Ramazan yazıları: İstanbul Fatih

Bediüzzaman mezar ziyareti konusunda çok muktesid bir insan. Hz Mevlana’yı ziyaret ederken aynı mektebin büyük müderrisinin huzuruna edeben ayaklarını çıkarır gider, kimbilir neler hissetti? İki dağ karşı karşıya gelmişlerdir, neler teati ettiler? Bizim gibi sandukcaya bakıp duracak hali yoktur. Büyük adamların telefonları farklı olur elbet.

Bediüzzaman iki büyük Osmanlı padişahının mezarına bizzat gitmiş, biri Fatih Sultan Mehmet, biri Yavuz Sultan Selim. Fatih’in merkadı paki başında çekilmiş bir resmi var. Biri İstanbul’u fethetmiş birinin ise bütün dünyada fütuhat bayrakları dalgalanıyor. Diğeri Kahraman Yavuz Sultan Selim Han. Onun mezarı başında bir has talebesine, “Biz yanlış düşünüyorduk ona tabi olduk” demiş. Ağabeye sorduğumda yakazeten görüştüklerini söylüyordu. Demek onlar bu ülkenin tapuları olan şahıslar mukadderatı İslam için bir araya gelip yine görüşüyorlar, bizi de çağırsalar biz de gitsek şöyle perde arkasından seyretsek. Sen de kendini ne sanıyorsun, hey yazar!

Yavuz Sultan Selim Han Hazretlerini kendinden önce kendi idealinin önemli adamlarından Fatih, yani onun selefidir. Yavuz, Anadolu birliği için çalışmış ve başarmış. Farklı mezheplerin istilasından kurtardığı gibi farklı iddiaları da bastırmış. Şu mısralar onun hayatının özeti olduğu gibi davasının da özeti:
Milletimde ihtilaf u tefrika endişesi
Kuşe-kabrimde hatta bikarar eyler beni
İttihadken savlet-i adayı defa çaremiz
İttihad etmezse millet dağıdar eyler beni.

Bu mısralar Bediüzzaman’ın da hayatıdır. Onun Türkiye’de varlığı her konuda bir birlik temin etmiştir. Bütün görüşleri tevhid üzerinde yoğunlaşır, o itikada tevhidi savunduğu gibi içtimai, siyasi, fikri anlamda da tevhidi savunmuş. Siyasi görüşleri özellikle sivri iddiaların peşinde gitmek değil milleti bir arada tutmak üzerine inşa edilmiştir. Bugün siyasi bir istikrar varsa bu Bediüzzaman’a gelindiği içindir.

Yavuz’un mezarına gidince insanı saflık istila ediyor. O Hazreti Ömer’e benziyor. Hz Ömer Hz. Ebubekir ve Resulullah (asm) gibi sadelik içinde yaşamış, sade giyinmiş, sade yemiş. İtiraz edenlere de “Beni Ebubekir ve Hz Nebi’nin sadeliğinden çıkmaya zorlamayın“ demiş. Yavuz Sultan Selim de sade yaşamış, sade yemiş, sofu gibi yaşamış. Haremi olmayan Osmanlı padişahı. Büyük alim Osmanlı sultanlarının en büyük alimlerinden. Allah’ım sen bizi bu kervandan koparma.

Fatih haşmetli giyinen ve haşmetli yaşayan bir insan. Birgün yemek sırasında bütün takımların altın türü ve kaplamalarla kaplı olduğunu gören zannedersem hocalarının bu alayişe ilişmesine, “hocam biz şanlı Osmanlının her halimizde haşmetini yansıtıyoruz, başka bir hedefimiz yoktur” der. Ya Bediüzzaman, gariban bir lokma ekmek bir bardak çayla dünyadan nasibini almış nasipsizlerin zulmüne bir ömür boyu maruz kalmış.

“Benin dünyaya çağırma ona geldim fena buldum” der.
“Dünya bütün şaşaasıyla ahirete nisbeten bir zindan hükmündedir” demişler. İnşallah zindanın debdebesine boğulmayız. Zindanı saray yapmaya çabalıyoryuz, inşallah olmaz.

Fatih’de bir iftar öncesi insanlara sordum, “iki büyük padişahın mezarı ve camisi bir de Hırka-i Şerif’in bulunduğu mekanda yaşıyorsunuz. Bir Ramazan akşamında neler hissediyorsunuz?” “Güzel şeyler hissettiklerini” söylediler. “Fatih’te bir fatih ve fetih rüzgarı esiyor. Burada yaşayanlar ne kadar şanslı” dedim birine. “Tabii abi biz burada doğduk büyüdük, maneviyatımız bu semtin sokaklarında büyüdü” dedi. Bir müze gibi cadde üzerinde başka bir iklimi yaşayan insanlar burada dolaşıyor gibi, sanki maziye doğru kopmuş bir film halkası gibi bir sokak.

Fatih Camii’nin yanında Reşadiye otelinde kaldım. Bediüzzaman burada 1953 yılının sonlarına doğru iki buçuk ay kalmış. Otel değişmiş ama otelin sahibi babasının Bediüzzaman’ı gördüğünü ve kendisinde hatıraları olduğunu söyledi. Onları bana anlatacağına söz verdi. Toplarsam onları bir yazacağım. Gönenli Mehmet Efendi Üstadın özel hizmetini görürmüş bu camide. Kurrai Hafız ve alim özel hizmetini görene bak özel hizmeti görülene bak.

“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı” diyor Akif. Ben de bastığım yerlerde Bediüzzaman’ın dolaştığını ve nefes aldığını düşündüm. Fatih Camii ve Yavuz Sultan Selim Camiine gittim. Oralarda bir iz sürmeye çabaladım. Mezar etrafında büyüklerin haşyetinden ruhları titremeye tutulmuş insanlar gördüm. Yavuz’un mezarında onun yaptıkların okurken kendimden utandım, ağladım. Ona bak bize bak dedim. Fatih’in mezarında kayboldum, onun fethettiği ülkenin şaşkın bir ferdi gibi dolaştım.
Biraz zaman tünelinde dolaştık Fatih semtinin sinamatoğrafından hareketle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.