Nurcuları siyasete Said Nursi değil, Mehmet Barlas sokacak!

Nurcuları siyasete Said Nursi değil, Mehmet Barlas sokacak!

Mehmet Barlas, Bediüzzaman Said Nursi'nin Emirdağ Lahikası'ında yer alan bir metnini yanlış anlamış

İbrahim Mert'in haberi:

RİSALEHABER-Gazeteci Mehmet Barlas, Emirdağ Lahikası'ında yer alan bir metni yanlış anlamış. Barlas, Bediüzzaman'ın "din adına siyasete atılmak" isteyenlere yaptığı uyarıyı "Nurcuların siyasete girme şartı" gibi yorumladı.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Nur talebelerinin her hal ve şartta en önemli vazifelerinin iman hizmeti olduğunu dile getiriyor. Ne hayatında, ne de eserlerinin hiç bir yerinde Nur talebelerinin siyasete girmelerine izin vermiyor. Siyaset yapmak isteyenlere de şahsı adına bunu yapabileceğini, cemaat adına veya cemaati temsil anlamında siyaset yapamayacağını açık bir şekilde beyan ediyor. Nur talebelerinin siyasi tercihlerini dine hizmet edebilecek en yakın partiyi desteklemeleri şeklinde gösterebileceklerini vurguluyor. 

BARLAS: BİZİM NURCU HAREKET...!

Sabah gazetesinde Melih Altınok'un sorularını cevaplayan Barlas, röportajın bir bölümünde "Said-i Nursi'nin 1956 tarihli bir Emirdağ lahikası var. Diyor ki "Bizim Nurcu hareket asla nüfusun yüzde 90'ı Müslüman olmadan İslam'ı siyasete sokmamalıdır. Aksi halde İslam da zarar görür." Bunu hep uyguluyorlar. Baktığınız zaman Nursi, Demokrat Parti'den destek alıyor. Nurculuk çok fazla gündeme gelmiyor" ifadelerini kullanıyor.

İŞTE BEDİÜZZAMAN'IN ORJİNAL CÜMLESİ

Barlas'ın bahsini ettiği bölüm Emirdağ Lahikası'nda geçiyor. "Kalbe ihtar edilen içtimaî hayatımıza ait bir hakikat!" başlıklı mektupta Bediüzzaman Hazretleri, "Bu vatanda şimdilik dört parti var. Biri Halk Partisi, biri Demokrat, biri Millet, diğeri İttihad-ı İslâmdır" giriş cümlesinden sonra Türkiye'deki genel siyasi anlayışları analiz ederek Demokrat Parti'ye tavsiyelerde bulunuyor.

Barlas'ın hatalı aktardığı bölümün orjinali şöyle: "İttihad-ı İslâm Partisi, yüzde altmış, yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçebilir. Dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet etmeye çalışabilir. Fakat çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır."
(Mektubun tamamı için tıklayınız)

SAİD NURSİ'NİN "İTTİHAD-I İSLAM PARTİSİ" AÇIKLAMASI NE ANLAMA GELİYOR?

Said Nursi'nin "ittihad-ı İslam Partisi" ile neyi amaçladığını avukat Safa Mürsel, Risale Haber'de yayınlanan yazısında şöyle açıklamıştı:

Bediüzzaman, “din adına siyaset” konusuna oldukça hassastır. O’nun nazarında, “tam mütedeyyin” toplum oluşturma hedefi, din adına siyasetten çok önceliklidir. Din adına iktidar talep etmek için, toplumun “yüzde 60-70” bir çoğunlukla “tam mütedeyyin” kimlik kazanması, “İttihad-ı İslam Partisi”nin iktidar talep şartıdır. Din adına siyasete imkan veren bu yaklaşım, dinin siyasette kullanılmaması için bir güvence niteliğindedir. Dindarlık adına ortaya çıkıp, dini hassasiyetleri koruyamamak, iktidarın sağladığı güç ve cazibeye kapılıp, dindarlığı siyasette menfaat aracı haline getirmek, Onun nazarında dine perde olmaktır. Bu durum, dine ilgisiz, fakat dindarlaşmaya namzet kişilerde, yanlış bir din algısı uyandıracak, onları dinden uzaklaştıracaktır. Siyasi maksatlarla buna meydan verilmesi kabul edilemez. Risale-i Nur Hizmetinin, İslamcı akımlardan en temel metodik farklarından birisi bu konudaki hassasiyetidir.

Din adına siyaseti, “İttihad-ı İslam Partisi” adıyla toplumun “yüzde 60-70’nin tam” dindar olmasıyla mümkün gören Bediüzzaman, siyasetin dindar, özgürlükçü, sivil, çoğulcu bir zeminde yapılmasından yanadır ve bu ortamın korunmasını esas alır. İktidara talip partilerin içinden “dindar demokrat” kimliğe sahip ve genel seçimle iktidar olmaya en yakın partileri, ülkenin yönetimi için “muhafazası” ve desteklenmesi gereken kurumlar olarak görür.

Ana akım Risale-i Nur Hizmeti, toplumda belirleyiciliği olmayan marjinal parti ve eğilimlerin yanında hiç yer almadı. Bediüzzaman, talebelerine, “dindar demokrat” kitle partisi kimliğini dikkate almalarını, partideki “yanlışçıların (kişisel) hatalarına hücum etme”meyi, “müsbet hareket”le onları dine hizmet ettirmeyi öğütledi.

Bediüzzaman, “İttihad-ı İslam Partisi” hakkındaki yorumuyla hizmetinin siyasetle ilgisinin sınırlarını belirlemiş ve bu istikametin korunmasını öngörmüştür.

Risale-i Nur Külliyatı’nın öngörüsü gereği, önceliği “tahkik-i İman” merkezli tebliğ hizmeti olanların, başka mülahazalara sapmadan, kişi ve toplum kimliğine katkı yapma sorumluluğu, bir hizmet metodu olarak devam ediyor. (Yazının tamamı için tıklayınız)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.