Peygamberimiz hangi üniversiteden mezun olmuştu?

Martin Luther King, “Bir hayalim var” başlıklı konuşmasında: “Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, ancak kardeşçe yaşamayı unuttuk.” demiş.

-Neden kardeşçe yaşamayı unuttuk biliyor musunuz sayın Luther? Arz edeyim:

-İnsanlık, insanlık âlemine insanca yaşamayı öğreten öğretmeni kaybetti. Veya onu arama, bulma, tanıma, anlama, yaşama zahmetine katlanmadı. O öğretmen Hz. Muhammed’di (s.a.v). Neler yapmıştı, toplumuna ne vermişti o şanlı Peygamber? Şimdi kısaca onlara bir göz atalım:

1-Peygamberimiz, taaa miladın 6. asrında insanların kafasına ve kalbine kardeşlik kavramını yerleştirdi. Gönül tarlalarına kardeşlik ve muhabbet tohumunu ekti. Dinleri uğruna Mekke’den hicret eden Müslümanlarla Medineli Müslümanları kardeş yaptı. Yüzyıllardan beri savaşan Evs ve Hazreç kabilelerini barıştırdı. Kan davalarına son verdi. İnanmayanlara dahi insanca muamele yaptı ve insanca muamele yapılmasını emretti. Çünkü inanan-inanmayan herkes Onun ümmetiydi. Bir kısmı ümmet-i icabet, bir kısmı da ümmet-i davetti. Ümmet-i davetin de ümmet-i icabet olma ihtimaline binaen herkese iyi muamele etmek, Peygamberimizin en önemli sünnetlerinden biri idi.

Kardeşçe ve muhabbetle yaşamanın sırrı ve formülü Hz. Muhammed’de (s.a.v) idi. Onun formülünü alan ve uygulayan Osmanlı 36 ırkı 21 milyon km toprak üzerinde, adalet ve emniyet şemsiyesi altında 600 sene kardeşçe ve muhabbetle yaşatmasını bildi. Hem de kimsenin burnu kanamadan, kimseye de haksızlık yapılmadan.

Bir kısım insanları, gönüllü Muhacir yaptı, dinleri uğruna her şeylerini terk ettirip Mekke’den Habeşistan’a ve  Medine’ye gönderdi. Bir kısım insanları da Ensar edip Mekke’den gelen muhacirlere yardım ettirdi. Muhacirle-Ensar’ı birbirine kardeş yaptı. Ensar, elindeki her şeyini Mekkeli muhacirle yarı yarıya hem de gönüllü bir şekilde paylaştı.

Çok kısa zamanda şirkin, putperestliğin, menfaatperstliğin, bencilliğin, egoistliğin, narsizmin, yalanın, talanın, eşkıyalığın, anarşi ve terörün, cinayet ve hiyanetin kökünü kazıdı. İnkârı iman, Ömer’i Müslüman etti. Vahşi’yi yahşi yaptı. Karanlığı nura, geceyi gündüze, kışı bahara çevirdi. Bu kadar kısa zamanda bu müsbet inkılapları yapan Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz acaba hangi okuldan ve hangi üniversiteden mezun olmuştu?

2-En ağır, en onur kırıcı işkenceleri kendine reva görenlere beddua etmedi. Kâbenin duvarının dibinde secdede iken boynuna yeni doğmuş devenin cürufunu koyanlara beddu etmedi.

Safa tepesinde taşlandı, beddua etmedi.

Taif’te taşlandı, beddua etmedi.

Pazarda-panayırda taşlandı, beddua etmedi.

Uhud savaşında dişini kırdılar, yanağını yardılar, beddua etmedi.

Onun beddua etmemesi, acziyetinden, güçsüzlüğünden değil, şefkatinden ve muhabbetindendi. O, bu muameleleri kendine reva görenlerin de peygamberiydi. Onları da kurtarmak için gelmişti. Onları kurtarma uğruna türlü türlü eza ve cefaya sabrediyordu.

On iki bin kişilik bir ordu ile Mekke’ye giren  komutan bir peygamberin, Mekke’lilerin hepsini kılıçtan geçirme kudretine sahipken, onlar da bunu çoktan hak etmişken onların hepsini affetmesi ne ile izah edilebilir?

Bu güzellikleri sergileyen ve bu sabrı ve olgunluğu gösteren insan acaba hangi üniversiteden mezun olmuştu?

3- O öğle bir öğretmen idi ki dünyada iken cennetle müjdelenmiş adam yetiştirdi.

4-İbtida ile intihayı birleştirdi. Yedinci asrın başında koyduğu kanunları ve kuralları asırlar eskitemedi, gündemden çıkaramadı. Kıyamete kadar da bunlar hep taze kalacak. Çünkü koyduğu her kanun ve her kural mükemmelliğin son sınırını çizmişti. Ondan öte kemal, ondan öte cemal yoktu.

5-Üstünlerin hukukunu kaldırdı, hukukun üstünlüğü ilkesini hakim kıldı.

6-Adaleti yakınlarını kayırmadı. (Hırsızlık yapan Mahzûmî kabilesine mensup Fatma olayını hatırlayalım.)

7-Şefkati en azılı düşmanlarını dahi dışlamadı. İşte İkrime, İşte Ebu Süfyan, İşte Hind. İşte Vahşi… Hep onun eliyle yahşi oldular, Müslüman oldular.

8-En büyük mucizelerinden biri de kendisi idi. Milattan önceki zamanın, milattan sonraki zamanın okulları ve üniversiteleri onun gibi iyi, onun gibi güzel, onun gibi kamil bir insan yetiştiremedi.

Acaba Hz. Muhammed (s.a.v) efendimiz hangi okuldan ve hangi üniversiteden mezun olmuştu?

9-Güneş gibiydi, zatını zatıyla ışıklandırıyor ve gösteriyordu.

10-Şahsina yapılan kötülükleri unuttu. Hiç kimseden intikam almaya kalkmadı.

11Kendisine yapılan iyilikleri ise asla unutmadı. Buna en güzel misal, eşi Hz. Hatice validemizdir. Peygamberimiz, 25 yaşında bir delikanlı iken 40 yaşındaki Hz. Hatice validemizle evlendi. Hatice validemiz: “Ben yaşlandım, kendini zor durumda bırakma, istediğin genç bir bayanla evlenebilirsin.” teklifinde bulunmasına rağmen, Peygamberimiz: Hayır! Ben bu vefasızlığı yapamam! sana kıyamam, senin üzerine gül koklayamam, dedi. Hatice validemiz hayatta iken ikinci bir kadını hayatına sokmadı. Peygamberimiz, 53 yaşına kadar bu ihtiyar kadınla yaşadı. Hatice validemizin vefatından sonra da Hatıce validemizi unutmadı. Onun adına hayır hasenat yapmaya devam etti. Hatice’nin akrabası ve arkadaşı hanımlara da hep hürmet gösterdi, hediyeler gönderdi.

Amcası Ebu Talib’in eşi Fatma’nın iyiliklerini de unutmadı. Bu Fatma ölünce hüngür hüngür ağladı. “Ben anamdan görmediğim iyilikleri bu kadından gördüm.” dedi. Fatma kabre konulmadan önce Efendimiz, kabrine girdi, uzanıp orada bir müddet yattı. Sonra çıktı, cübbesinden bir parça kesti. Fatma’nın kefeninin üzerine koydu. Neden böyle yaptın diyenlere de:

“Kabrine girdim, uzandım ki kabir azabı görmesin. Cübbemden kesip kefeninin üzerine koydum ki Allah ona cennet elbiseleri giydirsin.” dedi.

Halka karşı böylesine vefalı olan Fahr- ıKâinat Efendimiz, Hakk’a karşı da alabildiğine vefalı idi. Cenab-ı Hakk’a karşı büklüm büklümdü. Halkın mini minnacık iyiliklerini unutmayan, Hakk’ın sayısız ve sınırsız iyiliklerine karşı nasıl olacağını tahmin etmek hiç te zor değil. Geceleri ayakları şişinceye kadar kıyamda duruşunu, uzun uzun rükûlarını, secdelerini, zikrini, fikrini, şükrünü, bitmez, tükenmez dua ve yakarışlarını, “Senin hakkın ödenmez Allahım!” tarzındaki sızlanışlarını bir düşünün.

12-Allah ahlaklıydı. Vefasını Vefiyy’den, Affını Afuvv’dan, şefkat ve rahmetini Rahman ve Rahim’den, adaletini Adl’den, şecaatini ve metanetini, Kadîr’den ve Metin’den, güvenini Mü’min’den, sabrını, Sabûr’dan, cömertliğini Cevvad-ı Mutlak’tan, eğitim modelini Rabb- Rahim’den almıştı. Onun için vefasının, affının, şefkatinin, adaletinin, şecaatinin, metanetinin, emniyet ve güveninin, eğitim ve cömertlilğinin emsali yoktu.

13-Fedakârdı. “Benim ümmetimden borçlu ölenin borcu bana aittir, malı varislerinindir.” diyordu. Cefayı kendi üzerine alıyor, sefayı başkalarına gönderiyordu.

Bu üstün ahlakı Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz acaba hangi okuldan ve hangi üniversiteden almıştı? (Kutlu Doğum konferanslarımdan notlar devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum