Nur Talebelerinin vasıfları-2

* Birbirlerine ihlâsla muhabbet beslerler. İhlâsı kazanmanın çok mühim olduğunu ve bir zerre ihlâslı amelin batmanlarla halis olmayana tercih edileceğini bilirler. İhlâsı kazanmak için sadece Allah rızası için çalışılacağını ve emr-i İlâhi ile hareket edip neticesinin ise rıza-i Hak olduğuna inanırlar.

* İman hizmetinde korku duygusu taşımazlar. Üstadın” Hem gizli düşmanlar bu zayıf damarımızdan istifadeye çalışmışlar ve çalışıyorlar. Nasıl ki korku ve tamah ve şan ve şeref cihetinde çalışıyorlar. Çünkü insanın en zayıf damarı olan  “korku" cihetinde bir halt edemediler, idamlarına beş para vermediğimizi anladılar.”sözlerini kendilerine rehber ederler.

* İnsanî zaafların iman hizmetine mani olmasına fırsat vermezler. Bu cihetle hastalık damarından gelen zaruretten, derd-i maişet cihetinden gelen gerekçelerden, şanüşeref noktasından asırlara nam salma hastalığından ve manevi makamlara sahip olma arzularından ve zaaflarından imana hizmet için kaçınırlar.

* Risale-i Nur'a perde olmaktan azami olarak kaçınırlar. Risale-i Nurların Kur’an’ın malı olduğunu, kendilerinin sadece o Nurun kusurlu bir hadimi ve dellâlı olduklarını bilirler.

* Kendi nefsini ittiham edip, kardeşlerine taraftar olurlar. Hakperestlik ve insaf düsturuna riayet ederek, hak muhalifin elinde de olsa ona taraftar olurlar ve kendi haklı da çıksa ondan hoşlanmaz ve sevinmezler. Hakkın hatırı için nefsin hatırını kırarlar.

* Kendileri haklı da olsa, kardeşlerini tenkit etmezler. İnsanın hatadan halî olamayacağını, tevbe kapısının açık olduğunu, nefis ve şeytanın onları kardeşlerine karşı itiraza haklı da olsa sevk etmesine fırsat vermezler. Böyle bir durumda,” Biz, değil böyle cüz'î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi Risale-i Nur'un en kuvvetli rabıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz.” derler ve nefislerini sustururlar.

* Birbirine gücenmez ve küsmezler. Hem birbirlerine gücenme, küsme ve tenkit etmekten ehli nifakın istifade edeceğini bilirler ve büyük zarar olacağı için bu cihetten zaaf göstermezler.

* Birbirine tarafgirane bakarlar. Aralarındaki hakiki ve uhrevî kardeşliği, gücenme ve tarafgirliğin kaldırmayacağını bilirler. Kardeşleri için ruhlarını feda edebilecek bir imana sahiptirler.

* Birbirinin kusuruna bakmazlar ve affedici davranırlar. Risale-i Nurun hatırı için aralarındaki tefâni sırrı, birbirini tenkit etmemek, kusurunu affetmek düsturu ile hareket ederler.

* Birbirinin kusurunu örtmeye çalışırlar. Kendilerindeki ihlâs ve sadakat ve metanetin şimdiki ağır sıkıntılarda birbirinin kusuruna bakmamaya ve setretmeye kâfi bir sebep olduğunu ve Risale-i Nur zinciriyle kuvvetli uhuvvetin büyük bir hasene olduğunu bilirler. 

* Kendi kusurunu görmeye çalışırlar. Bu zamanda tevazu, mahviyet ve terk-i enaniyetin ehl-i hakikate lazım ve elzem olduğunu bilirler ve daima kusurunu görmek ve nefsini itham etmek gerektiği gerçeğine göre hareket ederler.

* Birbirine su-i zan etmezler. Gözleri ile görseler dahi kardeşleri aleyhinde su-i zan yapmazlar ve perdeyi yırtmazlar. Fenalığa karşı iyilikle mukabele ederler.

* Birbiriyle münakaşa etmezler. Münakaşadan casus kulakların istifade edeceğini bilirler. Üstadlarının “Sakın sakın münakaşa etmeyiniz” tavsiyesine ve “Haklı olsa, haksız olsa, münakaşa eden haksızdır” prensibine uyarlar.

* Birbirine güvenir ve yardım ederler. Çünkü , avam olan ehl-i imana, dalalet cereyanlarına karşı yılmaz, çekilmez, bozulmaz, aldatmaz bir şahs-ı manevi olarak kuvve-i maneviye olurlar.

* Birbirlerine minnettarlık duyma yerine, dua ve tebrik ederler. Nimetin kendilerine ulaşmasında iktiran sırrını bilirler ve en evvel ben muhtaçtım onun için önce bana ihsan edildi derler ve minnettarlık yerinde birbirlerini tebrik ve dud ederler.

* Cemaat içinde şahsi cesaretini kullanmazlar. Mesleklerinde ihlâs-ı tammeden sonra en büyük esasın sebat ve metanet olduğunu bilirler. Bu nedenle Risale-i Nur dairesine girenler, şahsi cesaretlerini kullanmazlar. Şahsi cesaretin cam parçası hükmünde değersiz olduğunu anlarlar ve buna bedel hakikatperestlik sıddıkıyetindeki fedakârlık elmasına çevirmeye çalışırlar.

* Birbirini enaniyet ve sadakatsizlikle ittiham etmezer. Nefs-i emarenin kıyas-ı binnefs cihetinde, su-i zan noktasından kendilerini aldatmasına fırsat vermezler. Risale-i Nur terbiye etmiyor diye şüphelenmezler. Maddi ve manevi makamlara talip olmazlar.

* Birbirine tesellici ve numune-i imtisal olurlar. Hastalıkta, musibette, maddi ve manevi sıkıntılarda tesellici olurlar. Başa ne gelirse gelsin hoş görmeye çalışırlar ve sabrederler. Birbirlerini şefkatli bir kardeş ve ders müzakeresinde zeki bir muhatap kabul ederler. Güzel seciyelerde birbirlerine in’ikas eden bir ayine olmaya çalışırlar.

* Birbirinin kuvve-i maneviyesini takviye ederler. Bu zamanda en elzem işin, telaş etmemek ve meyus olmamak ve birbirinin kuvve-i maneviyesini takviye etmek olduğunu bilirler ve korkutmadan tevekkülle musibetleri karşılamaya çalışırlar.

* Risale-i Nurlara sadakat, sebat ve metanetle bağlanırlar. Çünkü bu sadakat, sebat ve metanetin kendilerine çok büyük kâr ve kazanç sağlayacağını bilirler. Bu büyük kâr ve kazancın çok kıymetli bir fiyat olduğunu bilir ve bu fiyata mukabil Üstadlarının kendilerinden tam ve halis bir sadâkat ve daimi ve sarsılmaz bir sebat istediğini de bilirler.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.