Nur Bayramı: 22 Eylül

22 Eylül’de “Nur” bayramını yaşadık.

Karanlık bir dönemden aydınlığa açılan bir pencere oldu Sinan Erdem Spor Salonu…

Onca işkenceler, onca baskılardan sonra Cennet âsâ bir bahar geldi yeryüzüne.

Göklerde rahmet bulutları, yeryüzünde “Nur” yağmurları yağdı sanki…

Islandık o yağmurla, şırıl şırıl…

Her bostanda yeni ekilen kardelen çiçekleri açtı.

Hem de yemyeşil dallarıyla…

Yürek atışlarımız değişiverdi bu atmosferde.

Emek verilmiş bir davanın emektar hâdimlerinin kavuşma anlarıydı bu tablo.

Bediüzzaman’ın talebelerine; “Ben size değil onlara sesleniyorum” dediği; Tahirler, Yusuflar, Hamzalar ve Ömerlerin uzun bir ayrılıktan sonra kavuşma sahnesiydi 22 Eylül…

Manevi bir coşku vardı salonda.

Belki meşakkat bitmedi ama saadet esintilerinin cilveleri vardı orada.

Belki hizmetlerin hakiki ücretleri alınmıyordu ama sürur damlaları akıyordu dört bir yandan.

Izdıraplar çemberinde filizlenen Üstad, eğer bu tabloyu görseydi çekilen cefalar gül goncası olacaktı ona.

Zaten yaşarken demişti Mübarek…

Milletimin imanını selamette görürsem bırakın dünyayı Cehennemin alevleri vız gelir dememiş miydi, o Ararat dağı gibi yürekli Zat.

22 Eylül’deki bu uhuvvet ve tesanüd tablosunu sanki Melekler göklerde sıraya dizilmiş alkışlıyor da alkışlıyor.

Rabbimize; “Ya Rab… Kulların Sen’in rızan için yek vücud olmuşlar, Sen’in ipine sımsıkı sarılmışlar” müjdesini veriyorlar…

Zira Sinan Erdem’de kırk ülkeden binlerce insanın asıl gayesi Âlemlerin Rabbi Allah’a abd olmak değil miydi?

Çekilen bütün ıztıraplar işte bunun içindi.

Rabbi bir, Mabud’u bir, Razık’ı bir, Malik’i bir olanların bir ve beraber olmasıydı bu birlik tablosu.

Öyle bir konu seçilmişti ki Kur’an’ı Hakim’in üçte biri bundan bahsediyor.

Nübüvvet!...

Yani peygamberlik mesleği…

En kudsî ve en ulvi meslek…

Bunu konuşmak ve Âlem-i İslam’a anlatmak her diyardan ilim adamı aktı İstanbul’umuza…

Hz. Âdem Aleyhisselam’dan, Hz. Davud Aleyhisselam’a; Hz. Nuh Aleyhisselam’dan, Hz. İsa Aleyhisselam’a…

Efendiler efendisi Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vessalam’ın kudsi davası konuşuldu.

Bayram’a bayram kattı Efendimiz’i anmak ve anlatmak.

Devlet erkânı da bu kutlu bayramda hazır bulundu.

Onlar da bu Nur Bayramı’nın Nurundan istifade ettiler.

Ne güzel bir görüntüydü aslında Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenleri orada görmek…

Aynı Cumhuriyetin devlet erkânları Bediüzzaman’a zindanda yer hazırlayanlar değiller miydi?

Kuran hakikatlerini anlatan ve iman kurtaran Risale-i Nurlara göz dikenler değil miydi?

Biliyor musunuz en anlamlısı da kimin gelişiydi?

İstanbul Valisi Sayın Hüseyin Avni Mutlu…

Tarihin necis çöplüğüne giren ve aynı Cumhuriyetin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ı bilirsiniz…

Hani Üstad’ı itibarsızlaştırmak için “Bu sarığı çıkar da gir” diyen ve Bediüzzaman’ın “Bu sarık bu başla beraber çıkar. Ben sizin bin senelik ecdadınızı temsil ediyorum. Başından bulasın Nevzat!...” dediği hadise…

Öyle bir Ankara Valisi’nden, Bediüzzaman ve talebelerini metheden bir İstanbul Valisi’ne geldik.

Hamdolsun.

İşte Nur Bayramında bütün bu güzelliklere şahit olduk.

İnşallah bu bayram mekânlara sığmayacak.

Daha da neşvü nema bulacak.

İttihad-ı İslam bu nurla vücud bulacak.

Her yerde Allah’ın mührü hâkim olacak.

Emeği geçen cefakâr kardeşleri, samimi dostları, takdir edici yoldaşları ve civanmerd arkadaşları tebrik ediyorum.

Sizleri kutluyorum.

İyi ki Kuran’a hizmetkâr olmuşsunuz!...

twitter.com/omrcelebi

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum