Ramazan günlüğü

Uyku kaçtı. İnadın gereği yok. Davet var yarın. Yorgunluk, bezginlik, bıkkınlık yine. Boş. Öztürk Karar’da yakıcı bir konuya değinmiş. Müslümanların eski ile yeni arasında yaşadığı çatışma. Çaresi yok. Bu akşam Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin Mevlidi. Türkiye’nin her tarafından nurcular akın ediyor Urfa’ya. Eskisi gibi renkli değil. Cazibesi kaybolmuş gibi. Ulu Camide iftar. Mütevazi ama leziz. Teravih tamam.

Sürekli sıkıntı. Nedeni meçhul. Tatsız bir münakaşa. Selahaddin-i Eyyübi Camiinde  öğle mukabelesi. Hafızlar isteksiz. İkindiye kadar uyku ve uyuşukluk. Zekanın bir süreliğine tatile çıkması. Şurkav Dergisi için hazırladığım “Ulu Camide Ramazan Düşünceleri” başlıklı yazıyı temize çekeyim dedim, olmadı. Öğleden önce kitaplıkta bir gezinti: meal, roman, fikir… bıraktım. Okuyacak, daha doğrusu anlayacak mecal yok. Kendini hayatın akışkan tesirine bırakmak en iyisi.

Mevlit için Dergah’a gidecektim, olmadı. Kalabalık korkunç. Sıkıyor insanı. Merdümgirizlik hali devam ediyor. İnziva çok mu iyi sanki! Kitapları kavun gibi okşayabiliyorum sadece, okuyamıyorum. Dikkat ve odaklanma sorunu. Hiçbir işi baştan sona bitiremiyorum. Yeni kitap üzerine çalışamıyorum. Her şey olduğu gibi duruyor. Tanınmış ve prestijli bir yayınevi yayınlama sözü verdi. Hayret!

Bu şehrin sıcakları felç ediyor insanı. Üreticiliği öldürüyor. Tatil imkanı da yok. Facebook’ta avarece gezinti. Twetter bomboş. Nerden bulaştı bu günlük tutma hastalığı? Sahur yapamıyorum. Gece yarısı kalkıp yemek yemek fıtri değil ama sıkıntı olsun diye “imtihan” ediliyoruz. Cennet ucuz değil. Ciddi sorular ve sorunlar var önümde. Cevap vermeye yanaşamıyorum. Kötü bir rüya gördüm. Tabirine baktım olumsuz. Tabir rüyadan kötü.

Hikayesi zor bir dünya. “Kul hakkı yemek orucu bozar mı?” sorusu sosyal medyada çok dolaşıyor. Orucu bozmaz ama insanlığı bozar kul hakkı. Muhafazakarlık zor günler geçiriyor. Kimi “Millet İttifakı” diyor, kimi “Cumhur İttifakı.” Karşılıklı ithamlar, suçlamalar uçuşuyor havada. Dermanı zor bulunan bir hastalık tarafgirlik. Düşünme yok, ait olma veya herhangi bir grubun rozetini takmak var. Halbuki “adam olmak bir gruba dahil olmak değil; bir duruşa sahip olmaktır.”

Nerde duruyorum? Yersizim. Şaşkınım. Mütehayyirim. Duygularım eskisi gibi mevcuttan yana değil. Oysa mevcuda vermeyen rahatlıkla “kafir”, “münafık”, “hain” damgasını yiyor. Çok yazık! Biz ne aralar bu hale geldik? Bize ne oldu? Neden bu kadar düşman kesildik birbirimize? Alt tarafı her demokratik ülkede benzerine rastladığımız bir seçim bu. Bunu iman-küfür meselesi yapmak cehaletten başka bir şey değil. 

Kültür, sanat, edebiyat sekerat döşeğinde. Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Varsa yoksa siyaset. Buna ne gerek var. Her alanda bir seviye düşüklüğü, bir kalite kaybı yaşanıyor. Allah akıbetimizi hayır etsin! Kötülüklerle dolu bir dünyada erdemli bir insanın görevi (yapabiliyorsa eğer) iyiliği çoğaltmak olmalı. İyiliği, insanlığı, güzelliği, adaleti, ihsanı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
9 Yorum