Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi anılıyor

Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi anılıyor

Hayatını İslam ve Kuran-ı Kerim'e hizmete adayan son dönem hak dostlarından Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretleri, vefatının 30'uncu yıldönümünde anılıyor.

Risale Haber-Haber Merkezi

94 yıllık ömrünü istikamet ve takva ölçüleri içinde Allah'a ve Allah'ın kullarına hizmet ve irşatla geçiren son dönem büyük Allah dostlarından Mahmud Sami Ramazanoğlu, vefatının 30'uncu senesinde düzenlenecek bir günlük anma programı ile sevenleri tarafından anılıyor.

Sami Efendi Hazretleri, 11 Şubat Salı Günü kendi adını taşıyan, Pendik Kurtköy'deki Mahmud Sami Ramazanoğlu Camii Şerifi'nde yatsı namazına müteakip düzenlenecek programla yâd edilecek.

Sunumunu İstanbul Baş Vaizi Mustafa Akgül Hoca Efendinin yapacağı programın akışı şöyle;

- (Yatsı Namazından önce) İstanbul Baş Vaizi Mustafa Akgül Hoca Efendinin "Tasavvufun Önemi" konulu sohbeti,
- Kur'an-i Kerim tilaveti,
- Sami Efendi (k.s.)'nin kendi sesinden "İslam'da kardeşlik ve beraberliğin önemi" sohbet dinletisi,
- Medine-i Münevvere'de yaşayan manevi görevlisi, Muhterem Ömer Muhammed Öztürk'ün anlatımıyla Sami Efendi Hazretleri (k.s.)...
- Hatim duası

Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi kimdir?

Necip Fazıl Kısakürek'in "Sami Efendi mi? O bir yağmur tanesi kadar ak ve berraktır" sözleri ile hayranlığını ifade ettiği son dönem Allah dostlarından Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi ;

1892 yılında Adana'da dünyaya geldi. Babası tarihte "Ramazanoğulları" diye bilinen aileden Mücteba Bey, annesi ise Ümmügülsüm Hanımdır. Sami Efendinin büyük ceddi Abdülhadi Beyin tesbit ettiği aile şeceresine göre, Ramazanoğullarının aslen Türklerin Oğuz boyunun Üçoklar kabilesinden olduğu ve Hz. Halid b. Velid (r.a.) nesliyle münasebeti olduğu anlaşılmaktadır.

İlk, Orta ve lise tahsilini Adanada tamamlayan Sami Efendi, yüksek tahsil için İstanbula geldi. Darül-fünun Mektebine girdi. Hukuk Fakültesini birincilikle bitirdikten sonra askerlik hizmetini yedek subay olarak yine İstanbulda yaptı.Zahir ilimlerini devrin ulema ve müderrislerinden tamamlayan Sami Efendi için sıra manevî ilimlere ve batın imarına gelmişti. Fıtrat-ı necibesinin şiddetli meyli sebebiyle tasavvuf yoluna süluk etti.

Devrin meşhur Nakşi tekkesi Gümüşhaneli Dergahında hir müddet erbaîn ve riyazatla meşgul olduktan sonra arkadaşı eski Beşiktaş Müftüsü Fuad Efendinin babası Rüşdü Efendinin delaletiyle Kelamî Dergahı şeyhi ve Meclis-i meşayih reisi Erbilli Esad Efendiye intisab etti. Kısa zamanda kesb-i kemalat eyleyip seyr-u sülukunu ikmalden sonra hilafetle irşada mezun kılındı. Bir müddet daha mürşidinin yanında kaldı ve bilahare memleketi Adanaya irşada vazifeli olarak gönderildi. Mahmud Sami Efendi, tekkelerin kapatılmasından sonra memleketi Adanada bir yandan Cami-i Kebirde vaaz ve hususî sohbetleriyle irşad hizmetini yürütürken bir yandan da maişetini temin için bir kereste ticarethanesinin muhasebesini tutuyordu. O, babasından ve ailesinden kendisine intikal eden büyük serveti almamış ve "Hiçhir kimse kendi kazancından daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir" hadis-i şerifi gereğince kendi el emeğiyle geçinmeyi tercih etmiştir.

Yazları, Adananın Namrun ve Kızıldağ Yaylası ile Kayserinin Talasında geçirirdi. Hac yolunun açıldığı 1946 yılında ilk defa hacca gitti.1951 yılında İstanbula geldi. İki yıl kadar İstanbulda kaldıktan sonra 1953 yılında hac mevsiminden önce hacca, dönüşte de arkadaşı Konyalı Saraç Mehmed Efendiyle Şama geldi ve oraya yerleşti. Bilahare ailesi, damadı ile birlikte yanına gitti. Ancak bu Şam hicreti dokuz ay kadar sürdü.Tekrar İstanbula geldi.

İstanbula bu gelişlerinde önce Bayezid-Laleliye, sonra da Erenköyüne yerleşti. İstanbulda bulunduğu yıllarda Adanadaki gibi bir yandan Erenköy Zihnipaşa Camiindeki vaazları ve hususi sohbetleriyle irşad hizmetini yürütürken diğer yandan da Tahtakalede bir ticarethanenin muhasebesini tedvirle maişetini temin etmekteydi. Onun bu vaaz, irşad ve sohbetlerinden cemiyetin her sınıfından; fakir-zengin, okumuş-okumamış, esnaf-işçi, memur-tüccar ve fabrikatör binlerce insan istifade ederek feyz almış, istikamet bulmuş ve böylece etrafında yepyeni blr nesil teşekkül etmiştir.Talebelerini manevi himaye kanatları altında toplayarak onları cemiyetin her türlü kötü cereyanından korumaya çalışmıştır.

1979 yılında gönlündeki muhabbet-i Resulullah ateşi, onu, Medineye hicrete mecbur etti. Çünkü onun son arzusu Peygamber şehrinde Hakka varmaktı. Nitekim 1957 yılında yakınları kendilerine Eyüp Sultandan kabir yeri almayı teklif ettiklerinde: "Herkesi arzusuna bıraksalar biz, Cennetül-Bakiyi arzu ederiz" buyurmuşlardı. Cenab-ı Hak, sevdiği kulunun arzusunu kabul buyurdu.

Nitekim İstanbulda bulunduğu yıllarda mübtela olduğu hastalık, orada da yakasını bırakmadı. Fakat en acılı, ağrılı zamanlarında bile o, hiçbir şikayette bulunmamış, yüzünden tebessümü eksik olmamıştır.Vefatı 10 Cemaziyelevvel 1404/12 Şubat 1984 Pazar günü vakî olmuş ve Cennetul-Bakiye defnedilmiştir.

ESERLERİ

1. Hazreti İbrahim (AS)
2. Hazreti Yusuf (AS)
3. Yunus ve Hud Sureleri Tefsiri
4. Bedir Gazvesi ve Enfal S.
5. Uhud Gazvesi
6. Tebük Gazvesi
7. Hazreti Ebu Bekir (RA)
8. Hazreti Ömer (RA)
9. Hazreti Osman (RA)
10. Hazreti Ali (RA)
11. Hazreti Halid İbni Velid (RA)
12. Ashab-ı Kiram (RA) (1-2)
13. Musahabe ( 1-6)
14. Mükerrem İnsan
15. Fatiha Suresi Tefsiri
16. Bakara Suresi Tefsiri
17. Dualar ve Zikirler.
 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.