Niyette iyi etmişler, amelde yanlış gitmişler

Niyette iyi etmişler, amelde yanlış gitmişler

Vaktâ ki o mânâ-yı istibdadı, def’i muhal bir belâ-yı semâvî zannettiler

Risale Haber-Haber Merkezi

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Münazarat adlı eserinden bölümler)

Sual: Ulema-i eslâf istibdadın fenalığından bahsetmişler mi? HAŞİYE 1

Cevap: Bin kere evet. Zira ağleb-i şuarâ kasidelerinde, çok müellifler kitaplarının dibacelerinde zamandan şikâyet ve dehre itiraz ve feleğe hücum etmiş ve dünyayı ayak altına alıp çiğnemişler. Eğer kalb kulağıyla ve akıl gözüyle dinleyip baksanız, göreceksiniz ki: Bütün itirazat okları, mazinin muzlim perdesine sarılan istibdadın bağrına gider. Ve işiteceksiniz ki, bütün vâveylâlar istibdat pençesinin tesirinden gelir. Gerçi istibdat görünmüyordu ve ismi belli değildi; lâkin herkesin ruhu istibdadın mânâsıyla tesemmüm ederdi. Ve bir zehir atanı bilirdi. Bazı kuvvetli dâhiler nefes aldıkça amîk ve derin bir feryat koparırlardı. Fakat akıl onu güzelce tanımazdı. Çünkü karanlıkta ve toplanmamış idi.

Vaktâ ki o mânâ-yı istibdadı, def’i muhal bir belâ-yı semâvî zannettiler; zamana hücum ve dehrin başına tokat ve feleğin bağrına oklar atmaya başladılar. Çünkü bir kaide-i mukarreredir: Birşey cüz-i ihtiyarînin dairesinden ve cüz’iyetten çıkıp külliyet dairesine girse, veyahut bihasebil’âde def’i muhal olsa, zamana isnat edilir ve kabahat dehre atılır. Taşlar feleğin kubbesine vurulur. Eğer iyi temâşâ etsen göreceksin ki, feleğe atılan taşlar, döndüğü vakit bir yeis olarak kalbde tahaccür eder.

1 اُنْظُرْ كَيْفَ اَطَالُوا فِيمَا لاَيَلْزَم ُ وَكُلَّمَاۤ اَضَاۤئَتْ لَهُمُ السَّعَادَةُ اَثْنَوْا عَلٰى مَنْ سَادَهُمْ وَكُلَّماَ اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ شَتَمُوا الزَّمَانَ HAŞİYE 2 

Sual: Acaba şu zaman ve dehrin şikâyetinden Sâni-i Zülcelâlin san’at-ı bedîine itiraz çıkmaz mı?

Cevap: HAŞİYE 3 Hayır, asla! Belki mânâsı şudur: Güya şikâyetçi der ki: İstediğim emir ve arzu ettiğim şey ve teşehhî ettiğim hâl ise, hikmet-i ezeliyenin düsturu ile tanzim olunan âlemin mahiyeti müstaid ve inayet-i ezeliyenin pergârıyla nakşolunan feleğin kanunu müsait ve meşîet-i ezeliyenin matbaasında tab olunan zamanın tabiatı muvafık ve mesâlih-i umumiyeyi tesis eden hikmet-i İlâhî razı değillerdir ki, şu âlem-i imkân, Feyyaz-ı Mutlakın yed-i kudretinden şu ukûlümüzün hendesesiyle ve tehevvüsümüzün iştahasıyla istediğimiz semeratı koparsın. Verse de tutamaz, düşse de kaldıramaz. Evet, bir şahsın tehevvüsü için büyük bir dâire-i muhîta hareket-i mühimmesinden durdurulmaz.

Sual: Çok âlim ve şairler, zamanlarında büyük hâkimleri ifratla senâ etmişler. Hâlbuki o hâkimlerin çoğuna müstebid nazarıyla bakıyorsun? Demek iyi etmemişler.

Cevap: 2 وَلَوْلاَ خِلاَلٌ سَنَّهَا الشِّعْرُ مَادَرٰى بُنَاةُ الْمَعَالِى كَيْفَ تُبْنٰى الْمَكَارِمُ kâidesince, onların niyetleri ümerâyı seyyiattan lâtif bir hile ile vazgeçirmek ve onlara hasenat arkasında müsabaka için garip bir bahşiş-i şairâneyi ortaya koymak... Lâkin o bahşiş koca bir milletin sırtından alındığından, istibdatkârâne hareket etmişlerdir. Demek çendan niyette iyi etmişler, lâkin amelde yanlış gitmişler.

Sual: Neden?

Cevap: Zira, kaside ve bazı teliflerinde büyük bir kavmin mehâsinini mânen garat edip, bir müstebide verip ve ondan gösterdiklerinden şu noktadan bilmeyerek istibdadı alkışlamışlar.

Dipnot:
HAŞİYE 1 : Bu suâl-cevap dahi her zaman yaşayabileceğinden, o kırk sene evvelki ders şimdi dahi lüzumludur, yaşar.
1 : Bak, gereksiz şeylerin içinde nasıl da kalakaldılar. Ne zaman saadet önlerini aydınlatsa reislerini överler; ne zaman da üzerlerine karanlık çökse zamanı kötülerler.
HAŞİYE 2 : Dur, geçme, anla. Yani iyilikleri reislere, fenalıkları zamana verip şetimle şekvâ ederler. 
HAŞİYE 3 : Çok ehemmiyetli bir cevaptır. 
2 : Şiirin koyduğu o kaide ve yollar olmasaydı, yüce şeyleri yapan ustalar o şeylerin nasıl yapılacağını bilemezlerdi (Suriyeli Ebû Temâm). 

Devam edecek

ÖNCEKİ BÖLÜMLER

​​Şu eserlerim Kürt olduğu gibi, aynı halde Türk, aynı vakitte Araptır

Size beğendirmek için değil, hakka hizmet için yazdım

Kürt aşiretleri ile yaptığım ders siyaset doktorlarına yardım eder

Yalnız Kürdistan’a değil âleme bağırarak müjde veriyorum ki

İstibdat İslâmiyeti zehirlendirir dalalet gruplarını doğurur

Bu sistem herkesi bir padişah hükmüne getiriyor

İstibdadın çirkinliğine, meşrutiyetin iyiliğine delilim şudur

Zulüm, belki kafanızdaki cehâletin zulmetindendir

Vahşet ayıları, cehâlet ejderhası, husumet kurtları

Yeis, aczden gelir. Yeis, mâni-i herkemâldir

Teşebbüssüz tevekkülünüz Allah'a karşı inat demektir

Meşrutiyet hükûmete düştüğü vakit...

Ey Kürtler! Sizin bey ve ağa, hatta şeyhleriniz dahi...

Cehâletimizin silâhıyla, asıl bizi mahveden...

Beyler, ağalar, müteşeyyihler iki kısımdır farkları şudur

İşte böyle yapana 'büyük adam' denir

Şeriat zemine nüzûl etti ta ki insanın yüzünü ak etsin

Ruh-u meşrutiyet şeriattandır; hayatı da ondandır

Onlar namazı kılıyordu, kıbleyi tanımıyordu

Şeriatı isteyenler iki kısımdır

Hıristiyan ve Yahudi milletvekillerinin oylarının şeriatta ne kıymeti var?

Merhamet dilencileri ya haksız veya tembeldirler

İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez!

Başkasına itimat etmeyen nefsiyle teşebbüs eder

Dininden korkan adamın, dinde hissesi örümcek ağı gibidir

Eğer, Mehdi gelecekse hemen gelmeli

Cehalet ağa, inat efendi, garaz bey, intikam paşa, taklit hazretleri, mösyö gevezesi

Her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz

Bir müfside de hüsn-ü zan edebilirsiniz. Delil ve âkıbete bakınız!

Çok iyiler var ki, iyilik zannıyla fenalık yapıyorlar

Bunu ezber edebilirsiniz: Eski hâl muhal; ya yeni hâl veya izmihlâl

Bu devletin dini, din-i İslâmdır

Din saadetin ziyasıdır, hissin ulviyetidir, vicdanın selâmetidir

Hürriyet, âdâb-ı şeriatla edeplenmeli ve süslenmeli

Ey Türkler ve Kürtler! İnsaf ediniz!

Sizde olanı yarı hürriyettir, diğer yarısı başkasının hürriyetini bozmamaktır

İnsana karşı hürriyet, Allah’a karşı ubudiyeti intaç eder

İman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar

Veliye, şeyhe ve büyük bir âlime karşı nasıl hür olacağız?

Bediüzzaman, Rum ve Ermenilerin hürriyeti hakkında ne düşünüyor

Yine esir Kürtler ve Türkler idi

Hürriyet fikri alem-i İslamda öyle bir inkılap yaptı ki

Devletimizi parça parça etmek için ağızlarını açmış olan o müthiş yılanlara ne diyeceğiz?

Gayr-ı müslimlerle nasıl eşit olacağız?

Ermeniler ile nasıl dostluk üzerinde ittifak edeceğiz?

Beşi geveze birkaç tanesi de zevzek

'Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin' ayetinin tefsiri şudur

Kâfirin iki mânâsı vardır

Büyük işlerde yalnız kusurları gören aldanır veya aldatır

Gayr-ı müslimin askerliği nasıl caiz olur?

Müslümanlar bundan dolayı fakirleşti

Memurluk yerine sanat, ziraat ve ticaret tercih edilmeli

Ermeniler nasıl saatçi ve makineci oluyorsa vali de olurlar

Bazı Jön Türkler masondurlar, dine zarar ediyorlar

Müslümanların medenileşmesi İslâmiyete ittibaları nispetindedir

Ey muhataplarım! Ben çok bağırıyorum çünkü...

Ey Türkler ve Kürtler! Ecdad ve çocuklarınız size diyecek ki

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.