Ramazanın sosyal yansımaları

Ramazan, Müslümanların ibadet ve Rablerine yöneliş ayı olmakla birlikte tüm insanlığı ilgilendiren sosyal bir fenomen olmuştur. Tüm insanlığın arayışı olan hak ve doğru, bu ayın insanlık âlemine ulaştırdığı en önemli zenginliklerdendir. Hak ve doğru, insanlığın aslî gerçekliğine ve fıtrî hâline daha yakın olmalıdır. Muhtemelen her insanın özünden gelen ve fıtratından kaynaklanan ses, hakkın ve doğrunun yanında yer alacaktır. Ancak hak çoğu zaman siyasî güçlerin ve benlikle bağlantılı hâllerin uzağında, daha çok şeffafiyete yakın bir kavram gibidir. Hakkın etkisi ve yayılımı, şeffafiyet tecellisine en belirgin şekilde mazhar hava ve suyu andırır. Hava ve su etkileri zahiren çok belirgin olarak gözlenmediği hâlde sessiz ve derinden bütün varlıkları kuşatacak fıtrî özelliklere sahiptirler. Su, bütün dünyanın dörtte üçünü, insanın yüzde altmışını teşkil ettiği halde bu durum zahiren çok belirgin değildir. Hava, hayatımızın en önemli unsurlarından biri olduğu halde çoğu zaman varlığını dahi hissetmeyiz. Nefesimizi rahatlıkla alamadığımız anlarda havanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlıyoruz. Sosyal alanda da hak benzer bir şeffafiyet hâli göstermektedir. Hakkın galibiyeti, çoğu zaman savaşlarla değil, barış zamanları ve ruhlara nüfuz ederek olmuştur.

Hepimizin içinde doğruya ve iyiye bir meyil var olduğu toplumların genel sükûn hâlinden anlaşılmaktadır. Her fıtrat özünde doğrunun yanında, güzelliklere meyilli olmalıdır. Ancak toplumun genel yapısı ve gelenekler, kültür yapısı zaman zaman insanı fıtratının sesinden uzaklaştırmaktadır. Bozulmamış her fıtratın, hakkın ve doğrunun yanında yer alması gerektiği, insanlık tarihinin ortaya çıkardığı açık gerçeklerdendir.

İnsanlık tarihine bakıldığında, insanlara en büyük değerleri katan ve insanları özünden ve derinden etkileyen hakikatler, büyük siyasî güçlerin değil, inançları ve değerleri ile insanları özde etkileyen samimi fertlerin ve toplulukların eseri olmuştur. Toplumlara asıl yön veren maddî güç ve para değil, inanılmış değerler olmuştur. Bu değerler, bir tür şeffafiyetle, sosyal yapıları, derununa inerek etkilerler. Nitekim Asr-ı Saadet’te dünyevî hiç bir güç olmaksızın başlayan hareket artık insanlığın bütün katmanlarına ve derinliklerine nüfuz etmiştir.

Bu durum, önümüzdeki yıllarda siyaset ve teşahhusâttan uzak ve şeffafiyete mazhar Risâle-i Nur hakikatlerinin döneminin geldiğine bir işaret olmalıdır. Her türlü siyasî ve coğrâfî sınırların eşyayı ve insanları parsellemesinden uzak bir yapı olan bu hareket, çok kısa bir süre sonra bütün dünyayı etki alanına alacak gibidir. Teşahhusâta mazhar siyasî hareketler engellenebilir, çünkü bu mazhariyetle kendi alanlarını sınırlamışlar ve menfaat çatışmalarının hedefi olabilecek konuma gelmişlerdir. Oysa şeffafiyete mazhar bir hakikati siyasetle ve maddî güçle engellemek mümkün değildir, çünkü ortada hedef olarak algılanabilecek, parsellenmiş bir alan ve mücadelesi verilen bir benlik yoktur. Yaşanan son olaylardan sonra hakka yönelen insanlık Risâle-i Nur’a muhakkak ulaşacak veya yavaş yavaş yayılan hakikatler bütün maddî engelleri nuraniyeti ile aşacak ve ruhları derinden etkileyecektir. O halde bizlere düşen vazifeler çok büyük ve insanlık için çok önemlidir.

Ramazan ayının nefsin terbiyesine yönelik boyutu ile herkes önce kendi konumunu iyi algılamalı, dünyevî konumlarının uçsuz bucaksız bir uzay boşluğunda esamesi okunmayan bir gezegende uçaktan bile bakıldığında görülemeyen, sistemin bütününde sinekten daha ehemmiyetsiz varlıklar olduklarını unutmamalıdırlar. Dünyevî konumlar, yalnızca günlük yaşantının darlığında izafî bir anlam ifade etmektedir. O yüzden bir konuda kimin ne düşündüğünden ve söylediğinden çok, varlığın asıl sahibinin ne dediği önemlidir. Sonucu belirleyecek de O’nun hükmüdür. Varlığın geneli karşısında aciz ve zayıf olan ve bu durumlarını hiçbir dünyevî makam değiştirmeyen insanlar birbirine dayanmalı, hoşgörü, esneklik ve anlayışla hayatı ve sosyal ortamları kendilerine zehir hükmüne geçirmeden Kadir-i Külli Şey’e dayanmakla yarınlarından emin olmanın tarif edilmez huzurunu bütün insanlık olarak hissetmelidirler. Gelecek yıllar küresel Asr-ı Saadet’in yani dünya genelinde insanî ve İslâmî manaların yayılımına zemin hazırlayacak tarzda ilerlemektedir. Barış içinde bir dünya herkesin herkese tahammül edebildiği bir algı ile ancak mümkün olur.

Ramazan ruhu bu anlamda çok önemlidir, tüm dünya insanlarını ilgilendirmektedir. Bir dahaki Ramazan ayına kadar insanlık bu ay ortaya çıkan mânevî hasılât ölçüsünde mutlu, huzurlu ve sükûnet içinde bir dönem geçirecektir. Eşyanın arka planında işleyen derin hakikatler, Ramazan ayının mânevî atmosferinde daha doğru şekillenecek ve görünen mânâlara çok güçlü anlamlar ve derin incelikler katacaktır.
Yeni Asya

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum