Ölmeyecek Kadar Yazmak

Ölmeyecek Kadar Yazmak

Mustafa Oral'ın yazısı...

Yapı Kredi Yayınları bir süredir Türk hikayesine yön veren kalemlerin seçme öykülerini “seçme öyküler” başlığı altında gençlerle buluşturuyor. Öykücüleri tanıtan özel metinlerle renklendirilen dizide daha önce Sabahattin Ali, Vüs’at O. Bener, Fürüzan ve Tomris Uyar’ın öyküleri yayımlanmıştı. Yayınevi son olarak Sait Faik Abasıyanık’ın seçme öykülerini “Bir Sonbahar Akşamı” adı altında okuyucuya sunuyor.

Raşit Çavaş tarafından hazırlanan “Bir Sonbahar Akşamı” 128 sayfadan oluşuyor. Kitap  yazarın 100. doğum yılında yayımlanan ve sağlığında basılı gördüğü bütün kitaplarını bir araya toplayan “Öyle Bir Hikaye” isimli kitaptan derlenmiş.

Öykü, roman ve şiir yazan, çeviriler ve röportajlar yapan Sait Faik daha çok Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden biri olarak tanındı. İnsanı ve tabiatı yalın bir gerçekçilikle yansıtarak öyküye yeni bir anlayış getirdi. Süslü, ağdalı, tamlamalarla dolu bir anlatım yerine hayatın içinden gelen sade bir dil kullanmayı tercih etti. İnsani olana yepyeni boyutlar ekleyerek sokaktaki “sıradan/bayağı” insanın yaşamını üstün (faik) bir dille dillendirdi. Katogorilerden, normlardan, genellemelerden, basitleştirmelerden, yığın kültüründen uzak birinin nasıl bu kadar hayatın içinden konuşabildiğini anlamak gerçekten zor.

Çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türk edebiyatında bir dönüm noktası olan Sait Faik eserleri ile Türk ve dünya edebiyatında derin izler bıraktı. Adalet Ağaoğlu yazarlığa nasıl başladığını anlatırken "İlk gençlikten gençliğe ağdığımız yıllarda, bilebildiğim kadarıyla beni sırtımdan yazmaya doğru güçlü bir rüzgarla iten, Sait Faik hikâyeleri olmuştur" diyerek Abasıyanık'ın üzerindeki etkisini vurguladı. İlhan Berk Abasıyanık'ın öykünün yapısını değiştirmek için verili dili yıkıp yeniden yarattığını söyleyerek yazarın şiirsel dilinin İkinci Yeni şairleri ile Ferit Edgü ve Demir Özlü gibi yazarları etkilediğini belirtti.

Savaş Dinçel, Sait Faik'in yaşamını anlatan Meraklısı İçin Öyle Bir Hikâye isimli tek kişilik bir oyun, Ayfer Tunç Sait Faik öykülerinden yola çıkarak Havada Bulut isimli bir senaryo yazdı.

"Kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilen Sait Faik hiçbir edebî anlayışın etkisinde kalmaksızın klasik öykü tekniğini yıkarak dünyayı ve onun içindeki insan gerçeğini şiirsel bir dille anlamaya ve anlatmaya çalıştı. İlhan Berk’e göre Sait Faik öyküyü imgesel, ham bir dil ile şiir gibi kurdu. İzlenimci ve fovist ressamların üslubunu anımsatan bir tarzı olduğunu iddia edenler de var.

Abasıyanık öykücülüğünde üç dönemden bahsedilir. 1936-1940 yılları arasında yazdığı hikayeleri ilk dönem hikayeleri, 1948'de Lüzumsuz Adam kitabıyla başlayıp 1952'de yayınladığı Son Kuşlar'a kadar devam eden hikayeleri ikinci dönem hikâyeleri, bu tarihten vefatına kadar süren, Alemdağ'da Var Bir Yılan kitabındaki hikâyeleri içeren hikayeleri ise son dönem hikayeleri olarak kabul edilir.

İlk yapıtları olan Semaver, Sarnıç, ve Şahmerdan'da çocukluk ve gençlik hatıralarını anlatan yazar, ikinci dönem öykülerinde insan üzerinde odaklanır. Üçüncü dönemde ise yaşama hevesinin kırıldığını hissettiren cümlelere rastlanır.

Babasının maddi desteği ile ilk hikâye kitabı Semaver'i 1936 yılında, on altı hikâyeden oluşan ikinci kitabı Sarnıç'ı 1939 yılında çıkartı. Üçüncü hikâye kitabı Şahmerdan'da yer alan Çelme isimli hikâyesiyle, halkı askerlikten soğutmakla suçlanarak askerî mahkemeye verildi. Sait Faik’in öyküde yaptığını şiirde yapan Orhan Veli bu davada yazarı desteklerken Peyami Safa Abasıyanık'ı Marksçıların ardına takılmakla suçladı.  Davanın ardından Medarı Maişet Motoru adıyla yayınlanan kitabı da asılsız bir ihbar sebebiyle toplatılması üzerine Sait Faik yazıdan bir süre soğudu. Bu kırgınlık ve yalnızlık döneminin etkisini taşıyan hikâyelerden oluşan kitabı Lüzumsuz Adam'ı 1948 yılında yayınladı.

1948 yılında siroz teşhisi konulan yazar büyük bir umutsuzluğa düşse de aynı yıl içinde  Havada Bulut, Kumpanya ve Havuz Başı isimli kitapları yayımlayarak moral bulmaya çalıştı. Bundan sonra ölüm düşüncesi içinde daha fazla kök vermeye başladı. 1952 yılında yayımlanan Son Kuşlar bu duyarlılıkları yansıtır.

1953 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Mark Twain Derneği, çağdaş edebiyata yaptığı katkılardan ötürü yazara onur üyeliği verdi. Bu olaydan bir yıl sonra İlhan Berk’in “benim en çok sevdiğim hikaye” dediği Alemdağ'da Var Bir Yılan yayınlandı. 11 Mayısta vefat etti. Ölümünün hemen ardından, Az Şekerli, 1955 yılında ise Tüneldeki Çocuk yayımlandı.

1962 yılında Sabri Esat Siyavuşgil, Sait Faik’in 41 tane hikâyesini seçerek Fransızcaya çevirdi. 1970 yılından sonra  Bilgi Yayınevi "Sait Faik'in Bütün Eserleri" adı altında yazarın o güne kadar kitaplaştırılmış eserlerinin yanına gazetelerde ve dergilerde tefrika edilen yazılarını ekleyerek on dört cilt olarak yayınladı.

Yapı Kredi Yayınları bir süredir yeni bir dizayn ile Sait Faik’in eserlerini yayımlıyor. Yazarın Alemdağ'da Var Bir Yılan, Birtakım İnsanlar,  Havada Bulut, Havuz Başı, Hikâyecinin Kaderi, Karganı Bağışla, Kumpanya, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Mahkeme Kapısı, Sarnıç, Semaver, Son Kuşlar,  Şimdi Sevişme Vakti ve Diğer Şiirleri isimli kitaplarını yayımlayan yayınevi bütün yapıtlarını Büyüyen Eller, Şahmerdan, Kayıp Aranıyor, Öyle Bir Hikâye, Toplu Öyküler 1-Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adamlar isimli kitaplarda toplandı.

Zeyl: “Bir Sonbahar Akşamı” Sait Faik’in uzun öykü yolculuğunda kısa bir seyahat yapmak, en azından bir “fikir sahibi” olmak için iyi bir şeçki. Genç okuyucu umulur ki bu kitaptan aldığı zevk ile yazarın diğer kitaplarına doğru uzun bir yolculuğa çıkar.