhatabı kimdir? Risale-i Nur’a gönül verenlerin en küçük ferdinden en büyük ferdine kadar herkes. Ama elbette “Şerh, İzah ve Tanzim” çerçevesinde bir çalışma yapanların belli bir düzey, birikim ve altyapısı olması gereklidir.

“Şerh, İzah ve Tanzim” açılımı, bize dokuz görev daha yüklüyor: Tekmil, Tahşiye, Neşr, Ta’lim, Te’lif, Tekmil, Tertip, Tefsir ve Tashih (2).

(1)Nursî, Bediüzzaman Said (2000).shf: 37, Hizmet Rehberi, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.
(2)Nursî, Bediüzzaman Said (2007). 284.Mektup, Barla Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.