İbrahim KAYGUSUZ

İbrahim KAYGUSUZ

Nurculuk ve İslamcılık

İdeolojik karakteri baskın bir tarihsel kavramı bizatihi “dinin kendisi” olarak takdim etmeye çalışmak ne derece doğru?

İslamcılık dünden bugüne garip bir evrilme yaşıyor.
İslamcılık şimdilerde Said Nursi ve Nurculuk tartışmalarının yoğunlaştığı bir alana dönüştü.

Dönemin şahsiyetleri içinde olup bugünü ziyadesiyle etkileyen; yüksek zihni düzeyi ve güçlü pratiği ile toplumu şekillendiren kişi olması itibarı ile Bediüzzaman’ı “açıkça” İslamcılık hareketi içinde ilk zikredenlerin başında İsmil Kara gelir.

Gelinen noktada belli bir kesimin çoğunluğu Said Nursi’yi ve Nurculuğu bu hareketin içinde zikretmeye devam ediyor.
Peki doğru mu?

İyi niyetleri tartışmıyorum ama siyakını ve sibakını hesaba katmadan “Said Nursi de İslamcıdır” demek doğru değil!

“İslamcıdır” diyenler, getirilen deliller bağlamında zaafları ile yüzleşince ortamı germeye başladılar.

Fikri genetik kodlar, yıllar sonra farkında olmadan kendini dışa vurdu ve güzel olmadı.

Evvela kavramın kendisi bana ümmetin ülfetinden uzak gibi geliyor.
“Muhammedcilik”, “Kur’ancılık” kavramları ne derece amorfsa İslamcılık kavramı da bana o derece amorf ve absürd geliyor, yanılabilirim!
Fakat İslamcılığın “tabiatı gereği” siyasadan veya ideolojiden ayrılamadığı doğrudur.

Hal böyle olunca “İslamcılık/Siyasal İslamcılık ayırımı da bana entelektüel kurnazlık gibi geliyor…
Değilse, tartışmaların kısırlığına ve malzemenin yokluğuna hamletmek gerekir.

Modernitenin Panslavizm ve Pancermenizm kavramlaştırmalarının İslami versiyonu Panislamizm’dir.
Panislamizm iyi uydurulmuş ve tedavüle çıkarılmış bir oryantalist üretimdir.

Times’in Viyana muhabirinin 1900’lü yılların başında keşfettiği Panislamizm, nasıl modern islamın ana akımı oldu ve bu akımı pompalayanlar kimlerdir?

İslamcılık hangi süreçlerden geçerek uzun yılların siyasal ideolojisine dönüştü veya “siyaset” hangi aklın ürünü olarak tarihi süreçte “İslamın” tamamı olarak kabul edilmeye başlandı?

Kavramlara düşman olunmaz, fakat kavramın kendisine hamledilen mana, geri planındaki kişilere, niyetlere ve endişelere işaret eder.
Bu anlamda İslamcılıkla ilgili bir dikkat teksifine gerek vardır.

İslamın hariç güçlerce ideolojileştirilmesi niyeti İslamcılığın ortaya çıkış dönemlerine tekabül etmektedir.

19. yüzyılın sonları Müslümanların varlık ve yokluk sarkaçlarında dolandığı bir tarihi kesittir. Yunan’ın felsefesi, Moğol’un çapulculuğu ne ise batının modernitesi de o dönemde aynı şey olmuştur.

Batının teknik ve siyasi üstünlüğü ile pozitivist aklın hakim paradigma haline getirilmesi dönemin başat tabiatıdır.

Oryantalistler, teknik ve siyasi üstünlüğü yedeğinde barındıran bu pozitivist aklı sopa yaparak Müslümanları dövmeye kalkıştılar. Müslüman ümmettin çoğu, mevcut problemlerin acil çözümü için aynı sopayı kullanma yoluna teşebbüs etti. Akılcılığı, salt bilimciliği ve teknik terakkiyi mutlak hedef tayin etti.
Bu durum İslamcılığın doğuş serüvenine işaret eder.

“İktidar” ve “hâkimiyet” paradigmasının uzun yıllar “dinin temel algısı” haline dönüşmesi bu sebepledir.

Mısır ve Pakistan özelindeki Siyasal İslamcı hareketler böyle bir geri plana sahiptir.

Türkiye’nin böyle bir geri planı ya hiç yoktur ya da çok zayıftır.
Bunun tek sebebi Said Nursi ve Nurculuk hareketidir.

Yasin Aktay’ın “yerellik” tezinde yanıldığı nokta burasıdır.
“Yerlilik sorgusu belli bir düşünce veya hareketi bir yere yabancılaştırarak geçersizleştirmenin sıradan taktiklerinden biri” demek, topu taca atmaktır.
Realite doğruların test alanıdır.

Türkiye’nin siyasal pratiğinde son on yılda yaşananlar, İslamcılığın koridorunda değil farklı tutumsal değişikliklerin minderinde şekillendi.

Nurculuk bu tutumsal değişikliğin itici gücü oldu.

Gelinen nokta İslamcılık için bir son mu yoksa başlangıç mı?

Tunus ve Mısır’la başlayarak Ortadoğu ve Afrika coğrafyasında yaşananlar da bu durumdan farklı değildir.

Sorumuz şu: Said Nursi, Nurculuk hareketi ve Risale-i Nur metinleri hangi yönleri ile İslamcılığın hareket alanından uzaktır?

Veya iki hareket arasında paralellikler mevcut mudur?

Asıl konumuza yani İslamcılığın çıkışı ve dününe değil; eğer varsa bugününe atf-ı nazar ederek haftaya devam edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum