Resulullah’ın (asm) tarzı

Resul-i Ekrem (ASM)’in ahlakı Kur’an ahlakıydı. O’nun ASM)  dillere destan güzel bir ahlakı vardı. “Rabbim beni en güzel edeple edeplendirmiş “ buyururdu. Hayatı boyunca hep istikamet ve Hak üzere olmuştu. O’nun mürebbisi Rabbi ve ahlakı Kur’an ahlakı idi. Binlerce sahabi (RA)  gayet merak ve dikkatle izledikleri Resul-i Ekrem’in (ASM), hiçbir an, hiç bir yanlışını, ifratını, tefritini görmemişlerdi. Bu hal başlı başına bir Mu’cize-i Kur’aniye ve Mu’cize-i Ahmediyedir (ASM)

Tarihte nice büyük görünen insanlar var ki, onları mahcup eden hataları, aşırılık ve sefillikleri olmuştur. Bu durum onların ahlaki yönden noksan olduklarını gösterir ve İlahi terbiyeye yetişilemeyeceğini göstermeye bir hüccet olarak gösterilebilir.
 
Fahri Âlem’den (ASM) sonra gelen her asrın imamı da Sünnet-i Seniyyeyi yaşamaya azami gayret etmiş ve kendi zamanlarının ilcaatlarına göre yüksek Kur’an ahlakının gereğini yaşamaya çalışmışlardır.

Asrımızın İmamı Bediüzzaman Hz.leri de, Allah’a götüren yollar içerisinde, en kısa, en kestirme, en hatarsız, en kuvvetli yol olan Sünnet-i Seniyyeyi kendine rehber ittihaz etmiş ve ”Kur’an-ı Hakimin dersiyle ve Resul-i Ekrem (ASM) talimiyle” değişen şart ve durumlarda, Kur’an hizmetini ve Kur’an ahlakının gereğini tereddüde, telaşa düşmeden yaşayışıyla ortaya koymuştur.

Hz.Üstad  Kur’an’dan aldığı dersle ve Resul-i Ekrem (ASM)  talimiyle bu dehşetli zamanda, Resul-i Erkemin (ASM) Kuran’î ahlakına göre, Hizmet-i Kur’ani’ye ne şekilde yapılır? Allah’ın varlığı, birliği, Kur’an’ın hakkaniyeti, Ahiret hakikatı ve sair imani ve İslami meseleler, her sınıf insanı ikna eder şekilde nasıl anlatılabilir? lisan-ı hal ile nasıl örnek olunabilir? insanlar, imana, islamiyete müessir bir şekilde nasıl davet edilebilir? sorularına, Hz.Üstad Risale-i Nurlarla ve hayatı boyunca müstakim, şaibesiz, zihinlerde vehim bırakmayacak nezih yaşayışıyla cevap vererek ortaya koymuştur.

Kur’an hizmetinde bulunan ve bulunacak her ehl-i İmanın, Fahri Alem’in (ASM) bu helaket ve felaket asrındaki vekili ve bu asrın ve gelecek asrın imamı olduğuna çok kat’i hüccetler bulunan, Üstad Bediüzzaman’ın tarzında ve şeklinde Kur’an hizmetinde bulunması Resulullah’(ASM) ın hizmet tarzına en uygun ve tarzı Nebevi (ASM) olacağına ve ancak bu şekilde ki hizmetin hatarsız, hedefine yürüyebileceğine ve semeredar olabileceğinde şüphe yoktur.

Üstad’ın, Acaba Risale-i Nurları ve bu tarzı hizmet-i Nuriyeyi Kur’an kabul ediyor mu? diye manevi canipten gelen dehşetli suali ve akabinde otuz üç Ayet-i Kur’ani’yenin imdadına manen yetişerek Risale-i Nur’u haber vermesi, tahsin ve teşvik etmesi ve Risale-i Nur talebelerinin ve şahsı manevisinin müstakim Kur’an’i ve Kur’anın kabul ettiği bir hizmet olduğunun kalbine ilhamen gelmesi neticesi sükunete ermesidir.

Yine Mektubat’ta 28. Mektubun yedinci mes’elesinde tafsilatla izah edildiği üzere, Nur hizmetinin, manen makbuliyetini gösteren, telifindeki, yazılmasındaki, okunması ve fedakar ve hizmet eden bir cemaatın zuhurundaki inayetlerde makbul-ü Kurani olduğunun hüccetleridir.

Demek bu zaman ve zeminde Kur’an’a hizmet ediyorum diyenlerin Kur’an’ın kabul edeceği ve tarzı Nebevi (ASM) ‘ye ayinedarlık edecek bir şekilde hizmet ortaya koymaları zaruridir. Aksi halde Vahyi İlahiye isnad etmeyen ve arzi olan hizmetlerin Kur’an tarafından kabul görüp görmeyeceğinin meçhul olacağı semeredar olmayacağı belki de ve cevab-ı red’le neticeleneceği ihtimali var.

Kendi cüz’i ilmi karihasına ve kendi hususi zevk ve istidadına ve hissi meyelanına ve nakıs istidadına göre hizmet edenlerin ilim, ihata ve nazarları külli olmadığından hizmeti nakıs oluyor, nazarı cüz’i, hizmeti mevzi kalıyor, umuma şamil gelmiyor, umum nevi beşerin tabakatına hitap edemiyor, umumun ihtiyacına cevap veremiyor, Kur’an’a tam ayine olamıyor, Kur’ani olmuyor, inkita’a uğruyor, sönüyor.

Kitap eksenli ve müsbet hareketi şiar edinmeyip, menfi hareketi esas alan ve dahildeki cihadı manevi farkını anlamayarak ve çok yanlış olarak silahla, vurmakla, öldürmekle (bir cani yüzünden yüzlerce masumun hukukunu çiğneyerek) menfi hareketle İslama hizmet ediyorum diyenler, çok zahmet ve belalara giriftar olmanın yanında zihinlerde İslamiyet aleyhine İslamı şiddete merci gösterir tarzda, vehim ve endişeler bırakmaktan maada cihanşumül ve vicdanı umuminin kabul edeceği bir hizmet verebilmiş değillerdir.

Bugün Kur’an’ı Mu’ciz’ül Beyanın Mucize-i Maneviyesi ve parlak bir tefsiri olan Risale-i Nur yüz otuz parçasıyla, milyonlar nüshalarıyla, dünyanın dört bir köşesinde milyonların imanını kurtararak, kurtarmaya devam ederek, imani tahkikiye ulaştırarak, dünya çapındaki kitap eksenli ve şahsı maneviye müstenid, Kur’anın taht-ı tasdiki ve makbulü Nebevi (ASM) dairesinde cihadı manevisine devam etmektir.

Demek oluyor ki, her kim olursa olsun, bu dehşetli asırda bir buz parçası nevindeki şahsiyetini ve hizmetini, İman hizmetiyle muvazzaf NUR’un külli havzı kevserine atıp eritmeli, cüz’i amelini küllileştirmeli ve Fahri Alem’(ASM)e muhabbet ve Sünnetine ittibaını böyle ispat etmeli ve Rızây-ı İlâhiyi kazanmaya çalışmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.