O gömleği Yakub'un yüzüne koyunca gözleri görür hale geldi

O gömleği Yakub'un yüzüne koyunca gözleri görür hale geldi

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Yusuf Sûresi 92-98. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

92-(Yûsuf) dedi ki: “Bu gün (benim tarafımdan) size bir kınama (bir başa kakma) yok! Allah sizi affetsin! Çünki O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.”

93-“Benim bu gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, (tâ gözleri) görür hâle gelsin. Ve bütün âilenizle birlikte bana gelin!”

94-Böylece kervan (Mısır’dan) ayrılınca, babaları: “Doğrusu ben, gerçekten Yûsuf’un kokusunu duyuyorum. Eğer bana bunaklık isnâd etmeseydiniz (beni tasdîk ederdiniz.)”(*) dedi.

95-(Onlar:) “Allah’a yemîn olsun ki, şüphesiz, sen hâlâ eski yanlışlığındasın” dediler.

96-Nihâyet müjdeci gelip onu (o gömleği Ya‘kubun) yüzüne koyunca, hemen (gözleri) görür hâle geri geldi. “Size, ‘Bilemeyeceğiniz şeyleri Allah tarafından şübhesiz ki ben biliyorum’ demedim mi?” dedi.

97-(Oğulları:) “Ey babamız! Bizim için (Allahdan) günahlarımıza mağfiret dile; biz gerçekten hatâ eden kimseler idik” dediler.

98-(Ya‘kub:) “Sizin için Rabbimden, daha sonra (seher vakti) mağfiret dileyeceğim. Şübhesiz ki Gafûr (çok bağışlayan), Rahîm (çok merhamet eden) ancak O’dur” dedi.

(*) “Hazret-i Ya‘kūb (as)’dan sorulmuş ki: ‘Ne için Mısır’dan gelen gömleğinin kokusunu işittin de, yakınında bulunan Ken‘an kuyusundaki Yûsuf’u görmedin?’ Cevâben demiş ki: ‘Bizim hâlimiz şimşekler gibidir; bazen görünür, bazen saklanır. Bazı vakit olur ki, en yüksek mevki‘de oturup, her tarafı görüyoruz gibi oluruz. Bazı vakitte de ayağımızın üstünü göremiyoruz.’ ” (Mektûbât, 15. Mektûb, 41)