Rahatınızı bozmaya bakın!

İnsanın aktif ve pasif iki dünyası vardır. Birincisi emek ve üretim ister, diğeri rahat ve gevşeklikle sürünür. Emek, bir hareket ve bereket iken, eylemsizlik/tembellik tamamen bir yokluk ve engelliliktir.

Atalet zindanında tembelliğe servis yapan duygu ve eğilimlerimizi kendine yönlendiren en baskın yapı rahatlık meylidir. Bediüzzaman’ın tabiriyle “meylürrahat” durumudur.
Durumdan ziyade bir batak halidir meylürrahat.

Dünya, rahat yeri olmadığına göre rahatlık meyli/eğilimi ne kadar anlamlıdır?
Meylürrahat, insanı meşekkatin/sıkıntının anası yapar. Sıkıntıları doğuran/üreten bir tesis gibidir meylürrahat.

İşte  tembellik çağrışımlarını besleyen  ve rahatlık meylini uyandıran   günlük bazı konuşma kalıpları:
“Dinleneyim, istirahat edeyim, biraz hava alayım, sonra yapayım, acelesi yok, çok yoruldum, ben yapamam, şartlarım uygun değil, mazaretim var, çok meşgulüm, biraz düşüneyim sonra söylerim, ilerde belki, bi bakayım, hayatta yapamam, diğerine söyle, imkansız, çok yıprandım, hep ben yapıyorum…” türü içerden veya açıktan sarf edilen mazeretler.

Rahatlığa düşkün olma, bir miskinlik ve çaresizlik ortamıdır. İnsanı hareketten, bereketten ve gayretin o coşkulu zevkinden mahrum bırakır.

Rahatlık meyli, “Kişi için sadece çalıştığının karşılığı vardır” ayetinden uzaklaştırır. Çalışmayı sevmeyen, emeğine değer vermeyen ve hazırdan geçinip bir başkasına muhtaç hale getiren ve ihtiyaçlarını karşılayamayan sefil bir  duruma düşürür.

Emek ve gayretle yoğrulmak, bir şey için çabalamak ve heyecanla işe koyulmak ise günlük hayat sermayemizi doğru kullanmayı sağlar.

“Meylürrahat ise, umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvasıdır” tespiti, Bediüzzaman’ın tariflediği şekliyle çok ağır ve bunalımlı bir sefalet ağalığıdır.

“Rahat olayım, başımı sıcaktan soğuğa vurmayayım, onu da başkası yapsın, hazırdan geçineyim, biraz uyuyayım, bu işten sıkıldım…” kabilinden sürüp giden tembellik beyanları kişiyi tutsak hale getirir.

Çünkü rahatlık meyli, diğer adıyla eylemsizlik hali, insanı her türlü sıkıntının fabrikası haline getirir. Oturduğumuz yerden sıkıntı üretir, yayyar ve bozarız. Aynı zamanda rezil eden, rezalet çıkaran ve insani olmayan en iğrenç hallere düşüren de rahatlık eğilimidir.

Gayretin/himmetin düşmanı olan bu tarz ve yaklaşım, insan enerjisini bloke eder, zihnini/bedenini/duygularını mahkum eder, tutuklar. İnsan potansiyelini kayıt altına alır, kelepçeler.

Statükoya emanet eder, sefalete sürükler, çekilmez acılar getirir ve stres küpü yapar.
İş yapmayan ama beklentisi de hiç bitmeyen insan, en sıkıntılı ve problemli insandır.
Çalışmaktan kaçınan, bir işi ucundan tutan ve mazeretlerini bol bol tüketen adamda acı ve ızdırap insanı olmaya adaydır.

Meylürrahat, bütün bu karanlık noktaların, kör alanların ve vücudu yok eden, nefsinde körlük yaşayan insanın sefalet yuvasında, kendine barınak yaptığı negatif limanlardır.

“Gayeye sarılmak, davaya ram olmak” bu uyuşukluk zilletinden ve adeta terör yuvası gibi  rezaletler sergileyen meylürrahat ızdırabından  kurtaran bir can simididir.

İnsan çalışmalı, çabalamalı, harcamalı, enerjisini tüketmeli, yüreğinden vermeli, tebessümünden yaymalı, fikirlerinden harekete geçmeli ki, “umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası” meylürrahat çilesini çekmesin.

Çekecekse, “mukaddes çile” çekilmeli. Bu da hareketle olur. Yürüyen, oturandan hayırlıdır. Çalışan uyuyandan, düşünen gaflet ehlinden daha hayırlı bir süreçtedir.

“Ben” yuvasında üretilen mikroplardan dezenfekte edilmiş “Biz” için gayret göstermek, gayretle koşmak, himmetle sahiplenmek, işini ciddiye almak ve en önemlisi kendimizi ve sahip olduğumuz bütün sermayelerimizi bir hiçe ve hiçliğe kurban etmeden, kazanmak için harcamak ve potansiyelimizi tam kullanmak, en rahat yol görünmektedir.

Zahmet rahattadır. İnsanın heyecanı, ancak gayretle teskin olur. Emeksiz hasılat, gayretsiz beklenti, himmetsiz istek ve tembel sözler bir anlam ve hakikatten uzaktır.

Münazarat Akşamları’nda, meylürrahat kavramı etrafında gezinirken ilk akla gelen kanaatler bunlardı.

Atalet zindanından emek sarayına geçiş gayretle mümkündür. Sadece kendimiz için değil,mazlum milletler ve insanlık onuru için.

Son söz:
Rahatınızı bozmaya bakın! Ki, Allah rahatlık/huzur versin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum