Orhan Miroğlu Değişirken

Biz onu, HADEP, DEHAP VE DTP’nin genel başkan yardımcısı olarak tanıdık. Her üç partideki duruşu da aynı çizgideydi. En son, partinin 2009’da kapatılmasından sonra ise siyasi yasaklı oldu ve artık siyasetten çok, yazarlık yönüyle ön plana çıkıyor. Bu yönüyle, daha çok Musa Anter’e benzetiyorum.

Musa Anter, Kürt hareketinin önemli bir fikir babasıydı. O, kürt hareketinin vicdanı idi. Orhan Miroğlu da artık hareketin, aktif siyasi bir figürü değil; daha çok bir bilge edasıyla konuşuyor.

2008’de yazmaya başladığı Taraf Gazetesinde, Eylül ayından beri artık yazmıyor. Buradaki yazılarına göz gezdirildiğinde, Miroğlu’nda bir değişim gözleniyor. Yazılarını, aktif siyasetten teorik siyasete dönüşün yazıları olarak görmek mümkün.

Ancak, 17 Ekim Çarşamba günü Demokrat Hukukçular Derneğinde söylediklerini dikkatle dinleyince, sadece teorik siyasete dönüş değil, onda ciddi bir değişim olduğu kanaatine vardım.

Mesela, Silvan saldırısında ölen Şarköylü 19 yaşındaki Gökhan Kaplan’ı anarken onu ‘şehit’ sıfatıyla anması önemliydi. Ama aynı zamanda, bu olaylara tepki olarak, Şarköylü Türk kökenli bir babanın çocuğuna verdiği adı (Baran) söylerken de şovenizmden uzak duruyordu.

Ergenekon süreciyle beraber, derin devletin Apo ile paslaşmasının kamuoyunda ortaya çıkmasından sonra, Kürt hareketinin içinden bir kısmı Orhan bey gibi, hareketten uzaklaşmış oluyor. Bir kısmı da hala ne Ergenekon süreci ile ilgili ne de Apo ile derin devletin görüşmesi hakkında yorum yapmaktan kaçınmaktadır. Ama Miroğlu, Apoyla görüşen ve ona ‘Bu denli düşük yoğunluklu bir savaşla, devlet sizi ciddiye almaz. Daha yüksek yoğunluklu bir savaş yapmanız lazım’ diyen komutanın varlığını ve bu olayı anarken, açık açık konuşuyor. Bir kısım BDP’li gibi karnından konuşmuyor.

Miroğlu’nun açık açık konuştuğu çok önemli bir bilgi daha var. O da ‘2007’ye kadar, KCK yapılanmasını bilmemesi’dir. Konuşmasının satır aralarında, bu yapılanmadan hazzetmediği anlaşılıyor.

2007 seçimleri için milletvekilliği adaylığı için gittiği Mersin’deki seçim çalışmaları sırasında, Orhan Miroğlu, hem Kürt canibinden hem de Türk canibinden uyarıldıklarını söylüyor. Halkın, kendilerine ‘yine meclise kavga etmek için gitmeyin’ diye kızdığını söylüyor.’ ‘HADEP’e gelenler,  siyasetin normalleşeceğini düşündüler. Ama 2005’te PKK yeniden savaş kararı aldı.’

Siyasetteki değişimini yazarak ifade etmeye çalışan Miroğlu, Taraf gazetesinin de özellikle son bir yıldır değiştiğini söylüyor. ‘Politik kimlikler ve statüler geçicidir. Yazarlık ise süreklidir. Gidişat iyi değildi (Tarafta iken).  Taraf gazetesinde 5 yıl boyunca yazdım. Son zamanlarda Taraf’ta, bir zihniyet değişimi gördüm. PKK’nin yürüttüğü psikolojik savaş’ başlıklı yazdığım son yazılardan sonra’ Miroğlu, Taraf gazetesiyle yollarını ayırırken, gerekçelerini de şöyle sıralıyordu:

‘Zulmedenin mikrobunu kapmak: İşte, PKK tam da bunu yaptı.’

‘9 okul yakıldı, Taraf, bunu haber bile yapmadı.’

‘Antep’teki olay da Taraf’ta pek yer almadı.’

‘Şikeli karakol baskınlarında Taraf medyayı yoğun soru bombardımanına tabi tutuyordu. Ki bu doğruydu. Ancak Taraf gazetesinin bu sorularını Antep meselesinde göremezsiniz. PKK,  olayı biz yapmadık dedi, ama bunu kimse sorgulamadı.(Taraf gazetesi de sorgulamadı.)

Orhan Miroğlu’na göre, ‘siyasi iktidarın yaptığı iyi şeyler, görülmedi. Kürt hareketi, yapılan iyi şeyleri görüp, kötü şeyleri eleştirmeliydi, ama sadece kötü şeyleri gördü. İyi şeyleri göremedi.  AKP hükümetini düşürmek amaç haline geldi.’

‘Hüseyin Aygün’ün kaçırılmasından sonra, kendi aralarında yaptığı telsiz görüşmelerinde, ‘artık, hükümet düşer’ diyen PKK’lılar var.’

Kürt hareketinde yeni bir dönemin işaretleri var. Ancak, bir taraftan yurtıdşı bağlantılar, bir taraftan içeride bu sorunu bitirmek istemeyen ergenekonvari yapılar ve milliyetçi çevreler, bu yeni dönemi kabullenemiyor. Öte yandan, siyasi iktidarın, milliyetçi çevrelerin sloganlarını kullanmaya başlaması ve sorunun Cumhurbaşkanlığı seçimine kitlenmesi, belirsizliği daha da artırmaktadır.

Yeni kürt sorunu ve bunun te’cili, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve bunun ta’cili, ne yazık ki daha da kan akacağını gösteriyor. Orhan Miroğlu ise, umutlu konuşuyor ve kürt sorununun, bu siyasi iktidar tarafından çözüleceğine inanıyor. Ona göre, ‘burada asıl sorun/soru, ortadoğuda ve Türkiye’de Kürtler nasıl yaşamak istiyorlar? Kiminle yaşamak istiyorlar ve hangi hukukla yaşacaklar?’

Miroğlu, bir yıldır farklı düşünüyor, farklı yazıyor. Taraf gazetesi, siyasi iktidara yüklenirken, o daha orta bir yerde duruyor ve tarafın genel çizgisinden ayrılıyor. Zira o, sadece iç politika enstrümanlarına bakmıyor artık. Dış politikanın daha da belirleyici olduğunu görüp, PKK’yı açık açık eleştiriyor: ‘PKK, Şiilerle ittifakı ederek, ortadoğuda, uluslararsı politikanın bir figürü oldu.’ diyor.

‘Türk-Kürt entegrasyonu artık tamamlanmıştır. Kürtlerle Türkler, içiçe yaşamaktadırlar. Kürtler için ayrı bir sosyoloji, Türkler için ayrı bir sosyoloji olamaz. Bu gün Türkiye’de, özerk statü, federasyon da dahil olmak üzere her türlü fikir tartışılmaktadır. AKP’nin, bölgede zayıflamaması lazım. Cumhuriyet tarihi boyunca, Kürtler için, bu devirdeki kadar parlak bir siyaset yapılmamıştır. AKP, hala içinde siyaset yapılabilecek bir kurumdur.’

Orhan Miroğlu, PKK taleplerinin Kürt ve Türk toplumunda kabul edilemeyecek olmasından dolayı, yeni bir oslo süreci yaşanmayacağını tahmin ediyor. Hata ona göre,  Öcalan, ev hapsine alınsa bile, PKK’nın tatmin olması mümkün görünmüyor.

Ona göre, ‘PKK, bir hayalin peşinde. O da Güney Kürdistanda (Kuzey Irak) ne olduysa, Kuzey Kürdistanda (Güney ve Doğu Anadolu)’da gerçekleşmesi.’

‘PKK, Suriye’de Esat ile anlaştı, Irak’ta da Maliki ile görüşüyorlar. Bu konuda başarılı da oldular. Belli bir silahlı güç, PKK tarafından Suriye’ye sokuldu ve siyasi üstünlük sağlanmış oldu. Suriye’de çok sayıdaki silahsız kürt partisi, PYD’nin baskısı altında yaşıyor. Azadi Partisi liderlerinden biri geçen ay öldürüldü. Bazıları da faili meçhul biçimde öldürülüyor.’

‘Böylece PYD’nin askeri bir gücü oluşturuldu. Hedef, onbeş bin kişilik bir ordu kurmaktı.’

‘Suriye’de kürt milliyetçiliği var, hem de güçlü bir şekilde var. Ancak bu silahsız bir güç biçiminde bulunmaktadır. Bu miras, bu gün iyi kullanılmıyor.’

Demografik olarak Suriye’deki kürtler dağınık bölgelerde ve arap aşiretlerinin arasında karışık bir şekilde yaşamaktadır. Bu yüzden, orada Kuzey Iraktaki gibi bir özerk bölgenin kurulması zor görünüyor. Independent ortadoğu uzmanı Patrick Cockburn da ‘PKK’nın özel bir statü kurmasını’ mümkün görmüyor. Ama bütün bunlardan sonra PKK’nın silahsızlandırılması da zor görünüyor.

Kürt sorunun geleceği ile ilgili nasıl bir öngörüde bulunulabilir? Miroğlu’na göre,

‘Öncelikle Güney Kürdistan’a bakmak lazım. Şimdi orada milli gelir 5000 dolar seviyesinde ve 2020’li yıllarda 45-50 bin dolar seviyesinde olacağı tahmin ediliyor. Şu sıralarda, parayı bulan, İstanbul’a geliyor. Bundan sonra da bu artarak devam edecek. Bu durum, iki halk arasındaki ilişkileri daha da geliştirecektir. Her iki halk arasında, ortak din, mezhep birliği(sünnilik) vs. olması da bu ilişkilerin gelişmesinde önemli katkı sağlayacaktır.’

Kürt sorunu çözümü konusunda, Miroğlu’nun önceliği, ‘iki halkın eşitliği’dir ve bu da‘yasalarla sağlanmalıdır.’‘Gülen hareketinin de ortamın yumuşamasında katkısı vardır ve var olmaya devam edecektir.’

Bir süreden beri, başta Ahmet Yıldız olmak üzere, birçok aydın ve bilim adamının da dile getirdiği gibi, PKK kemalist bir kürt partisidir ve her türlü diktatöryel enstrümanı devreye sokmaktadır. Miroğlunun düşüncesi de bu yöne doğru evrilmiştir. Ona göre de ‘Çözüm, Kürt kemalizminde ve Kürt baasçılığında değil. Bu gün PKK’nın yaptığı bir tür Kürt kemalizmi ve Suriye Baasçılığıdır. PKK’ya, ittihatçı bir aşı yapılmıştır. Bu da Yalçın Küçük ve Doğu Perinçek eliyle yapılmıştır. Bu yüzden PKK, ilk saf halini yitirmiş, ve bu gün, uluslararası derin güçlerle paslaşan bir konuma evrilmiştir.’

‘Türkiye’de ise, bazı konularda, Avrupa ayarında bir demokrasi gelişmektedir. Hırant Dink ve Turgut Özal’ın mezarlarının Devlet Denetleme Kurulu kararı ile açılması çok önemli bir demokratik gelişmedir. Ergenekon davası, Balyoz davası, eski işkence dosyalarının açılması da yine öyle, çok önemli bir gelişmedir. Bu gelişmeler, çok istediğimiz gibi cereyan etmemiş olabilir. Ancak, her şey hemen hallolmuyor, bu sorunların halledilmesi için uzun süreçler gerekiyor. En azından, sorunların halledileceği sürece girmiş olduğumuzu kabullenmeliyiz.’

‘Türkiye, az da olsa Avrupa değerlerini benimsedi. Avrupa Birliği hayali gerçekleşmese de bu değerleri benimsemesi önemlidir. Türkiye’nin her geçen gün, daha da normalleşeceğini düşünüyorum. Etnik bir vurgu ile siyaset yapmak, artık zordur.’

Orhan Miroğlu değişirken, bazıları hala Kürt milliyetçiliği bazıları da hala Türk milliyetçiliği yapmaya devam etmektedir. Ulus-devlet modeline göre inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti, yeni Türkiye’de Kürt sorununa nasıl bir çözüm bulacaktır?

Siyaset kurumunun, insiyatifi ele alıp, siyaseten bir çözüm bulması mümkün iken, askeri çözümlerin hala uygulanmaya devam etmesi, maalesef çözüm değildir. Her gün, ‘bizden kaç ölü var? Onlardan kaç ölü var?’ diye ölü sayısının karşılaştırması ile çözüm bulduğunu zannedenler var.

Söz konusu olan insandır. Türk de olsa Kürt de olsa, insanlar ölüyor. Kürt kemalizmi için de olsa Türk kemalizmi için de olsa bir insanın hayatı, boş hayaller uğruna feda edilmemelidir.

Orhan Miroğlu değişirken, herkes değişmelidir.

(Not: Kurban bayramınızı tebrik ediyor, Kurban vesilesi ile akıtacağımız kanların, bütün islam aleminde akıtılan kardeş kanlarının ref’ine vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum