Ölümleriyle o hayatın bekàsına şehadet ederler

Ölümleriyle o hayatın bekàsına şehadet ederler

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

SEKİZİNCİ KELİME

وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ Yani, hayatı daimîdir, ezelî ve ebedîdir. Mevt ve fenâ, adem ve zevâl O'na ârız olamaz. Çünkü hayat, O'na zâtîdir.

Zâtî olan, zâil olamaz. Evet, ezelî olan, elbette ebedîdir. Kadîm olan, elbette bâkidir. Vâcibü’l-Vücud olan, elbette sermedîdir.

Evet, bir hayat ki, bütün vücut, bütün envârıyla onun gölgesidir; nasıl adem ona ârız olabilir?

Evet, bir hayat ki, vâcib bir vücut onun lâzımı ve ünvanıdır; elbette adem ve fenâ hiçbir cihetle ona ârız olamaz.

Evet, bir hayat ki, bütün hayatlar mütemadiyen onun cilvesiyle zuhura gelir ve bütün hakaik-i sabite-i kâinat ona istinad eder, onunla kaimdir. Elbette, hiçbir cihetle fenâ ve zevâl ona ârız olamaz.

Evet, bir hayat ki, onun bir lem’a-i cilvesi, mâruz-u fenâ ve zevâl olan eşya-yı kesireye bir vahdet verip bekàya mazhar eder ve dağılmaktan kurtarır ve vücudunu muhafaza eder ve bir nevi bekàya mazhar eder. Yani, hayat, kesrete bir vahdet verir, ibkà eder; hayat gitse dağılır, fenâya gider. Elbette, öyle hadsiz lemeât-ı hayatiye bir cilvesi olan hayat-ı vâcibeye, zevâl ve fenâ yanaşamaz.

Şu hakikate şahid-i kat’î, şu kâinatın zevâl ve fenâsıdır. Yani, mevcudat, vücutlarıyla, hayatlarıyla nasıl ki o Hayy-ı Lâyemûtun hayatına ve o hayatın vücub-u vücuduna delâlet ve şehadet ederler. (HAŞİYE)

Öyle de, mevtleriyle, zevâlleriyle o hayatın bekàsına, sermediyetine delâlet eder ve şehadet ederler. Çünkü, mevcudat zevâle gittikten sonra, arkalarında yine kendileri gibi hayata mazhar olup yerlerine geldiklerinden, gösteriyor ki, daimî bir zîhayat var ki, mütemadiyen cilve-i hayatı tazelendiriyor.

Nasıl ki, güneşe karşı cereyan eden bir nehrin yüzünde kabarcıklar parlar, gider. Gelenler aynı parlamayı gösterip, taife taife arkasında parlayıp, sönüp gider. Bu sönmek, parlamak vaziyetiyle, yüksek, daimî bir güneşin devamına delâlet ederler. Öyle de, şu mevcudat-ı seyyaredeki hayat ve mevtin değişmeleri ve münavebeleri, bir Hayy-ı Bâkînin bekà ve devamına şehadet ederler.

Evet, şu mevcudat, âyinelerdir. Fakat zulmet nura âyine olduğu gibi, hem karanlık ne derece şiddetliyse o derece nurun parlamasını gösterdiği gibi, çok cihetlerle zıddiyet noktasında âyinedarlık ederler.

HAŞİYE : Hazret-i İbrahim Aleyhisselâmın Nemruda karşı imâte ve ihyâda güneşin tulû ve gurubuna intikali, cüz’î imâte ve ihyâdan küllî imâte ve ihyâya intikaldir ve bir terakkidir; o delilin en parlak ve en geniş dairesini göstermekdir. Yoksa, bir kısım ehl-i tefsirin dedikleri gibi hafî delili bırakıp zâhir delile çıkmak değildir.

Bediüzzaman Said Nursî

(Mektubat-Yirminci Mektup-İkinci Makam)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.