Hüseyin YILMAZ

Hüseyin YILMAZ

Ömer Lekesiz Yeni Şafak’ı temsil ediyor mu?

Aziz dostlar!  Sair İslâmî cemaat ve grub ileri gelen ve müntesiblerini rencide etmemek, en azından gıbta damarlarını tahrik etmemek için, Hz. Üstad'ın İslâmî hizmetlerdeki lider rolünü ön plâna çıkarmamaya hep gayret ederim.  

Şurası şübhesiz büyük bir hakikat ki, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, bu kadim İslâm topraklarında Ankara’da boy veren yeni devlet eliyle, cebir ve iğfale dayalı dehşetli bir dinsizliğin neşir ve ihyasına geçilir.  

Kamal Atatürk ve İnönü devri, bu dinsizlik telkin ve ihyasının zulmanî hikâyesinden ibarettir. Kamal Atatürk’ün sureta medeniyet icabı gibi dayatılan cebrî inkılâblarının, tamamı bu necib milleti İslâmiyet’ten koparıp dinsizleştirmeye yöneliktir.  

Şeyh Said Kıyamı bahanesiyle Anadolu’da estirilen Devlet Terörünün insanlık tarihinde başka bir benzeri yoktur. Tevhid-i Tedrisat’ı takviye ve tahkim eden İstiklâl Mahkemeleri zulüm kusar.  

Allah, demenin cesaret gerektirdiği, Kur’an’ların yakılıp câmilerin kapatıldığı, Ezan’ın Türkçeleştirilerek maskaraya çevrildiği bu ceberrut devrine yalnız başına kafa tutan ve ayakta kalan tek isim var: Bediüzzaman Said Nursi... Üstelik de bunu saklanarak, alttan alarak değil, acı bedeller ödeyerek yapıyordu. İdamla yargılandığı mahkemelerde bile Kamal Atatürk için “Süfyan” demekten imtina etmiyordu.  

Seksen küsur yıllık ömrünü bu milletin îmân ve ahiretine fedâkarca adamış, hayatının her safhası takib altında geçen bu eşsiz kahraman ve büyük İslâm âliminin hayatı İnsanlık târihinin en parlak destanlarından birini teşkil eder.  

Ehl-i Sünnet çizgisinin ihyası için verdiği büyük mücadelenin bugüne varışında birinci sıra rol onundur, hattâ yalnız onundur.  

Devrinin samimî ama ona kıyasla çok ürkek ve silik kalmış üç beş ismini burada zikretmek istemiyorum. Allah onlardan da ebeden râzı olsun. Ama kimse bir Bediüzzaman değildir. Ve o karanlık devir ikinci bir Bediüzzaman’ı kaydetmiyor. Tarih de, arşivler de ortada.  

Şimdi rahat günlerin ucuz kahramanları, içine düştükleri aşağılık kompleksi ve beğenilme hırsı içinde her vesileyi kullanarak bu büyük insana dil uzatmaya, sözüm ona lekelemeye gayret ediyorlar. Bunu da doğrudan yapmak yerine, geçmişin çok kötü maşalarına itibar ederek yapmaya çalışıyorlar. Ya da, ömrünü Bediüzzaman’a düşmanlıkla geçirmiş Gülen üzerinden Hz. Üstad ve talebelerini gözden düşürmeye çalışıyorlar.  

Bunlardan bir gazete muharriri ki, soy ismiyle nâmüsemma Ömer Lekesiz denen zât, son günlerde gemi iyice azıya aldı. Önce 15 Temmuz sıcağında ahlâk ve edebi, ahlâksızlık ve edepsizliğe tebdil ederek, “Bugün kimse içinde –Nur-Risale-Hizmet-Mütedeyyin-Sait– kelimesi geçen bir cümle kurmasın lütfen! Ana avrat ayırmaz dalarım” diyecek kadar insanlıktan çıktı.   

Bu, onun açısından acınılacak, rezilce, haysiyet kırıcı bir vaziyetti. O saatten sonra kalemini kırıp, kimsenin tanımadığı bir yerde uzlete çekilmesi gerekirdi; ancak o, gelen itirazlar karşısında sadece zoraki bir özür beyaniyle devam etmek istedi.  

Ne var ki, kısa bir müddet sonra düştüğü çukura bir daha çıkmamak üzere kapaklanmak istercesine Üstad’ı; hayatında, itikadında, tarzında ve düşüncesinde olmayan ve olmayacak şeylerle kirletmeye teşebbüs etti. Bir devrin Ulema-i Su ve Ulema-i Rusumundan olanYaşar Kutluay’ın habis meşguliyetlerini bayraklaştırarak, bugün bile sır olan kayboluşunu Gülen ve İsrail işbirliğinin neticesi olarak ilâna çalıştı.Yapsın, umurumda değil...Lâkin bunu yaparken de asıl maksadının Said Nursi ve Talebelerini zan altında bırakmak olduğunu saklama ihtiyacı ya duymadı, ya da beceremedi.  

Bu şeni îmâ ve iftiraya elbet de gerekli ilmî cevablar verilecektir... Bu satırlardan maksad, kabil-i hitab görmediğim Lekesiz’e cevab vermek değil, Bediüzzaman’ın ulaşılması imkânsız büyük hizmet ve dâvâsının sahibsiz olmadığını yüksek sesle ifâde etmekti.   

Yeni Şafak Gazetesi’nin sahip ve idarecilerini de bu zâtı daha fazla taşıyamayacaklarını, taşımamaları gerektiği noktasından ikaz etmiş olmak isterim. Daha önceki ikazlarıma kulak verselerdi, bu yeni durumla kendi imajlarına da gölge düşürmemiş olurlardı.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum