On numara

Sene bin dokuz yüz yetmiş, bir sonbahar günü,
Bir yakınımın vardı da o mahalde düğünü.
Daha şehre yeni gelmiş tahsil gören bir gençtim,
Rabbim o gün gösterdi “Nur”ların parlak hüsnünü.

Bana denildi ki “Gel seni güzel bir yere götürelim”,
“Güzel” denilen yere girdik, bir de ne görelim!
İman nuru yüzlerine aksetmiş dört- beş insan,
İçim onlara ısındı da orda kaldı kalbim.

Kucakladılar, muhabbetle “kardeşim” dediler,
İman dediler,  dünya fani, ölüm var dediler.
Simaları aydınlık, konuşmaları tatlıydı,
Daha ilk görüşme idi, gönlümü fethettiler.

“On Numara” diyorlardı o Nur medresesine,
Oraya giren kulak verirdi Kur’an sesine.
Risâleler okunur dinlenirdi o mekânda,
Hayat orada akardı, benzerdi su sesine.

Birkaç kilim, eski bir halı ve hasır yastıklar,
Abdest için akardı orada her an musluklar.
Eşyalar da insanlar gibi mütevâzi idi,
Madde yoktu orada, geçerli idi mânalar.

Orta yerde ahşaptan bir sehpa, ciddi ve asil,
Üstünde kırmızı kitaplar, elmasa mümasil.
Gönüllere huzur verirdi bu sade manzara,
Tesir altında kalmamak hiç değildi ki kâbil.

İple çekerdik hafta sonlarını dersler için,
Toplanırdı yaşlı-genç, Risâle dinlemek için.
“On Numara” tam bir muhabbet deryası olurdu,
Kalpler çarpardı hep Allah için, Peygamber için.

Gelirlerdi fukara kıyâfetinde melikler,
Tazelenirdi ihlâsla, dostluklar, kardeşlikler…
Yüzler mütebessimdi, herkes memnundu halinden,
“On Numara”da şevkle, aşkla dinlenirdi dersler.

Ders arasında çay içilir, başlardı sohbetler,
Orada sevgi vardı, yoktu kinler, adavetler.
Makam-mevki gururu görünmezdi o mekânda,
Heyhat!..  Takibât altındaydı, gözlüyordu mitler.

Bir gün baktım medresemizin kapısı mühürlü,
Ansızın basmışlar, hakâret etmişler her türlü.
Gece almış götürmüşler Nur talebelerini,
“Suç Unsuru” diye takke, tesbih, kitap bir sürü…

Medrese-i Yusufiye’de kaldılar bir zaman,
Onların morali yerinde, duruşları yaman.
Ne büyük şereftir Allah için hapiste yatmak,
Hayatları boyunca şükür ettiler her zaman.

Korkular, baskılar sindirmedi Nur erlerini,
Hep imana hizmetle geçirdiler günlerini.
Ceberrutluk vazgeçiremedi davalarından,
Devam ettiler, arttırdılar Kur’an hizmetini.

Sonra dünyamın bir parçası oldu medreseler,
Gözlerim görmezdi Nurculardan başka kimseler.
Başka yerler, başka kimseler huzur vermezdi ki,
Huzur verirdi medreseler, medresedekiler…

Hiçbir süslü mekân vermedi bize o sükûnu,
Nura aşık olanlar ancak bilir o süruru.
Nur medreselerine herkesin ihtiyacı var,
Oraya devam edenler bırakırlar gururu.

Nur medresesinde okunur Nur Risâleleri,
Huşu içinde eda ederler ibadetleri.
Nur medreseleri dünyada birer gerçek cennet,
Oralarda gerçekleşemez şeytan hileleri.

Özledim Nurların konuşulduğu medreseleri,
İhlâs, uhuvvet, muhabbet, teslimiyet erleri…
Sığınsam mütevâzi bir medrese köşesine,
Geçirsem, Risâleyi okumakla saniyeleri…

Lüks hayat, modaya uygun eşya vermiyor lezzet,
Said Nur’un dünyasında vardı sâde bir sepet.
Dünyanın şa’şaasına vermiyordu beş para
Üstadın hayatı olsun bize bir ders, bir ibret.

Din düşmanları çoktandır gittiler bu âlemden,
“On Numara” dimdik ayaktadır, yaşıyor halen.
Nurun baharındayız, küfür ise sekeratta,
İki hayatı da kurtulur Nurları rehber eden…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum