Pazar'da Kutlu Doğum Programı

Pazar'da Kutlu Doğum Programı

Pazar’da Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında Samsun Müftüsü ve 19 Mayıs üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk tarafından "İnsan ve İnsan Onuru" konulu konferans verildi.

Risale Haber - Haber Merkezi

Kutlu Doğum Haftası kapsamında Rize Pazar Müftülüğü tarafından organize edilen programa konuşmacı olarak Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, Samsun Müftüsü Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk katıldı.

Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Pazar Meslek Yüksekokulu Konferans Salonu’nda gerçekleşen programa çok sayıda davetli katıldı. Kalabalık salona sığmayınca sahneye kurulan platformla izleyici kabul edildi. Birçok kişi de programı ayakta izlemek zorunda kaldı.

İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan program, Pazar Merkez Camii İmamı İbrahim Pişkin’in Kur’an-ı Kerim tilavetiyle devam etti.

Kısa bir açılış konuşması yapan Pazar Müftüsü Vedat Başsan, Kutlu Doğum haftası dolayısıyla çeşitli etkinlikler düzenlendiğini ifade ederek, katılımcıların ilgisine teşekkür etti.

Kaymakam Aslan burada yaptığı konuşmada, Biz görmeden sevdik peygamberimizi ifadesini kullanarak sözlerine başladı. Aslan, “Dünyada en çok kabul gören tanım ise ortak idealler, ortak hedefler ve ortak sevdalar etrafında bir araya gelmiş insan topluluğudur der sosyologlar. Hz. Peygamber (s.a.v) efendimizde bunların en büyüğüdür. Peygamberimiz pek çok noktada bizlere ilkleri duyurdu. Biz görmeden sevdik onu” dedi. Söyledi.

Kaymakam Selçuk’un ardından mikrofona gelen Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, Samsun Müftüsü Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk, Kur’an-ı kerim okuyarak başladığı sohbetinin öncesinde verdiği selama, salondan zayıf bir karşılık alınca, “Size selam verildiğinde ya selamı layıkıyla alın, ya da daha güzeliyle karşılık verin. Ne layıkıyla aldınız ne de güzeliyle karşılık verdiniz. Hâlbuki bu selam; cennet ehlinin selamıydı. Melekler cennete geldiğinde bu selamla sizleri karşılayacak” dedi. Salondan ise “Hocam Kur’an-ı Kerim’i öyle güzel okudunuz ki nefesimizi kestiniz. Ondan sesimiz çıkmadı” şeklinde gelen cevap, yeniden alkış ve gülüşmelere neden oldu. “İslamın bir tane kapısı vardır, o da Kuran kapısıdır. Tefsir, hadis, tasavvuf ve fıkıh bir odadır. Onun için her işin başı Kuran’dır. Öztürk, çıkanın indiği, kalkanın düştüğü, her yükselişin bir sonu olduğu dünyada yaşadıklarını kaydederek, şunları söyledi:
“Tüm insanlar, sırf insan olmaları dolayısıyla, Rablerinin bir armağanı olarak onur ve haysiyet sahibi olarak doğarlar. Bu onur, onun temel kişilik haklarının da temelidir. Başta yaşama hakkı olmak üzere insan, tabii bir takım hak ve özgürlüklere sahiptir ve bunları İslam dini çeşitli ilkelerle muhafaza altına almıştır. İnsan ve insan onuru, maddesi ve manasıyla; bedeni ve ruhuyla bir bütündür, parçalanamaz. Hiçbir insancıl düşünce ve ideoloji, İslâm’ın insan onuru konusundaki ayrıcalıklı konumuna alternatif oluşturamaz. Geride bıraktığımız yüzyıl, daha şimdiden insanlık onurunun had safhada zedelendiği talihsiz bir zaman dilimi olarak anılmaktadır. Ayrımcılık, ötekileştirme, ırkçılık, şiddet, işkence, terör, savaş, gelir adaletsizliği, zulüm, sömürgecilik, eğitim eşitsizliği, emeğe saygısızlık, istismar, kürtaj, açlık ve kıtlık gibi onur kırıcı küresel sorunların kıskacındaki insanlık, tarihte görülmemiş bir sınavdan geçiyor. Şurası iyi bilinmelidir ki onurlu olarak yaratılan insanı onurlu veya onursuz kılan temel ölçüt de davranışlarıdır. Davranışları kendisini onurlandırmayan kimseyi haricî hiçbir aidiyet onurlandıramaz. İnsan, ırk, renk, zenginlik, soy-sop gibi maddî, izafî ve geçici ölçülere göre değerlendirilmemelidir. Sevgili Peygamberimiz (sas), insan onurunu maddî ölçütlerle değerlendirmenin yanıltıcı olabileceğine işaret etmiştir. İnsan bizatihi değerli ve onurlu bir varlıktır. Özellikle Suriye’de, Irak’ta, Arakanda, Afrika’da, Somali’de, Mali’de, Filistin’de ve dünyanın muhtelif yerlerinde çiğnenen ve zedelenen insanlık onurunun yeniden yücelmesine ve korunmasına vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.” “Size selam verildiğinde ya selamı layıkıyla alın, ya da daha güzeliyle karşılık verin. Ne layıkıyla aldınız ne de güzeliyle karşılık verdiniz. Hâlbuki bu selam; cennet ehlinin selamıydı. Melekler cennete geldiğinde bu selamla sizleri karşılayacak” dedi.