Mehmet Yusuf Çağlıyan

Mehmet Yusuf Çağlıyan

Psikolojik ve Toplumsal Açıdan Benlik (1)

Benlik başka ifadesiyle ene ise Arap dilinde birinci tekil şahıs zamiridir. Tasavvufi açıdan ise salikin fena halini ifade etmektedir. Kibir, gurur anlamdaı taşımakta olup. Kuranı Kerim’ de ise böyle bir davranışın şeytana özgü olduğu belirtilmiştir. (Araf 7/21)

Benliğin bu anlamları daha çok psikolojik(bireysel) bir anlam taşıdığını biliyor olsakta bu kılıf değiştirerek toplumsal bir sorun olarakta karşımıza çıkmaktadır. Toplumda nevşü-nema bulan bu illet artık bireysel olmasının yanında dini grupların, cemaatlerin ve toplumun bir çoğunun da bu sinsi illete duçar olduklarını görmekteyiz.

Bu birey açısından kibir, enaniyet vb. duyguları, cemaatler ve dini gruplar açısında sadece doğru olan biziz, biz olmazsak nice olur bu insanların ahvali vb. duygularla ifade edildiğini görmekteyiz. Toplum açısından ise tezahürü ise ırkçılık şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu mihval de bireyleri, Cemaatleri ve dini grupları daha sonra Rabbim nasip ederse izah etmeye çalışacağız. Türkiye toplumu bir asırdan beri belki de daha fazladır bu sinsi hastalıkla karşı karşıya kalmış bu virüs toplumda fazlasıyla zemin bulmuştur ve bulmaktadır.

Bu durum Cumhuriyetin kurulmasıyla daha doğru ifadeyle hilafetin kaldırılmasıyla devletin resmi ideolojisi halini almış, Türkçülük şeklinde devam ede gelmiş bir yönüyle de devam etmektedir. Eğitimle neredeyse toplumun bütün katmanlarını etkilemiştir.

Halbuki Osmanlı bakiyesi olan Türkiye birçok milletten oluşmakta idi bunların ana gövdesi Türk ve Kürtler oluşturmaktadır. Toplumun geçmişten bağı koparılarak yeni bir toplum meydana getirilmeye çalışılmış, sayıca az olan topluluklar üzerinde ekili olsa da bir zümrenin etrafında diğerlerini toplama ve asimile etme şeklinde tezahür etmiş, fakat başarıya ulaşamamış bu sorun olmuş karşımız yeni bir illetti çıkarmış, buda Kürtçülük kisvesine bürünmüştür. Bedelini toplum ödememektedir. Daha ne zamana kadar bu devam edecek o da bir muammadır. Bu o kadar girift bir hal almıştır ki neredeyse dünyada bu duruma burnunu sokmayan güç kalmamıştır. Türkler ve Kürtler birlikte iken dünyaya nizam vermiş Ümmet huzur içen yaşamıştır bunlar benlik kavgasına düşünce kendilerinin de huzuru kalmamış Ümmetin hali de ortadadır.

Bir arkadaşımdan dinlediğim onun yaşamış olduğu olayı nakledeyim, dini bir sohbete gitmiştim diyor sohbetin bir yerinde söz Osmanlıya geldi hoca aşırıya giden ifadeler kullanmaya başladı Türkler olmasa idi ne olacaktı Müslümanların hali, herkes Türklere minnettar olmalı ne kadar övünsek azdır vb. hocam dedim siz Osmanlıyı Kastediyorsunuz bende Osmanlıyım ama Kürdüm dedim bana baktı; Türk isen iki defa övün, Müslümansan bir defa övün dedi soruma farklı bir şekil cevap almış Kürt olduğum için aşağılandığım hissine kapılmıştım. Halbuki doğduğu ailesinden ve mensubu olduğu kavminden dolayı kimse üstün değildi. Üstünlük, Allah’a yakın olma ve takva ile ilgiliydi. Kendi ifadesiyle bir daha dini sohbetlere gitmedim.

Üstad Bediüzzaman hazretleri Bu illeti bundan yüzyıl evvel tesbit etmiş çareler sunmuştur. Fakat bu devlet tarafından görülmemiş, sorun kartopu gibi büyümüş ve büyüme devam etmektedir. Allah’ımız bir, kitabımız bir, Peygamberimiz bir, tarihimiz bir, vatanımız bir, binlere kadar bir, elimizde olmayan bir, bire takılıp kalmak felakete götürür milleti diyen Üstad hazretlerine bütün toplum kulak verilmeli bu kurtuluş reçetesine sıkı sıkıya sarılmalıyız… Selam ve Dua İle 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum