Ona tuzak kurmak istediler fakat kendilerini daha çok hüsrâna uğrayanlar kıldık

Ona tuzak kurmak istediler fakat kendilerini daha çok hüsrâna uğrayanlar kıldık

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Enbiya Sûresi 68-70. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

68-(Bazıları:) “Eğer (bir iş) yapacak kimseler iseniz, onu yakın da ilâhlarınıza yardım edin!” dediler.

69-(Onu ateşe attıklarında:) “Ey ateş! İbrâhîm’e karşı serin ve selâmetli ol!” dedik. (*)

70-Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat kendilerini daha çok hüsrâna uğrayanlar kıldık.

(*)“Hz. İbrâhîm Aleyhisselâm’ın bir mu‘cizesi hakkında olan; قُلْناَ ياَناَرُ كُون۪ي بَرْدًا وَ سَلاَماً عَلَي اِبْرَاه۪يمَ[(Onu ateşe attıklarında:) ‘Ey ateş! İbrâhîm’e karşı serin ve selâmetli ol!’ dedik] âyetinde üç işâret-i latîfe var: Birincisi: Ateş dahi, sâir esbâb-ı tabîıye (diğer tabîat sebebleri) gibi kendi keyfiyle, tabîatıyla, körü körüne hareket etmiyor. Belki emir tahtında (altında) bir vazîfe yapıyor ki, Hz. İbrâhîm (as)’ı yakmadı ve ona, ‘yakma!’ emrediliyor.
İkincisi: Ateşin bir derecesi var ki, bürûdetiyle (soğukluğu ile) ihrâk eder (yakar). Yani ihrâk gibi bir te’sîr yapar. Cenâb-ı Hakk, سَلاَماً [Selâmetli ol!] lâfzıyla bürûdete diyor ki: ‘Sen de harâret gibi bürûdetinle ihrâk etme!’ (...)
Üçüncüsü: Cehennem ateşinin te’sîrini men‘ edecek (engelleyecek) ve emân verecek îman gibi bir madde-i ma‘neviye, İslâmiyet gibi bir zırh olduğu misillü (gibi); dünyevî ateşinin dahi te’sîrini men‘ edecek bir madde-i maddiye vardır. Çünki Cenâb-ı Hakk, İsm-i Hakîm (sonsuz hikmet sâhibi ma‘nâsındaki isminin) iktizâsıyla (gereğiyle), bu dünya dârü’l-hikmet (hikmet yeri) olmak hasebiyle, esbab perdesi altında icrâat yapıyor. Öyle ise Hazret-i İbrâhîm’in cismi gibi, gömleğini de ateş yakmadı ve ateşe karşı mukāvemet hâletini (dayanıklılık hâlini) vermiştir. İbrâhîm’i yakmadığı gibi, gömleğini de yakmıyor.” (Zülfikār, 25. Söz, 85-86)