Obama geldi böyle oldu

Acaba önce şu konuda birleşebilir miyiz? Bediüzzaman Hazretlerinin yazdıklarını her okuyan aynı şekilde anlasaydı, Risale-i Nuru okuyan insanlar arasında hiç ihtilaf olmaz, herkes her konuda benzer  şekilde düşünürdü. Oysa görüyoruz ki özellikle içtimaî konularda pek çok farklı görüş açılarının her biri Risale-i Nura dayandırılıyor. Bu durum hâşâ, Risale-i Nurlara nâkise değil, bilakis şümûlüne, derinliğine delildir. Herhangi bir meseleyi Risale-i Nurun bütünü içinde mütalaa etmek kolay olmadığı için hepimiz elimize geçen hakikate göre çıkarımlarda, yorumlarda bulunuyor, o doğrultuda tercihler geliştiriyoruz. Öyle ise önce her birimiz, geçmişte ve bugün yaptıklarımızda, söylediklerimizde yanılma payını peşin peşin kabul etmeliyiz. Dolayısı ile “Risale-i Nura göre ilkeli bir rota” dediğiniz şey hiçbirimizin cebinde hâzır nâzır değildir. Risale-i Nuru anlamak, bir çırpırda halledilip kenara konacak bir mesele olmayıp, ömür boyu sürecek, yine de bitmeyecek bir süreçtir. “Sen mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, "Mesleğim haktır veya daha güzeldir" demeye hakkın var. Fakat "Yalnız hak benim mesleğimdir" demeye hakkın yoktur”  düsturunu unutmazsak en azından “en doğru benim, en iyi ben anladım, en uzağa da ben gittim..” saplantısından kurtuluruz.

B.Said Çiftçi’nin yazısı, müzakereyi geniş bir satha yayma istidadında. Konuyu yaydığı alandan toplamak, bir yazı hacmi içinde çok zor. Demokrasinin işleyişinden, Üstadın hayat-şeriat alanlarına dair yazdıklarına, komünizmin çöküşünden, siyasal islama kadar geniş bir yelpazede cevelan etmek halinde, asıl söylenmesi gerekeni kaçırma riski  var.

Bu meselenin özü; Bediüzzaman’ın İslami fütûhâtâ dâir öngörüleri, Obama özeline tahsis edilebilir mi? Obama’nın söyledikleri Üstadı tasdik anlamına gelir mi? Gelmezse Üstadımız yanılmış sayılır mı? Obama’nın Üstada cevabî mesajı olmadığını düşünürsek, Üstadın görüşlerine bir nâkise olur mu? Üstadın değerlendirmeleri günübirlik siyasetler kalıbına sığıştırılabilir mi?

Olmadığını düşünüyorum.

Obama’nın ABD başkanı olması Amerika’nın bir İslam devleti doğurduğu anlamına gelmiyor.
Türkiye ile Amerika’nın, Suudi Arabistan ile  Amerika’nın vs. stratejik ortaklıklar içinde olmaları, hıristiyan-müslüman diyaloğu anlamına gelmiyor.
Obama’nın “Dünyayı –benim ülkemi dahil- daha iyiye götürmek konusunda yüzyıllarca çok şey yapmış olan İslam inancına olan minnetimizi göstereceğiz” demesi Afganistan’a yeniden yeniye 17 bin asker göndermesine engel teşkil etmiyor.
Böyle olması Üstadın öngörülerinde yanılmış olduğu anlamına da gelmiyor.Zira Bediüzzaman hadiselere siyasetçi gibi, siyaset nokta-i nazarından, siyaset dairesinden değil, iman hizmeti çerçevesinde, iman-küfür noktasından  bakıyor. Siyasi enstrümanları kullanmak değil, tek tek vicdanlar, kalpler üzerinde çalışıyor. Ne kadar zorlarsanız zorlayın Bediüzzaman’ı dünyevî menfaatlerin kapışma alanı olan siyaset meydanına yerleştiremezsiniz. Ama bizim zihinlerimiz de siyasetle o kadar âlûde olmuş ki..

"Dünya siyasetine karışmadığımın sebebi: O geniş ve büyük dairede vazife az ve küçük olmakla beraber, câzibedarlık cihetiyle meraklıları kendiyle meşgul eder, hakikî ve büyük vazifelerini onlara unutturur veya noksan bıraktırır. Hem her halde bir tarafgirlik meylini verir, zâlimlerin zulümlerini hoş görür, şerik olur" diyen bir Üstadı kirli dünya siyasetinin objesi durumuna düşürmeye çalışmak ne büyük haksızlık. Hem de onu haklı çıkarmaya çalışma sadedinde..Üstadın görüşlerinin isabetli olup olmadığının kıstası, Obama’nın durduğu yer değildir.

Emperyaliste emperyalist demek, Obama sizin kara kaşınız kara gözünüz için gelmedi, gelmez demek, paranoya mıdır? El-Hakk; herkesi düşman bilmek hastalıklı bir haldir. Tıpkı celladına aşık olmak kadar..

Obama ABD başkanı seçildi.  Amerikan seçmeni öyle münasip gördü. Seçmenlerin oyları dünyanın her yerinde türlü çeşit etkiler altında manipüle edilebilirler. Bu, karmaşık bir mekanizmadır. Seçim sonuçlarını kutsamaya gerek yok.. ABD’de  seçilmek ile atanmak arasındaki ince çizginin ne olduğunu ise Allah bilir. Ama bildiğimiz , gördüğümüz bir şey var: Obama’nın Türkiye ziyaretinde ezan saatini kollamasından, Atatürk övgüsüne (ki bazıları da buradan yakalanıyor mâlum), konuşmasına Türkçe “evet” diyerek başlamasından “ben de Müslüman bir aileden geliyorum” demesine kadar her şey, bir ekip çalışmasıyla inceden inceye ölçülü, bilinçli tasarlanmış bir imaj tazeleme, gönül kazanma  operasyonunun parçasıdır ve işe yaramıştır. Kendi mantığı içinde doğrudur da. Siyasetçiler böyle yaparlar. Bir şey isteyecekleri kitlelerin, milletlerin değerlerine hitab ederler, önemsediklerini göstermeye çalışırlar.  Kitleler de bunun böyle olduğunu bildiği sürece sorun yoktur. Onlar da siyasilerden beklentilerini öncelikleri sırasına göre dayatırlar. Böylece geçinip giderler..Ama bu jestlere olduğundan başka anlamlar yüklerseniz Nuray Mert’in pek güzel tespit ettiği gibi Notre Dame’ın kamburuna benzersiniz. Gittiğinde Obama’nın  arkasından  “bana su verdi, bana su verdi..” diye sayıklar durursunuz.

Bir diğer konuya değinmeden geçemeyeceğim. B. Said Beyin yazısında yer alan “SSCB’nin yıkılmasından sonra İslam dünyasının hedef olması ise, İslam aleminin Risale-i Nur’ları tanımamasından ya da ona uygun hareket etmemesinden kaynaklanıyor” ifadesinden dehşet aldım. Demek hırsızın (katilin) hiç suçu yokmuş!..Müslümanlar düzgün olsalarmış bütün bunlar başlarına gelmeyecekmiş…Risale-i Nuru tanımayan Müslümanlar her şeye müstehaklar... Nasıl unutabildik; Amerika’nın gazabını üstümüze çekmemek için dersimizi iyi çalışmalıyız!... Büyük patronla iyi geçinmeliyiz.

Ayrıca; 1980 öncesi dünyada komünizm deccalın bir yüzü olabilir ama mehdi ABD değildi. Elhamdülillah, ülkemizde komünizmin beli kırılmıştır. Ama acaba bu Amerika’nın marifetiyle mi olmuştur, yoksa iman hizmeti ile mi? Üstad Hazretleri küfürle mücadelesinde sırtını Amerikaya mı dayadı, yoksa Allah’a ve Kur’ana mı? Komünizmden kurtulduk diye kime teşekkür etmeliyiz? Komünist sistemin dünyada tutunamaması, fıtrî kanun-u İlâhiye mübâreze etmesinin sonucu mu, Amerikan kovboylarının  kırbaçlarının etkisi mi?
Peki komünizm bitti, iman- küfür mücadelesi bitti mi? Dünyevîleşmenin ruhlarımızı istila etmesinin, İslamî fütühatı bile dünyevi ölçeklerle ölçmenin boyutları nelerdir, farkında mıyız?
Dahası “Sen çalış ben yiyeyim” sistemi ve de küresel zulüm  nereye kadar, bakalım? Her ne ise..

B. Said Bey pek güzel söyledi: Obama siyasetçidir, din adamı değil..Siyasetçiler ne yapıyorsa o da onu yapar. Siyasetçilerden ne beklenebilirse ondan da o kadarı  beklenebilir. İyimser olmak da hüsn-ü zan etmek de iyidir, gerçekleri görmeye perde olmadığı sürece.  Dilerim; Obama dünyada daha fazla kan dökülmesine, daha fazla zulme engel olacak bir şeyler yapar. Bütün kalbimle temenni ediyorum. Ama Üstadın zamanlar, şahıslar, siyasetler üstü değerlendirmelerini de götürüp Obama’nın kapısına bırakmayalım lütfen!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum