Osmanlı'da da 'Jet İmam' varmış

Osmanlı'da da 'Jet İmam' varmış

İslam’ın farz ibadetlerinden olan orucun ayı Ramazan’ın, sadece imani değil kültürel yönüyle de hayatımızda büyük yeri var.

İftar sofrasını, teravihi, mahyaları, orucun insana getirdiği halleri en etkili sözle edebiyatçılar anlatır. Sezai Karakoç’un ‘Oruç da acıkır’ başlıklı makalesi, Yahya Kemal’in Eyüb’te bir teravihi anlattığı ve sonunu ‘Kalbimiz yıkanmış gibiydi’ ifadesiyle tanımladığı yazısı buna en güzel örneklerden.

İslam’ın farz ibadetlerinden olan orucun ayı Ramazan’ın, sadece imani değil kültürel yönüyle de hayatımızda büyük yeri var. İnsanları kuşatan huzur, sevinç ve rahmet iklimi pek doğal olarak edebiyatımıza yansımıştır. Osmanlı’da adına Ramazaniye denen, oruç ayı dolayısıyla bu ayı öven kasideler yazılırdı. Ramazaniyelerde mübarek aya dair her türlü detay bulunurdu. 19. yüzyıl şairi Sürurî’nin “Ramazaniyye gazel söyledim eğlence için/ Oku eğlen onu, bulunca nihâyet ramazan”  ya da Arpaeminizâde Sâmî’nin “Kadrini bilen görse hilâl-i ramazânı/Mihrâb edinir secde-i şükr etmeğe anı” dizeleri bunlara en güzel örneklerdendir.

OSMANLI’NIN JET İMAMI

Bir örnek de Sultan II. Mahmud zamanından verelim. Araştırmacı Ömer Özden İzzet Molla’nın bir iftarını şöyle aktarır: Nüktedan şair İzzet Molla bir iftara davet edilmiş. İftar edildikten sonra sıra teravihe gelmiş, herkes abdestini alıp namaza durmuş. Fakat cemaatin imamı o kadar süratli namaz kıldırıyormuş ki neredeyse iki secdeyi bir yapıyorlarmış. Beş dakikada onuncu rekâtı bitirmişler. O sırada eve bir misafir daha gelmiş “Abdestim varken ben de kılayım” diye düşünmekteymiş. Tam bu sırada imam selam vermiş. Jet imama uyum sağlayabilmek için kan ter içinde kalan İzzet Molla o sırada nükteyi patlatmış “Be adam! Biz içindeyken yetişemiyoruz, sen dışarıdan gelip nasıl yetişeceksin.” 

Cumhuriyet sonrasında bu gelenek biçim değiştirerek devam eder. İftar sofraları, teravihler, mahyalar roman paragraflarında, şiirlerde karşımıza çıkar. Yakup Kadri, Halide Edip, Samiha Ayverdi, Ahmet Muhip Dıranas... Kimi oruç tutmanın faziletini kimi çocukluğunun Ramazan’larını sanatlarıyla anlatır. Onlardan okumak şüphesiz çok farklıdır.

SEZAİ KARAKOÇ:  ORUÇ DA SUSAR ORUÇ DA ACIKIR

Evet, Oruç da susar, oruç da acıkır. Orucun susadığı ve ab-ı hayat gibi kanamadığı su, “ Kur’an sesi “, acıktığı “ namaz “, örtündüğü “ merhamet “, kuşandığı giyindiği, Allah’ın adının yükseltilmesi yani “ cihat “tır. Ve orucun da iftarı vardır. Oruç müminin kalbinde iftar eder. Onun sofrasında, işte saydığımız, göğe mahsus yiyecekler bulunur. Yalnız insan orucu özlemez, oruç da insanı özler. Ramazan ayı gelince, sıla-i rahm edenler gibi, meleklerin bile önünde eğildiği insana koşar. Oruç, insana acıkır ve koşar gelir. Oruç geldi, öyleyse oruca yiyecek taşımalı, su sunmalı, orucun lambasını yakmalı, örtüler atmalı üzerine ki, geldiğinden daha zengin gitsin. Verdiğinden daha çok alsın.

HALİDE EDİP ADIVAR: TERAVİHDE RUHA ÇARPAN İLAHİ HATIRA

“Salli alâ Muhammed” nidası, yerdeki insanlardan halıyı ayağa kaldırdı. Bir tek ses, imamın sesi, her hareketi idare ediyor. Her hareket muazzam ve karışık bir ahenkle tek falso yapmadan, bir hareket senfonisi hâlinde birbirini takip ediyor. Mütemadî bir ışıltı bu insan kütlesinin kalktığını, eğildiğini, alınlarının secdeye kapandığını görüyor ve işitiyorsunuz. Nihayet her şey sükût. Bana bu hareket ebediyen devam edecek hissini verdiği an, birdenbire herkes dizlerinin üzerinde kaldı; içlerinden kopup gelen bir ağızdan havayı sarsan “Amin, amin” korosu o muazzam kubbeye çarptı durdu. Camiden çıktık. Süleymaniye’ye uzun yıllar gitmedim. Etrafındaki müze ve imareti gezdiğim zaman dahi Süleymaniye’ye girsem o ilk teravihde ruhuma çarpan ilâhî hatıranın kaybolmasından korktum.”

REFİK HALİT KARAY: YAZ RAMAZANI’NIN KARPUZU

Benim çocukluğumun Ramazanları karakışa rastlamıştı. Onun içindir ki, kulağımda kalan ilk davul sesi oldukça kof ve hayli neşesizdir. Zira deri, rutubetten porsumuş bulunurdu; ayrıca kapalı camlar ve kafesler ardından ses, içeriye boğuklaşarak girerdi. Fakat annemin kış Ramazan’ını yazınkilere tercih ettiğini iyice hatırlıyorum. Kışın günler kısadır; insan, bir de bakar, top vakti yaklaşıvermiş. Halbuki yazın, hararetten bunalmanızı, dudaklarımızın susuzluktan böcek kabuğu gibi kaskatı kesilmesini bir tarafa bırakınız, bir türlü akşam olmak bilmez ki... Allah iş, güç sahibi olanların yardımcısı olsun! Yaz Ramazan’ını sevenler de şöyle derlerdi: Gündüzün zahmet çekilir amma kırda, bahçelerde kurulan sofralarda oruç açmak pek hoştur. İftar masası da çeşit çeşit salatalarla, cacık ve domatesle, şeftaliler, karpuzlar, kavunlarla daha renkli, daha iştah çekici ve keyifli olur!

AHMET MUHİP DIRANAS: MADDE ERİDİKÇE RUH GELİŞİYOR

Müslüman kulların oruca girdikleri andan itibaren her geçen günde hayatın ve ölümün manasını da daha iyi anlarlar. Bu düşünen ve konuşan mahluk, bu Senin en güzel ve büyük eserin insan, oruçla erimeye başlayan maddesine baktıkça ve fakat yine oruçla yücelmeye başlayan ruhunu gördükçe, şöyle düşünür: “Madde eridikçe ruh gelişiyor. Ölümden sonra Tanrı’nın bize vaad ettiği hayat, yaşarken erişilmesi mümkün olmayan mükemmelikte bir saadet ve ebediyettir. O halde ruhumuzu bu ilahi saadete ve ebedi hayata layık kılmak için maddeyi hor görmesini bilelim.

HALİT FAHRİ OZANSOY:  DİLLERE DESTAN ÇÖREKLER

İftar sofralarına mutlaka Hasanpaşa fırınının dillere destan çöreklerinden götürmek merakında olanlardan, oruç dermansızlıklarına bakmadan, taa Fatih’ten oraya kadar gidenler vardı. Gerçekten ne misk gibi, lezzetli çöreklerdi onlar! Zaten İstanbul’un her semtinde fırınların önü iftardan yarım saat evvel mahşer kesilirdi... Pideler de iki biçim. Yumurtasız ve üstü yumurtalı pideler... Nihayet evlerin kapı tokmakları gümler, evin efendisi elindeki çörek ve pidelerle içeriye girerdi. Herkeste bir telâş. Hemen iftar sofrasına oturulur ve iftar topunun patlaması, kulaklar kirişte, beklenirdi.

SAMİHA AYVERDİ: HER KONAK BİR MESCİT

Nihayet Ramazan gelir, oruç ayının ilk gecesi ile beraber teravih, iftarlar ve dolayısıyla eğlenceler de başlamış olurdu. Ramazan’da zengin, orta halli hatta fakir, herkesin kapısı ve sofrası herkese açıktı. İftara yarım saat kala, evlerin içinde sessiz ve sabırsız bir telaş başlardı. Yüzler ruhanîleşip hafifçe solar, her zamankinden daha anlayışlı daha mülayim olurdu. Hatta tiryakilerin abus ve kavgacı çehrelerinde bile bir imanın felsefesini okumak mümkündü. Ramazan ayında İstanbul’un hemen her konağının bir köşesi, bir çeşit mescit haline konurdu. Otuz Ramazan, teravih kıldırmak üzere güzel sesli bir imam tutulur ve konak halkından başka, civardan isteyen herkes, camiye gidecekleri yerde buraya gelebilirlerdi.

MEHMET AKİF ERSOY: ŞU RAMAZAN HÜRMETİNE

Yâ Rab, şu muazzam Ramazân hürmetine,

Kaldır aradan vahdete hâil ne ise.

Yâ Rab, şu asırlarca süren tefrikadan

Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se

Mâdâm ki verdin bize rûh-ı nevîn

Yâ Rab, daha bir nefha-i te’yîd insin.

YAHYA KEMAL BEYATLI: KALBİMİZ YIKANMIŞ GİBİYDİ

Caminin haremi namaz saatinin hürmetiyle sessiz. Terâvih kılınıyor. ...dolu olan câmiden zaman zaman müezzinlerin gür, pürüzsüz, berrak sesleri taşıyor; sonra muhit yine sakinleşiyor; yine aynı sesler, daha yüksek bir vecdle yükseliyor, yine rûhânî bir sükût oluyor. Namaz bir ses feyezâniyle bitti. Ondan sonra ilâhîler coştu. Bu cemaat bir şevk saati geçiriyordu. Kalbimiz yıkanmış gibiydi. Eyüb’ün bu saatini hiç unutamıyorum.

Y. KADRİ ARAOSMANOĞLU: ASIR BİZİ ALDATTI SEN BİZE KÜSTÜN

Elveda ey Ramazan, elveda! Asır bizi aldattı, sen bize küstün. Hâlimiz ne olacak? Nerede şifa, nerede gufrân bulacağız? Bu yıl milyonlarca Müslümanın gözlerinden çeşmelerden akan sular gibi yaşlar boşanıyor. Senelerden beri çeşmelerden akan sular gibi milyonlarca Müslümanın damarlarından oluk oluk kanlar aktı. Bu yaşlar, bu kanlar günahlarımızı silmeye hâlâ kâfi gelmiyor mu?”

Hale Kaplan Öz - Star

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.