Risaleler Cezayir üniversitelerinde

Risaleler Cezayir üniversitelerinde

Cezayirli Risale-i Nur talebelerinin hizmet mektubu...

 

A. Kadir Kavun'un mektubu...

Binlerce kilometre mesafedeki Cezayir'de Nurlu ve alabildiğine müjdelerle dolu bir mektubu sizinle paylaşmak istedik. Sevinçlere, Kur'an ve iman hakikatlerini yayma gayret ve şevkine vesile olması temennisiyle bu mektubu dikkatlerize sunuyoruz.

Essalamu aleykum ve rahmetullahi ve bereketuhu ebeden daimen
Pek Aziz Muhterem, cihad-ı diniye meydanlarında yılmadan, yorulmadan hizmet eden ağabeylerimiz ve pek muhterem cevval kardeşlerimiz!

Evvelen: Alem-i İslamın büyük bayramının tahakkuka tekarrüb etmesini tebrik ile, haricte Nurların ehemiyyetli revacını ve makbuliyetini müjdeleriz. Evet, Risale-i Nur her bir vesileyle hem dünyaya hem alem-i İslama yayılıyor.

Saniyen: Türk Miletinin hakiki bir nokta-i istinadı olan Alem-i İslamın uhuvvetini ve bu millete dostluğunu iade ve takviyesine tesirli bir surette hizmet eden Nur Risalelerinin ehemmiyetle husule getirdiği azim hizmetlerinden küçük bir demet…

Hamd-ü senalar olsun O Zat-ı Zülcelal’e ki; küre-i arzı bir medrese-i Nuriye suretine çevirmiş. İşte O Nurlu derslerin sesi bir yandan Viyana’dan gelirken, diğer yandan Japonya’ya, Güney Afrika’dan Orta Asya’ya, Rusya’dan Kore’ye, Yemen’den Fas’a kadar her yer Nur-u Kur’an’ın şahbal açtığı birer mübarek dershaneye dönmüş.

İşte Kuzey Afrika’dan yükselen nurlu seslerden bir kaç numuneyi şahs-ı manevinin duasına mazhariyet için takdim ediyoruz:

Ne büyük saadettir ki; bir zamanlar mübarek ve mübeccel ecdadımızın 350 sene hizmet ettiği ve binlerce torunlarını sanki nöbettar bıraktığı bu mübarek belde-i İslamiyede 20 senedir Nurlar kıraat edililip dersler okunuyor. Dört seneden beridir de Medrese-i Nuriye ve nur talebeleri imana ve Kur’an’a hizmet ediyorlar.

Cezayirde hizmet-i nuriyenin safahatı şu şekilde kısaca hulasa edilebilir:

1- Yıllardır dersane-i Nuriyede devam edegelen ve gittikçe kemale eren nur derslerine halihazırda 10-20 kişi daima iştirak ediyor.

Bu dersler haftanın muhtelif günlerinde, muhtelif eşhasla okunagelen derslerdir ki, bir kısmı sadece Cezayirli Nur talebelerine diğer bir günde Türkiye’den ticaret yapma münasbetiyle gelmiş etmiş Nur talebeleriyle okunmaktadır.

2- Cezayirli genç üniversite Nur talebelerinden biri hemen hemen her gün dershaneye gelir, ya da dershanedeki Nur talebelerinden birisini bir vesile ile toplantıya çağırıp Nurlardan okumaya vesile olurlar. Hamd-ü senalar olsun ki Nurlar çoklukla üniversite gençliği tarafından iştiyakla ve ihlasla okunmakta.

3- Akademik sahada Nur hizmetleri:
Daha önceden Türkiye’de sempozyuma iştirak eden hocalarımız tarafından Nurları Üniversitede derslerde talebelerine ilan ediliyor. Aynı zamanda Nurlar master ve doktora talebelerine tez araştırması olarak takdim ediliyor ve akademik araştırmalar yapılıyor.

Cezayir Üniversitesine bağlı İslam Fakültesi Diller ve Kur’an İlimleri Bölümünde resmi müfredatta 2. ve 3. sınıflarda zorunlu Türkçe dersleri verilmekte. Yaklaşık 300 kişi bu dersleri almakta. Derslere giren hocalarımız ise hizmet niyetiyle bu dersleri deruhte etmişler. Her dersin sonunda hem Türkçe hem Arapça Nurlardan bir cümle yazılıp sesli olarak okunuyor, Arapça olarak bu cümleleri müzakere ediyorlar. Çok azim istifadeye medar oluyor. Bu talebelerden bazıları bizzat derslere de geliyorlar. Hazırlanan dil bilgisi kitabının bir bölümü ise sadece Nurdan vecizlere ayrılmış, imtihanlarda da Nurdan sualler sorulup cevapları talebeler tarafından yazılmakta. Buna benzer olarak akademik sahada Nurlar tedris edilmekte ve bu vesile ile diğer alim zatlarla irtibata geçilip Nurların neşri temin edilmekte.

4- Gazetelerde ve gerçekleştirilen konferanslarda Nurlar mevzu ediliyor. Nurlara yakından muttali olan bazı gazeteciler Risalelerden ve Nur talebelerinden bahsederlerken Türkiye’deki maddi ve manevi terakkinin arkasındaki gizli kuvvetin Nurcular olduğunu dile getiriyorlar. Bunları izah sadedinde aziz üstadımızın hayatını ve müsbet hareket vesilesiyle 70 sene devam ede gelen iman hizmetinin semerelerinden bahsediliyor. Bu yazılar vasıtasıyla bir çok kişi gazete idarehanesini arayıp yazarla bizzat irtibata geçip, daha fazla malumat istenmekte. Bu ve benzeri gazete yazılarıyla yüz binlerce kişinin Nurlardan haberdar olduğunu söyleyebiliriz.

Gerek üniversitede, gerek üniversite mescidinde yapılan programlara Nur talebeleri de davet edilmekte. Bunlardan birisinde Nurlar hakkında detaylı bilgi takdimi talep edildi, yapılan takdimden talebeler ziyadesiyle memnun olmuş olmalılar ki, konuşmaları kuvvetli alkışlarla defaatle kesildi. Program sonunda talebeler büyük bir iştiyakla meraklı sualler yönelttiler.

Burada şayan-i tebrik bir hadise yaşandı. Yüzlerce üniversitelinin Bediüzzaman hazretlerini ve Nur risalelerini daha önceden biliyor olduklarını gösteren bir hadise. Üniversite öğrencilerine hitap eden bir hatip, konuşması sırasında “Bugün size Türkiye’den büyük bir alimi tanıtacağım” ifadesini kullanmıştı ki, talebelerin ağzındın hemen “Bediüzzaman Said Nursi” cümlesi dökülüvermişti.

5- Camilerde yapılan Nur hizmetleri:
Nur talebesi pek çok hafız-ı kur’an imam kardeşler, gerek sohbetlerinde gerek hutbelerinde Nurlardan hazırladıkları bahisleri cemaatlerine takdim ediyorlar. Bu vesileyle muhtelif halk tabakatına minberden gönüllere Nurlar takdim edilmekte. Burada vazifeli ağabeyler kendi cemaatleriyle birlikte derslere gelmekteler ve çok şevkliler.

6- Hariç vilayetlerdeki Nur hizmetleri:
Cezayir’in müteaddit vilayetlerinde Nur talebeleri ve Nur dostları bulunuyor. Onlarla tanışmamıza diğer vilayetlerden gelip başkentte okuyan üniversite talebeleri vesile oldu. Ayrıca İstanbul’daki sempozyuma iştirak etmiş akademisyenler, ya da Umre veya Hacda Nur talebeleriyle tanışmış, bu vesileyle bir miktar Risale okunmuş Nura müştak simalar.. Keşke Hac ve Umreye giden her Nur talebesi bu manada gayret ve himmette bulunsa… Umre ya da Hacda Nurları tanımış ve bize de alakadar olmamız için irtibat telefonları ulaşan o kadar halis insanlar var ki… Onlardan sadece bir tanesi belki yüz kişiye nurların ulaşmasına vesile oldu. Halen çok ciddi irtibat halinde olduğumuz ve azim hizmetlere vesile olan çok halis mü’min kardeşlerimiz var.

Cezayir’in neredeyse öbür ucunda bulunan ve Nurları yıllardır ciddi okuyan bir hocamız şu an hapishanedeki mahbuslara ders vermekte ve dersleri Nurlardan takdim etmekte. Bize bildirdiğine göre mahbusların çok hoşuna gidiyormuş ve hocamıza “Neden bizim de Bediüzzaman gibi bir alimimiz yok!” diye yakınıyorlarmış.

Aynı hocamiız İran’da katıldığı sempozyumda Nurlardan (4. Lem’a’dan) bölümler aktarmış, hususan son kısmını aynen okumuş. Çok manidar olmuş..

7- Sair milletlerden Nurlara olan alaka ve talep:
Dershanemize Suriyeli bazı alim ve talebeler, Çinli bir Müslüman kardeşimiz, Amerikalı bir dil bilimci hocamız gelmekteler. Onlar da Nurlardan nasiplerini almaktalar. Amerikalı Davut hocamız 6 sene önce Müslüman olmuş. Şu an Nurları okumaya başladı. “Keşke İslamı Amerika’ya ve dünyaya Bediüzzaman gibi anlatsalar, ne kadar güzel olurdu. Zira maalesef dünyaya İslam terörle birlikte takdim ediliyor. Ne kadar üzüntü verici… Keşke Nurları ulaştırıp, ‘Alın işte İslamiyet budur’ diye tüm insanlığa tanıtabilsek!” diyor.

8- Ortaokul ve lise talebelerine yönelik ders ve programlar:
Büyük ruhlu küçük kardeşlerimiz de Nurlardan derslerini almaktalar. Lisede okuyan çok şevkli kardeşlerimiz var. Risaleleri çok sıkı ve alakayla okuyan Hişam kardeşimiz kısa bir sürede Risalelerden çoğunu bitirdi. Bu yaz tüm külliyatı bitirecek inşaallah.

Hizmet başlıkları çok hulasa olarak aktarmaya gayret ettik.
Şimdi de yukarıda arz edilen hizmet-i Nuriyenin safahatında bahsi geçen ve Nurların tarz-ı tefehhümüne hüsn-ü misal teşkil eden bazı hatıratı arz ediyoruz.

1- Bir doktora talebesi Nur talebelerini tarif ederken şöyle diyordu:
“Nur talebelerini seyrederken insan sanki yer yüzünde yürüyen melekleri seyrediyor gibi geliyor. Edepleri, takvaları sanki dünyayı talak etmişler (boşamışlar). Onlar Allah’ın askerleri gibiler, ne emredilmişse onu yapıyorlar ve başka bir şeye dilbeste olmuyorlar.

“Risale-i Nurları okuyan farkında olmadan fikirleri, hitabeleri değişiveriyor, artık o farkına varmadan her yerde Nurlardan naklediyor. Ve insanlar taaccüble bu efkârın menbaını soruyor.”

2- Bir hattat ağabeyimiz ise hissiyatını ve kendinde vukua gelen değişimleri şöyle ifade ediyordu:

“Biz gerek ailemizden gerek mekteplerden dinî tedrisat almıştık. Evde namazlar beraber kılınır, sohbetler yapılırdı. Ama bu artık benim için rutin bir iş haline gelmiş, alışkanlık gibi resmi bir şekilde ifa ediyordum. Ne zaman ki Nurları okumaya başladım, işte o zaman İslamın ve imanın tadına varmaya başladım. Artık evde, işte ve otobüste Allah’ın (c.c.) benimle olduğunu hissediyor, hayatımın kulluğa büründüğünü görebiliyorum. Hayatım değişmiş, insanlara muamele tarzım değişmişti. Ailem dahil herkes bu değişikliğin sebebini soruyordu. Şimdi evde Nur dersleri okuyoruz. Öğretmen olan babam talebelerine Nurlardan dersler yapmaya başlayacak. Annem de bayanlarla sohbet başlatıyor. Hulasa olarak evimize huzur geldi, namazlardan sonra tesbihatımı yapıyorum ve hiç aksatmıyorum.”

3- Ziraat Fakültesinde görev yapan bir öğretim üyesi arkadaşımız Nur dersine geldiğinde bir başka hocamız “Nurlardan mesleğiyle alakalı yerler var mı?” diye sordu. Nurların müteaddit yerlerinden bölümler okundu. Ziyadesiyle memnun oldular. Dönerken Sözler ve Asa-yı Musa adlı risaleleri beraberinde götürdü. Bu esnada “Ben bu günlerde toprakla alakalı ilmî bir makele kalame alacaktım. Ama nereden başlayacağımı bilmiyordum. Bediüzzaman 20. Sözde toprağın bidayet-i teşkilini, toprağın ve kayaların vazifelerini bu kadar veciz ifadeyle ne kadar isabetli tarifte bulunmuş. Ben bunu mutlaka olduğu gibi hazırladığım araştırmama alıp bu çerçeve içinde konuyu tamamlayacağım” ifadelerini kullandı. Mesrurane dersten ayrıldılar.

4- Beden Eğitimi Öğretmenliğinde okuyan ve bitirme tezi yazan bir Nur talebesi kardeşimiz, tezine Onbirinci Lem’a’yı konu edindi.

5- İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı, bir sohbeti sırasında Üstadımızın mesleğine dair şu ifadeyi dile getirmişti: “Bediüzzaman tam yolların ayrıldığı kavşakta zuhur etmiş. muhatapları arasında Yahudiden Hıristiyana, Komünist dinsizden muttaki Müslümana kadar değişik sınıflar varken, o bütün dünyanın gözü önünde davasını muvaffakiyetle biiznillah zafere ulaştırmış, tüm muhtelif fikirleri ikna etmiş, davasını tüm enzar-ı nasın önünde tescil etmişti.

“İşte alem-i İslam denenmiş ve muvaffakiyetle neticelenmiş böylesine bir davaya ihtiyacı var. Ta ki çok muhtelif efkarın karşısında davasını ifade edebilsin ve istikametle muvaffak olabilsin.”

6- Cezayir Arşivleri Genel Müdürüne yaptığımız ziyarette Nurlardan bazı risaleler ve Cevşen takdim etmiştik. Çok memnun oldular ve maziyi tahassürle yad edip, Türkiye’nin başını çekeceği ittihad-i İslamı temenni ederek bazı tarihçilere şöyle seslenmişti:

“Osmanlı hilafeti dünyaya kasıtlı olarak hep yanlış tanıtılmak istendi. Halbuki Osmanlı bir Türk birliği değil bir İslam birliğiydi. Gittiği yerlere adalet ve hoşgörü götürmüştü. Hususan şu nokta mühimdir ki, Osmanlılar tebaası bulunan İslam ülkelerine siyasi olarak nezarette bulundular. Hiçbir şekilde ne mezheplerini ne de adetlerini değiştirmeye kalkmadılar.
“Şunu belirtmek isterim ki, yakın tarihî vesikalardan çıkarıp doğru ve dürüstçe yeniden tarihi insanlığa sunmalıyız.”

7- Son olarak hitamuhû misk kabilinden, mektubumuza Prof. Dr. Aşarti Süleyman hocamızın birkaç tespitiyle nihayet verelim.
Kendisi şöyle ifade ediyor:

“Risele-i Nurlar öyle cami ve ilimle doludur ki, sizi başka bir kitaba ve ilme müracaattan müstağni eder. Zira hangi konu hakkında isterseniz isteyin, meselenin hakikatini Nurlar kadar tarif eden ikinci bir eser bulamazsınız…
“Nurlar meselelerin hakikatlerinden bahsediyor, sizi bizzat gerçekle baş başa, göz göze getiriyor. Sair müellifler gibi meselenin zılliyle (gölgesiyle) uğraştırmıyor. Zira pek çok müellif zıllde kalıp hakikate vasıl olamamışlardır.
“Artık alem-i İslam vaaz ve nasihata doyduğunu, her yerde ve dini televizyonlarda ‘Bu haram bu helal’ şeklindeki yorum ve tespitlere insanlarda bir ülfet meydana geldiğini, dinin tebliğinde buaların çok kifayetsiz ve tesirsiz kaldığını açıkça görmekteyiz. Risale-i Nur gibi meseleyi tahkik ederek, aklı ve kalbi ikna edecek eserlere ihtiyaç var. Ama burada bir soru sormak istiyorum. Acaba Nur talebeleri olan sizler bu mesajı yerlerine, yani muhataplarına ne kadar ulaştırıyorsunuz ve bu yaptığınız yeterli mi sizce?”

En son olarak hizmetlerinizi ve hizmetle geçen eyyam-i mübarekelerinizi tebrik ve tes’id eder müstecab dularınızda Cezayir Nur talebelerini de zikretmenizi hassetsen rica ederiz.