Mehmet Ali KAYA

Mehmet Ali KAYA

Peygamberimizin (sav) idareciliği

Peygamberimizin (sav) Medine’de yaptığı en önemli icraatı düşmanlıkları giderecek olan “İman Kardeşliği” esasını yerleştirmek ve kalpleri sevgi ve muhabbetle telif etmek olmuştur.
İkincisi de Müslüman olmayanların birliğini ve Medine’de ortak hareketini ve huzurunu sağlamak için “Medine Sözleşmesi” ile ortak amaçlar etrafına toplamak ve bir “Hukukun Üstünlüğü” esasına dayalı toplum oluşturmaktı. Bu hususlar daha önce geçmiş olduğu için üzerinde fazla durmaya gerek yoktur.

1. Medine ve Çevresinin Koruma Altına Alınması:
Peygamberimiz (sav) Allah'ın emriyle “Medine’nin iki kara taşlığının, yani iki tepesinin arasını harem, yani dokunulmaz kıldı.”(1)  Medine’nin Âir, Ayr ile Sevr arasındaki on iki millik mesafeye kadar olan her köşesini himâ, yani koru haline getirdi.(2) 
Peygamberimiz (sav) “İbrahim (as) Mekke’yi harem, yani dokunulmaz kıldı. Ben de Medine’yi harem kıldım. Onun iki karataşlığın arası harem, yani dokunulmazdır. Onun tümü koruluktur. Yaş otları biçilmez, avı ürkütülmez, yitiği alınmaz. Bu arada insanların silah taşımaları, ağaç kesmeleri caiz değildir; ancak bir kimse orada devesini otlatabilir. Orada kim bir günah işler ve işletirse Allah'ın meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerinedir. Kıyamet günü Allah onun tövbesini ve fidyesini kabul etmez.(3) 
Sahabeler bu dokunulmazlığa çok dikkat ederler, çocuklarının bile aykırı davranışlarına müsaade etmezlerdi.

2. Peygamberimizin (sav) Yazışmaları ve Kâtipleri:
Peygamberimiz (sav) Mekke’de yazacağı mektuplara ve yazılara “Bismike Allahümme! =Allahım! Senin isminle başlarım!” kelimesi ile başlardı. Daha sonra “Bismillahi mecrâhâ”(4)  ayeti nazil olunca peygamberimiz (sav) mektuplarının ve yazılarının başına “Bismillah” cümlesini koyamaya başladı.
Daha sonra “Allah deyin, Rahman deyin”(5)  ayeti nazil olunca peygamberimiz (sav) yazıların başına “Bismillahirrahmân” cümlesini koydurdu ve mektuplarına bununla başladı. Daha sonra Neml Suresinin Süleyman (as) ile ilgili mektubun başında bulunan “Bismillahirrahmanirrahim”(6)  cümlesinin geçtiği ayet nazil olunca bundan sonra yazılarına ve konuşmalarına “Bismillahirrahmanirrahim” cümlesini koydurdu.(7) 
Peygamberimizin gerek vahiy, gerekse mektuplarını yazan kâtiplerin başında Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (ra) gelmektedir. Genellikle anlaşmaları ve sözleşmeleri peygamberimiz (sav) Hz. Ali’ye yazdırırdı.(8)  Ubeyy b. Kâ’b ve Zeyd b. Sabit de peygamberimizin (sav) önemli kâtiplerindendir.
Peygamberimiz (sav) kendisine nazil olan vahiyleri yazdırır ve parçalar halinde gelen ayetlerin hangi surenin neresine konacağını da yazıcıya bildirirdi.(9)  “Bana Cebrail (as) geldi. “İnnallahe ye’müru bil’adli ve’l-ihsan” ayetini getirdi. Bu âyeti şu surenin şurasına koymamı bana emretti”(10)  buyurmuştur. Bu sabittir; diğerleri de bunun gibidir.

Peygamberimizin (sav) vahiy kâtiplerinin birincilerinden, Arap diline ve imlasına son derece vakıf olan Zeyd b. Sâbit “Ben vahyi peygamberin (sav) huzurunda yazardım. Yazıp bitirdiğim zaman bana ‘Oku!’ emrederlerdi. Ben de okurdum. Sonra eksik bıraktığım yeri tamamlar ve fazla yazdığım yeri sildirirdi.(11)  Birgün bana “Ben Yahudilere güvenmiyorum. Onlar Süryanice yazıyorlar. Sen Yahudilerin bu yazısını benim için öğren” buyurdular. Ben de bu emrin gereği olarak bir ay gece gündüz çalıştım ve Süryanice okumayı yazmayı ve bu dilin inceliklerini ve garamerini öğrendim. Yahudilere bir şey yazacağım zaman ve Yahudilerden bir mektup geldiği zaman peygamberin huzurunda yazar ve okurdum”(12)  demektedir.
Peygamberimizin (sav) kâtipleri kırkın üzerindedir. Bunlardan bazılarının isimleri şöyledir: Zübeyir b. Avvam, Hâlid b. Said, Ebân b. Said, Hanzalatü’l-Üseydî, Hâlid b. Velid, Abdullah b. Revâha. Muhammed b. Mesleme, Abdullah b. Sa’d, Mugire b. Şube, Amr b. Âs, Muâviye b. Ebu Süfyân, Abdullah b. Zeyd, Erkam b. Ebi’l-Erkâm. Sabit b. Kays b. Şemmas, Talha b. Ubeydullah, Yezid b. Ebi Süfyan, Ebu Eyyub Hâlid b. Zeyd el-Ensârî. Ebu Süfyan b. Harb, hâtıb b. Amr, Abdullah b. Erkam (ra ecmaîn)(13)

Abdullah b. Erkam (ra) peygamberimizin (sav) diplomatik yazılarını kaleme alan sır katibiydi. Bu nedenle Hz. Ebubekir (ra) ve Ömer’in (ra) resmî katibiydi. Peygamberimiz (sav) ona yazdırır, mühürletir ve saklaması için verirdi. Son derece güvenilir olduğu için Hz. Ömer (ra) onu Beytü’l-Mâl’e (Hazine) tayin etti. Bunun sebebini de “Ben ondan daha güvenilir birini görmediğim için onu görevlendirdim” demiştir.(14)  Hz. Osman (ra) kendisine Hazine’ye baktığı için yıllık 30 bin dirhem tahsisat ayırmıştı. Ancak Abdullah bunu kabul etmedi. “Ben bu vazifeyi Allah için yaptım. Mükâfatımı da Allah’tan isterim” demiştir.(15) 

Yüce Allah onun ve ona benzerlerinin halini Kur’ân-ı kerimde şöyle haber vermektedir. “Ehl-i kitaptan bir kısmı ‘gündüzün iman edin, gece olunca inkâr edin. Böylece mü’minlerin kalplerine şüphe verir ve olur ki dinlerinden dönerler’ demektedirler.”(16)  Müfessirler bu kişilerin Abdullah b. Dayf, Habib b. Zeyd ve Hars b. Avf olduğunu söylemektedirler. Bunlar önce inanıp gözükerek sonra vazgeçerek “Biz gerçekten kitaplarmızda vasıflarını gördüğümüz peygamber zannettik, ama bunun böyle olmadığını anladık” diye şüphe vermeye çalıştıklarını rivayet ederler.

Neccaroğullarından birisi vardı ki kendisi Hırıstiyanlığı kabul etmişti. Daha sonra peygamberimize inandığını söyleyerek Müslümanların arasına girdi. Bakara ve Âl-i İmran Surelerini ezberlemişti. Sahabeler arasında büyük bir şöhrete de kavuşmuştu. Peygamberin huzurunda vahiy kâtipliği yaptığı da olurdu. Ancak gizli olarak Müslümanlar aleyhine çalışıyordu.(17)  Yeniden hırıstiyanlığa döndü ve “Muhammed benim bildiklerimden başka bir şey bilmiyor. Bir kısım şeyleri de ben kendisine yazıyorum” diye yaygara yapmaya başladı. Allah ona bir musibet verdi ve kısa zamanda öldü. Peygamberimiz (sav) “Onun ölüsünü yer kabul etmeyecektir” buyurdu.(18)  Adamı gömdüler ertesi gün yerin onu dışarı attığını gördüler. “Bu Muhammed’in adamlarının işidir” dediler. Yine gömdüler ertesi günü başlarında bekledikleri halde yerin onu dışarı attığını gördüler. Bu defalarca tekrarlanınca bunun peygamberimize ve Kur’âna dil uzatmasından kaynaklandığını anladılar ve seslerini kestiler.(19)

3. Muhacirlere Medine’de Arsa, Arazi Tahsisi ve Tapularının Verilmesi:
Muhacirler Medine’ye gelir gelmez Medineli Ensar onlara evlerini açtılar, kucaklarını açtılar ve örnek bir kardeşlik ve misafirperverlik gösterdiler. Hatta peygamberimize (sav) “Yâ Resulallah! İstersen evlerimizi al” dediler. Bahçesinin bir kısmını bağışlayan ilk sahabe Harise b. Numan’dır.(20)  (ra) Peygamberimiz (sav) onlara dua etti; ancak tekliflerini kabul etmedi.
Muhacirlerin bir kısmı paraları ile arsa aldılar, bir kısmı da bahçe ve hurmalık satın aldılar. Peygamberimiz (sav) onların arsa yerlerini tespit ettirdi. Ev yerlerinin sınırlarını bir yayla çizerek belirledi. Sonra bu verdiği yerlerin yazılı tapularını onlara teslim etti.(21)

Peygamberimiz (sav) arsa ve arazilerin tapularını şöyle yazdırırdı:
“Bismillahirrahmanirrahîm…
Bu Muhammed Resulullah’ın Seleme b. Mâlik es-Sülemî’ye ayırıp verdiği yer hakkındaki yazıdır. Resulullah, Zâtu’l-Hanazî’den Zâtü’l-Esâvid arasında olan yeri ona verdi. O yerde hiç kimse hak iddia edemez. Hak iddia edenlerin iddiası batıldır, boştur. Hak, Seleme’nin hakkıdır. Buna Ali b. Ebi Talip ve Hâtıp b. Beltâ şahittir.”(22)
Peygamberimizin (sav) arsa ve arazilerle ilgili tutumu böyleydi…

4. Medine Çarşısının ve Ticari Hayatın Düzenlenmesi:
Medine’de ticari hayata Yahudiler hâkimdi. Bu nedenle çarşı ve Pazar yerleri de Yahudilerin kontrolü altındaydı. Peygamberimiz Müslümanların bir Pazar yeri kurmalarını istedi. (sav) Zübeyir b. Avvam’a verdiği arazinin bir bölümüne çadır kurdurarak “Sizin çarşı ve pazarınız burasıdır” buyurdu. Ancak Yahudilerin liderlerinden Ka’b b. Eşref giderek buradaki çadırın iplerini kesti. Yahudilerle gereksiz bir münakaşaya girmemek için oradan vazgeçildi.
Daha sonra bir sahabe “Ya Resulallah! Ben Medine çarşısı içinde münasip bir yer gördüm. Gelip bakar mısınız?” diyince oraya gitti ve “Sizin çarşı ve pazarınız burası olsun. Burada hişbir şey kısılmaz ve buraya vergi de salınmaz” buyurdu. Sonra Saide oğulların yanına giderek onlardan da yer istedi ve burada Pazar yeri yapacağını söyledi. Onlar da bu arzuya uyarak burayı peygamberimize verdiler. Peygamberimiz (sav) burayı güzel bir şekilde düzenleterek Pazar yeri yaptı.(23) 

Peygamberimiz (sav) ticari hayatla çok ilgilenirdi. Alım satımda hile ve haksızlık yapılması dini hayata ve ferdin ibadet hayatına da müspet ve menfi büyük bir etki yapacağını belirtiyor ve “helal kazanç” üzerinde çok duruyordu. Zaman zaman Pazar yerini gezerek denetim yapıyordu. Bir defasında “Ey Tüccar topluluğu! Muhakkak ki alışverişte yalan, yemin, boş laf çok bulunur. Şeytan aranıza girerek size günah işletir. Dolayısıyla alışverişinize haram karışır. Sizler sadaka vererek mallarınızı ve kendinizi temize çıkarınız”(24)  buyurdular.

Bir defasında Pazar yerini işgal eden bir baraka gördü. “Bu baraka kimindir?” diye sordu. “Harise oğullarından falana aittir” dediler. Peygamberimiz (sav) “Yakın onu!” buyurdular. Görevliler yaktılar ve kaldırdılar. Peygamberimiz (sav) pazar yerinin amacı dışında işgaline asla müsaade etmezdi. Hulefâ-i Râşidin devrinde bu çarşı aynen devam etti ve işgaline asla müsaade edilmedi.(25)

DİPNOTLAR:
1-Sahih-i Buhari, 2:221; Müsned-i Ahmed, 2:286
2-Sahih-i Buhari, 2:221; Sahih-i Müslim, 2:995, 1000; Ebu Davud, Sünen, 2:217
3-Sahih-i Buhari, 2:221; Sahih-i Müslim, 2:999; Ebu Davud, Sünen, 2:216
4-Hud, 11:41
5-İsra, 17:110
6-Neml, 27:30
7-İbn-i Saad, Tabakat, 1:263-264
8-Müsned-i Ahmed, 6:250; İbn-i Abdi’lberr, El-İstiab, 1:69
9-Müsned-i Ahmed, 1:57; Ebu Davud, Sünen, 1:208
10-Müsned-i Ahmed, 4:218; Heysemi, Mecmâu’z-Zevâid, 7:48
11-Sehavî, Zeynuddin-i Irâkî’nin Elfiye Şerhi, Fethu’l-Muğîs, 2:165
12-Müsned-i Ahmet, 5:182, 185; Zehebî, Siyer-u A’lâmi’n-Nubelâ, 2:307
13-İbn-i Sa’d, Tabakât, 1:266-274
14-M. Âsım Köksal, İslam Tarihi, 3:136-141
15-Zehebî, Siyer-u A’lâmi’n-Nübelâ, 2:344-345
16-Âl-i İmran, 3:72
17-Müsned-i Ahmed, 3.120-121
18-Müsned-i Ahmed, 3.121
19-M. Âsım Köksal, İslam Tarihi, 3.141-142
20-Belâzurî, Ensabu’l-Eşrâf, 1.270
21-İbn-i Sa’d, Tabakat, 1.273-274
22-İbn-i Sa’d, Tabakat, 1.285
23-Semhudî, Vefau’l-Vefâ, 2:747
24-Sünen-i Ebi Davud, 3:242; Sünen-i Tirmizi, 3:514; Sünen-i İbn-i Mâce, 2:726
25-Semhudî, Vefâu’l-Vefâ, 2:747-748

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.