PKK’nın kazanımları

Bugün yerli halkının kaçtığı Mardin’de geçen sene turistler için otellerde yer bulunamıyordu. Birkaç sene önce de Doğu’da insanları hiç görmediğim kadar huzurlu ve neşeli görmüştüm. Neden keyifli olmasınlarki? Onlarca yıldır devam eden büyük kan davası bitmiş, uzun bir zamandır devlet millet belki de ilk defa Doğu’da kucaklaşmış, devlet pozitif ayrımcılıkla yatırımlarını artırmış, tazminatlarla mağduriyetlerin giderilmesine çalışırken bölgede üretim, turizm ve ticaretin geliştirilmesi için ciddi çalışmalar yapmıştı. Önemlisi, Kürt kimliği ilk defa devlet tarafından fiilen kabul görmüş ve Kürt dili ve kültürünün yurt genelinde tanıtılmasına izin ve olanak verilmişti.

İşte birkaç yıl önce, Kürt akraba ve hemşehrilerimin arasında dolaşırken bütün bu kazanımların ve kabullerin PKK sayesinde olduğunu bana söylüyordu birçok insan. HDP zaten ülkenin her ilçesinde silahlıların propagandasını yapıyordu. Oysa yaklaşık 20 yıl önce Batı Karadeniz’in bir ilçesinde bizim mahallenin seçim sandığından bir HADEP oyu çıktığında mahallelinin tepkileri aklıma geliyordu. “Kim verebilir bu oyu” sözleri etrafında, kim buna cesaret eder havaları hâkimdi ve PKK en güçlü zamanını yaşadığı 90’larda neden bunu başaramadı, sözlerime aynı insanlar kulaklarını tıkıyorlardı. Resmi ideolojinin zayıflaması ve demokrasi ile bakın halloluyor bazı acıları anlamayacak kadar zafer sarhoşuydu kimileri.

Hükümet, millet ve her kesiminden aydının kucakladığı bu önemli açılım birilerince “hep bana hep bana” şeklinde bencilce algılanarak su-i istimal edildi. Hükümet, devletin ve bürokrasinin neredeyse bir asırdır devam eden reflekslerini hemen atamayacağı gibi, PKK silahlı örgütü de sözünde durmayarak ne silah bıraktı ne de yurdu terk etti. Bu süre içinde sabır taşını çatlatacak cinayetler işlediği ve belediye imkânları ile dahi yığınak yaptığı halde hükümet genelin huzuru için sürece olumsuz bir müdahalede bulunmadı. Nasıl ki Kuzey Irak Kürdistan’ı ile zaman içinde iyi ilişkiler geliştirip onu kabul ettiği gibi bölgedeki diğer Kürt varlıkları ile iletişime geçip onları kabul edecekken Suriye’deki silahlı Kürt oluşumunun sadece Esed’e, Amerika’ya ve Rusya’ya güvenmesi, onların piyadeliğini yapması ve ideolojik yapısı ile eski Türkiye tecrübesini bölgede bir defa daha yaşatmaya başladığından Türkiye ile doğal olarak karşı karşıya geldi.  
IŞİD’i desteklediğini söyledikleri Türkiye, sığınan bütün Kobane halkını kabul etti ve hem Peşmerge’yi eğitti hem de Peşmerge’nin Kobane’nin kurtulması için Türkiye üzerinden geçişini sağladı ama hükümeti vurmaksa dert, pireyi deve yapmak kolaydır zaten siyasette. Oysa bugün onların kurtarıcısı gibi davranan Türk ve Kürt solcuları bu tezkereye karşı çıktı. Bugün Rusya gitti, yarın Esed gidecek ve sonrasından da Amerika bu coğrafyadan gidecek. PYD o zaman anlayacaktır ne kadar çocukça davrandığını. Irak Kürdistan’ı Batılılarla ittifak yapmasına rağmen ve neredeyse on beş yıl geçmesine rağmen bağımsızlığına hala izin verilmiyor. Zaten kim ister hizmetlisinin efendi olmasını?

Türkiye, coğrafyası üzerinde etkin rol oynamaya başladığından beri rakiplerinin ya doğrudan ya da dolaylı saldırısına maruz kalmakta. Türkiye’de gerçekleşen iradenin Mısır’da gerçekleşmesine izin verilmedi. Mısır piyasasını Türkiye şirketleri doldurmaya başlarken bugün yine eski Batılı şirketlerin hâkimiyetine maruz kaldı. Libya’da baskın bir iş sektörüne sahip olan Türkiyeli işadamları yerel maşalar tarafından istenmeyen adam ilan edildi. Yurtiçinde birkaç yolsuzluk senaryosu ile hükümet devrilmeye çalışılırken diğer taraftan da bugüne kadar besledikleri PKK bir daha para babaları tarafından kamu düzeninin üzerine salındı. 
Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın önde gelenlerinin sürülmesi ya da öldürülmesi ile halk cahil kalır ve istediğimiz gibi ‘tek tip’ olur düşüncesi din kimliği karşısında neticesiz kalmıştı. 80’lerde ise Kenan Evren bunu başarmak için silah zoruyla göç ettirmeye zorlayıp asimile olmalarını sağlamak için köylülere bin bir tarzda işkence ettirince bir yandan da örgütün temel kadrosu sağlanınca asker zulmünden ve intikam ateşiyle dağa çıkanlar bir çekirdek kadro oluşturmaya başladı. Türk solcularının da destek verdiği bu oluşum, ateşi tamamen insanların yaşam alanına indirdi. 90’lardaki şiddetli ikili ateşin arasında kalan Kürtler yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar. Kürdistan parçaları ne İran’da ne Irak’ta ne Suriye’de demografik yapısını kaybetmezken Türkiye’de ise kaybedilmiş oluyordu. Bugün Kürtlerin çoğunun Batı’da yaşadığını söyleyebiliriz ve en acısı memleketinde Türkçeyi ilkokulda öğrenen çocuklar yerine hemen ikinci kuşakta anadilini bilmeyen çocuklar ortaya çıktı bu süreçte. Hem doğal yurdundan edilmiş bulunan hem de onlarca yıldır Türkleştirilmek istenen Kürtlerin kimlikleri ikinci planda bırakılarak Kemalist hedefe dolaylı yoldan ulaşılmış oldu.

Binlerce insanımız canını resmi bir ideoloji ve onun tepkisi olan başka bir ideoloji uğruna veriyordu. Oysa iki kaynaşmış unsuru ayırmak mümkün değildi zaten. En başta bir Kürt, İstanbul, İzmir, Ankara ve Mersin’den ayrılmayı kabul etmeyecektir. Herkesin herkese muhtaç olduğu bir dünyada iki kardeşin, iki komşunun, iki akrabanın birbirine düşmanlığı saçmaca ve zararlıca bir durum olduğu ise apaçıktır.

PKK’nın kazanımlarını bugün yine görüyoruz! Doğu şehirleri savaş alanına döndü. Evlere ve yollara yerleştirdikleri bombalarla kendi evlerini başlarına yıktılar. Keskin nişancılar ve şiddetli mayınlardan dolayı tankların şehirlere girmesine neden oldular. Kendi evlerinin önünde güvenlik güçlerine ateş açmakla kendi mahallelerini ateşe verdiler ve sonrasında sanal destekçileri, mayınları ve bombaları imha eden TSK için şehirleri yıkıyor deme yüzsüzlüğünü gösterdiler. Binlerce askerin ve polisin içinde de elbette yanlış yapanlar vardır. Onların kendilerini göstermesine izin verdiler ve maalesef bu kışkırtıcılar (gözümde teröristten farkları yoktur ve bence teröre dolaylı destekten yargılanmalılardır.) hukuki süreçte görev arkadaşlarının morali bozulmasın diye ya da Türkçülük damarlı kişiler tarafından muhtemelen cezai bir işlem görmediler.

Ergen hayaller uğruna el uzatan kişinin eli ısırıldı ve baba katilleri ile kol kola girildi. Haram yerden yiyince bir kere kurtulması zordur türünden, yükselen, üreten ve irade gösteren bir Türkiye üzerine salınan PKK’nın lideri “tek hedefimiz Hükümet ve Erdoğan’dır” sözü ile derdinin ne Kürdistan ne de Kürt olduğunu ispat etti ve maşalığını resmen ilan etti. Kapital ağaların keyfi için ana kuzuları ve baba aslanları parçalatıldı. Bugün Kürt şehirleri yine boşalıyor, Batı’ya gidiyorlar ve düşman gösterdikleri Türk kardeşlerinin yanına. Onların evinin yıkılmasına sebep olan siz mi yoksa sığındıkları Türkler mi kardeşleri ve hakiki milletleri? Siz hem Kürt hem Türk düşmanısınız çünkü siz birilerinin sadece uşaklığını yapıyorsunuz. Birkaç sene önce devlet birçok üniversitede ve kursta Kürtçe bölümleri ve dersleri açarken burada Kürtçe ve Kürtlük ile ilgili bir çalışma var mı diye sorduğumda hemşehrilerim bir şey diyemediler. Oysa aynı vakitte Ankara’da Kürtçe kursları vardı ama Doğu’nun bir ilçesinde yeni yetme bir belediye başkanı gençlerin beline silah koyuyordu ve burada taş üzerine taş bırakmayacağım diyordu.

Hadi gündüz gelen devletten değil de gece gelen örgütten korktunuz, hadi güvenliği sağlayan devletten değil de anarşi çıkaran silahlılardan çekindiniz, hadi Türkçülük politikalarından mideniz bulandı da Kürtçülüğün her türlüsü nefsinize hoş geldi, hadi devletin yaralanmışlara, yakınları ölmüşlere ve olağanüstü hal ile köyünden çıkarılmışlara ödediği tazminatları zaten Amerika’dan geliyor yalanına inandınız ya da inanmak istediniz, hadi siz çaresizdiniz, siz cahildiniz, hadi ama sizin vicdanınız da mı kalmadı? Daha ne kadar evlat acısına dayanacaksınız, daha ne kadar içinde olduğunuz evin taranmasına ve haftalarca aç susuz kendi evinizde mahkûm kalmaya razı olacaksınız? “Bu memlekette her şey konuşabilir” diyen bir Başbakanın olduğu yerde silahçılık oyunu ile neyi çözeceğiz ve gerçekte bana ve sana gelmeyen kazanım kime gidiyor?

(AD)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.