O gün, yer başka yere çevrilir, gökler de başka göklere

O gün, yer başka yere çevrilir, gökler de başka göklere

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), İbrahim Sûresi 48-51. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

48-O gün, yer başka yere çevrilir, gökler de (başka göklere)!(*) Ve (herkes) Vâhid (bir olan), Kahhâr (kahredici üstünlük sâhibi) olan Allah’ın huzûruna çıkarlar!

49-Hem o gün suçluları, zincirlerle birbirlerine bağlı kimseler olarak görürsün!

50-Onların gömlekleri katrandandır;(**) yüzlerini de ateş kaplar!

51-Ki Allah, herkese kazandığının karşılığını versin! Muhakkak ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir.

52-Bu (Kur’ân), kendisiyle hem korkutulsunlar, hem O’nun ancak bir tek İlâh olduğunu bilsinler, hem de (istikametli) akıl sâhibleri ibret alsınlar diye insanlara bir tebliğdir.

(*)“Bir şey kānûn-ı tekâmülde (gelişme kānûnunda) dâhil ise, o şeyde alâküllihâl (herhâlde) neşv ü nemâ (büyüyüp gelişme) vardır. Neşv ü nemâ ve büyümek varsa, ona alâküllihâl bir ömr-i fıtrî vardır. Ömr-i fıtrîsi var ise, alâküllihâl bir ecel-i fıtrîsi (ölüm vakti) vardır. Gāyet geniş bir istikrâ’ (geniş bir tecrübe) ve tetebbu‘ (araştırma) ile sâbittir ki, öyle şeyler mevtin (ölümün) pençesinden kendini kurtaramaz. Evet, nasılki insan küçük bir âlemdir, yıkılmaktan kurtulamaz! Âlem dahi büyük bir insandır, o dahi ölümün pençesinden kurtulamaz. O da ölecek, sonra dirilecek veya yatıp sonra subh-ı haşirle (haşir sabâhıyla) gözünü açacaktır. (...) 
Demek herhâlde bir zaman gelecek ki: Kâinat hakīkat-i uzmâsının (en büyük hakīkatinin) kışır (kabuk) ve sûreti olan âlem-i şehâdet (görünen şu âlem), Fâtır-ı zü’l-Celâl’in (celâl sâhibi yaratıcının) izniyle parçalanacak! Sonra daha güzel bir sûrette tâzelenecektir. يَوْمَ تُبَدَّلُ الْأَرْضُ غَيْرَ الْأَرْضِ [O gün, yer başka yere çevrilir] sırrı tahakkuk edecektir (gerçekleşecektir). 
Elhâsıl: Dünyanın mevti mümkün, hem hiç şübhe getirmez ki mümkündür.” (Sözler, 29. Söz, 206-207)

(**)“Ehl-i Cehennem ise, nasıl ki dünyada gözüyle, kulağıyla, kalbiyle, eliyle, aklıyla ve hâkezâ (bunlar gibi) bütün cihâzâtıyla (azalarıyla) günahlar işlemiş; elbette Cehennemde onlara göre elem verecek, azab çektirecek ve küçük bir Cehennem hükmüne gelecek muhtelifü’l-cins (değişik cins) parçalardan yapılmış elbise giydirilmek, hikmete ve adâlete münâfî (ters) görünmüyor.” (Mektûbât, 28. Mektûb, 236-237)