Bediüzzaman İsrail için neler dedi?

Bediüzzaman İsrail için neler dedi?

Bediüzzaman Said Nursi İsrail hakkında neler söylemişti?

Soru: Bediüzzaman hazretlerinin İsrail hakkında neler söylediğini merak ediyorum. Ayrıca İslam dünyası çok perişan bir durumda... Bediüzzaman "İstikbal inkılabatı içinde en yüksek gür sada İslam'ın sadası olacaktır" diyor bu gür ama İslam dünyasının durumu ve Yahudilerin dünyaya hakim olması kafamı karıştırıyor. Yanılmıyorsam Üstat fecr i sadıktan bahsediyor. Bu müşkülümü hallederseniz sevinirim...

Cevap: Üstat, Yahudiler hakkında dolayısı ile bugünkü İsrail hakkında Risale-i Nurda şu tespitleri yapıyor.

Hırs, sebeb-i haybettir ve illet ve zillettir; ve mahrumiyet ve sefaleti getirir. Evet, her milletten ziyade hırsla dünyaya saldıran Yahudi milletinin zillet ve sefaleti, bu hükme bir şahid-i kàtı'dır.

Hem daire-i insaniye içinde her milletten ziyade hırsla dünyaya yapışan ve aşk ile hayat-ı dünyeviyeye bağlanan Yahudi milleti, pek çok zahmetle kazandığı, kendine faydası az, yalnız hazinedarlık ettiği gayr-ı meşru bir servet-i ribâ ile bütün milletlerden yedikleri sille-i zillet ve sefalet, katl ve ihanet gösteriyor ki, hırs maden-i zillet ve hasârettir. (Mektubat.22.Mektup.2.Mebhas)

Hem dünyada, milletler içinde şiddet-i hırsla meşhur olan Yahudi milletinden daha ziyade rızık peşinde koşan olmuyor. Halbuki zillet ve sefalet içinde en ziyade sû-i maişete onlar maruz oluyorlar. Onların zenginleri dahi süflî yaşıyorlar. Zaten ribâ gibi gayr-ı meşru yollarla kazandıkları mal, rızk-ı helâl değil ki meselemizi cerh etsin.(Mektubat.29.Mektup Üçüncü desise-i şeytaniye.)

Hem Yahudi milleti hırs ile, ribâ ile, hile dolabı ile rızıklarını zilletli ve sefaletli, gayr-ı meşru ve ancak yaşayacak kadar rızıklarını bulması ve sahrânişinlerin, yani bedevîlerin, kanaatkârâne vaziyetleri, izzetle yaşaması ve kâfi rızkı bulması, yine mezkûr dâvâmızı kat'î ispat eder.(lemalar.19.Lema)

Üstat burada Yahudi milletinin hırs ve dünya sevgisine işaret ediyor. Ve bu hırs ve dünya sevgisinden dolayı Yahudi milletinin zillet ve meskenet cezasına çarptırıldıklarını söylüyor. Kazandıkları dünyalığın ve servetinde haram olan faiz yolu ile olduğunu ama bu servetten tarih boyunca fayda görmediklerine işaret ediyor. Zillet ve meskenet cezası ise yersiz ve yurtsuz kalıp sair devlet ve kavimlere sığıntı olmak anlamındadır. Yahudiler tarih boyunca hep yersiz ve yurtsuz kalıp her kavimden şiddetli tokatlar yemişlerdir en yakın örneği Alman Hitleridir. Kaderin cilvesi ki, tarihte bu zalim ve alçaklara şefkat sinesini açan hep İslam hükümetleri olmuşken, Osmanlı gibi hali hazırda o tokat ve zilletin acısını Filistin’den çıkarıyorlar.

"Aziz Nur kumandanı ve Kur'ân'ın hâdimi kardeşim Refet Bey,
Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için, her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeye müstehak olmuşlar. Fakat bu Filistin meselesinde; hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki enbiya-yı Benî İsrailiyenin mezaristanı olan Filistin, o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle, bir cihette bir ehemmiyetli hiss-i millî ve dinî olmasından, çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa, koca Arabistan'da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti." (Şualar.14.Şua)

Üstat burada da İsrail devletinin koca Arap alemini mağlup etme gerekçesini izah ediyor. İsrail devletinin gücü karşı rakibinin güçsüzlüğünden ileri geliyor.Arap aleminin güçsüzlüğünün birinci sebebi İslam’dan ve ittifaktan uzak kalması ve diktatör rejimler tarafından yönetilmesidir. Şayet Arap aleminde İslam ve demokrasi yerleşirse, İsrail’in orada barınması imkansız olur. Bu yüzden İsrail Mısır ve ona benzer ülkelerin tiranları (Kendini İlah gören idareci) ile gizli olarak iyi ilişkiler kuruyor. Bugün Mısırın Filistin’e gıda yardımını bile kesmesinin ardında İsrail ile yaptığı gizli istihbarat anlaşması vardır.

Üçüncü cihet ve sebep: Her iki Deccal, Yahudinin İslâm ve Hıristiyan aleyhinde şiddetli bir intikam besleyen gizli komitesinin muavenetini ve kadın hürriyetlerinin perdesi altındaki dehşetli bir diğer komitenin yardımını, hattâ İslâm Deccalı masonların komitelerini aldatıp müzaheretlerini kazandıklarından, dehşetli bir iktidar zannedilir. Hem bazı ehl-i velâyetin istihracatıyla anlaşılıyor ki, İslâm devletinin başına geçecek olan Süfyanî Deccal ise, gayet muktedir ve dahi ve faal ve gösterişi istemeyen ve şahsî olan şan ve şerefe ehemmiyet vermeyen bir sadrâzam ve gayet cesur ve iktidarlı ve metin ve cevval ve şöhretperestliğe tenezzül etmeyen bir serasker bulur, onları teshir eder. Onların fevkalâde ve dâhiyâne icraatlarını, riyasızlıklarından istifade ile kendi şahsına isnat ve o vasıtayla koca ordunun ve hükûmetin teceddüt ve inkılâp ve harb-i umumî inkılâbından gelen şiddet-i ihtiyacın sevkiyle işledikleri terakkiyatı şahsına isnad ettirerek şahsında pek acip ve harika bir iktidar bulunduğunu meddahlar trafından işâa ettirir.(Şular.5.Şua)

ON DÖRDÜNCÜ MESELE

Rivayette var ki, "Deccalın mühim kuvveti Yahudidir. Yahudiler severek tâbi olurlar."2

Allahu a'lem, diyebiliriz ki, bu rivayetin bir parça tevili Rusya'da çıkmış. Çünkü, her hükûmetin zulmünü gören Yahudiler, Almanya memleketinde kesretle toplanıp intikamlarını almak için, komünist komitesinin tesisinde mühim bir rol ile Yahudi milletinden olan Troçki namında dehşetli bir adamı, Rusya'nın Başkumandanlığına ve terbiyegerdeleri olan meşhur Lenin'den sonra Rus hükûmetinin başına geçirerek Rusya'nın başını patlatıp bin senelik mahsulâtını yaktırdılar. Büyük Deccalın komitesini ve bir kısım icraatını gösterdiler. Ve sair hükûmetlerde dahi ehemmiyetli sarsıntılar verip karıştırdılar.(Şular.5.Şua)

Buradan da anlaşılacağı üzere ahir zaman fitnelerinde ve deccalin arka planında Yahudiler önemli roller oynayacaklardır.Deccalin önemli bir yardımcısı ve kuvveti olacaklar.Bugün masonların dünya servetini ve medyasını elinde bulundurması bu meseleyi gayet güzel izah eder.

Meselâ, 2 "Kızlarınızı sağ bırakıp yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlardı." Bakara Sûresi, 2:49.Benî İsrail'in oğullarının kesilip kadın ve kızlarını hayatta bırakmak, bir Firavun zamanında yapılan bir hadise unvanıyla, Yahudi milletinin ekser memleketlerde her asırda maruz olduğu müteaddit katliamları, kadın ve kızları hayat-ı beşeriye-i sefihânede oynadıkları rolü ifade eder.

3 "Sen onları, hayata karşı insanların en hırslısı olarak bulursun." Bakara Sûresi, 2:96.

4 "Onların çoğunun günaha, zulme ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün. Ne kötü birşeydir o yaptıkları!" Mâide Sûresi, 5:62.

5 "Onlar yeryüzünde hep bozgunculuğa koşarlar. Allah ise bozguncuları sevmez." Mâide Sûresi, 5:64.

6 "İsrailoğullarına Tevrat'ta şöyle bildirdik: Siz yeryüzünde iki kere fesat çıkaracaksınız." İsrâ Sûresi, 17:4.

7 "Bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin." Bakara Sûresi, 2:60
Yahudilere müteveccih şu iki hükm-ü Kur'ânî, o milletin hayat-ı içtimaiye-i insaniyede dolap hilesiyle çevirdikleri şu iki müthiş düstur-u umumîyi tazammun eder ki, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi sarsan ve sa'y ve ameli sermaye ile mübareze ettirip fukarayı zenginlerle çarpıştıran muzaaf ribâ yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hile ve hud'a ile cem-i mal eden o millet olduğu gibi; mahrum kaldıkları ve daima zulmünü gördükleri hükûmetlerden ve galiplerden intikamlarını almak için her çeşit fesat komitelerine karışan ve her nevi ihtilâle parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor.

Meselâ, Haydi, ölümü isteyin." Bakara Sûresi, 2:94. "Eğer doğru iseniz mevti isteyiniz. Hiç istemeyeceksiniz." İşte, meclis-i Nebevîde, küçük bir cemaatin, cüz'î bir hadise ünvanıyla, milel-i insaniye içinde hırs-ı hayat ve havf-ı mematla en meşhur olan millet-i Yehudun tâ kıyamete kadar lisan-ı halleri mevti istemeyeceğini ve hayat hırsını bırakmayacağını ifade eder.

Meselâ, şu "Onların üzerine bir zillet ve yoksulluk damgası vuruldu." Bakara Sûresi, 2:61.ünvanla, o milletin mukadderât-ı istikbaliyesini umumî bir surette ifade eder. İşte, şu milletin seciyelerinde ve mukadderatında münderiç olan şöyle müthiş desatir içindir ki, Kur'ân onlara karşı pek şiddetli davranıyor, dehşetli sille-i tedip vuruyor.

İşte, şu misallerden, kıssa-i Mûsâ Aleyhisselâm ve Benî İsrail'in sair cüzlerini ve sair kıssalarını bu kıssaya kıyas et. Şimdi şu Dördüncü Işıktaki i'câzî lem'a-i îcaz gibi, Kur'ân'ın basit kelimatlarının ve cüz'î mebhaslarının arkalarında pek çok lemeât-ı i'câziye vardır. Ârife işaret yeter.( Sözker.25.Söz)

Dünya imtihan yeri olduğu için hak ile batıl, doğru ile yanlış, iman ile küfür hep çarpışma ve mücadele içindedir.Bu imtihan gereği bazen hak bezen de batıl galip geliyor ama hiçbir zaman her iki tarafta yok olup gitmiyor.

Allah’ın iki türlü şeriatı vardır.

Birisi insanların hayatını ve toplumsal yapısını intizam altına alan ve düzenleyen İslam şeriatıdır.Bu şeriatı terk eden saadeti ebediyeyi kaybeder.

Kainattaki düzen ve intizamın sağlanması için de Allah'ın Kudretinin tecellisi olan ve yanlışlıkla tabiat kanunları dediğimiz ve Sünnetullah tabir edilen kanunlara da "Evamir-i tekviniye" denir. Bir kaç örnek verelim: Yerdeki çekme, sudaki kaldırma, ateşteki yakma, insan gözündeki görme kanunu gibi.

Bilim adamlarının yaptığı bütün çalışmalar ve buluşlar bu tekvini kanunların istikametinde hareket ederek ortaya çıkmıştı.r. uçmak için kuştaki kanunlar taklit edilerek uçaklar yapıldığı gibi suyun kaldırma kanunu taklid edilerek te gemiler yapılmıştır. daha nice kanunlar vardır.

Kim bu kanunlara itaat ederse dünyasını güzelleştirir. Mü'min veya kafir fark etmez. Şayet bu şeriata uyulmaz ise neticesi ve cezası sefalet ve fakirliktir. Bugün kafir İsrail ve Avrupa devletleri bu şeriata sıkı sıkıya sarıldıkları için mükafat olarak teknik ve askeri açıdan kuvvetlidirler.

Maalesef Müslüman dünyası Kuran ve sünnet ahlakından uzak bir tembellik ve atalet hayatı yaşadıkları için dünyada sefil ve fakir kalmışlardır.Çare ise İslam şeriatı ile birlikte tekvini şeriata ittiba etmektir.

Her şey inceldiği; zulüm ise kalınlaştığı yerden kopar. Bu yüzden zulüm ve küfür sistemi daimi ve sürekli olmamıştır. Tarihte küfür ve zulüm düzeninin yüz yılı geçtiği vaki değildir. İşte Rusya da ki Komünist düzeni en fazla yetmiş yıl dayanabildi. İnşallah İsrail’in zulüm ve şımarıklığının sonu da yakındır.Zira bebek öldürmekten çekinmeyen canavar bozması insanların daimi saltanat sürmesi Allah’ın rahmet ve adalet kanuna muvafık değildir.

Diğer bir husus İslam ülkelerindeki dikta ve baskıcı rejimlerin ekseri olarak emperyalist Avrupa ve Amerika tesirinde olmasıdır. Tek çıkar yol Cumhuriyet ve demokrasidir. Cumhuriyetin ve demokrasinin hakim olduğu bir ülkede harici tesir ve yönlendirme olmaz. Arap ülkelerindeki dikta rejimleri buna güzel bir örnektir.
Üstat bir çok yerde İslam aleminin tekrar ihya olup eski şaşalı günlerine döneceğini ve adaleti dünyaya tesis edeceğini haber veriyor. Bunun emareleri çıkmaya da başlamıştır.

Yetmiş bir (71) denilen tarih, iki şekilde anlaşılmaktadır. Birisi Hicri tarih olan (1371) 1950' li yıllar kast edilir. İkncisi ise, bu Miladi tarihtir. (1971) Üstadımız bu tarihte bir fecir, yani bir manevi sabahın yaşanacağını ifade ediyor. Fakat fecir dediğimiz güneşin doğmasının iki devresi ve anlamı vardır. Şöyle ki:

Fecir, sabaha karşı şark ufkunda yayılmaya başlayan beyaz bir aydınlıktır. Bunun mukabili birinci fecirdir ki, bir aydınlıktan sonra tekrar aydınlık gider. Bu birinci aydınlığa fecr-i kâzib denir. Ondan sonra güneşin nurları tekrar kendisini göstermeye başlar. Sabah namazının vakti, fecr-i sâdıkta başlar.

İşte Üstadımız, İslam güneşinin inkişafını da bu fecir dediğimiz hadiseye benzetmektedir. Yani bu ülkede (1371) veya (1971) de manevi bir güneşin nurları görünecektir. Şayet bu yalancı fecir bile olsa, bu fecir hakiki fecrin müjdecisidir. 30 - 40 sene sonra (1981 - 1991) veya (2001 ve 2011) fecr-i sadık dediğimiz, İslam güneşinin tezahür etmesi ve nurlarını artık hakiki olarak göstereceği ve aydınlatacağı müjdelenmektedir.

1981 - Ülkenin içerisine sürüklenilmesine çalışılan sağ - sol mücadelesinden bir cihetle kurtulması.

1991 - Ülkenin sanayi ve ticaret alanında ciddi atılımlar yapması ve bazı tabulardan kurtulması.

2001 - Ülkenin içerisinde mevcut olan bazı fikirlerin tamamen tezahür edip, kimin ne fikirde olduğunun tezahürü.

2011 - Ülkenin maddi ve manevi refaha kavuşması.. (İnşâallah)

Üstadın ifadesiyle, gaybı ancak Allah bilir.

Sorularla Risale

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.