45 rektör Bediüzzaman Sempozyumu'nda

45 rektör Bediüzzaman Sempozyumu'nda

Birleşmiş Milletler Barış Elçisi, Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü Başkanı Muhammed Rıza Dalkılıç Risale Haber’e konuştu-2

(II. BÖLÜM)

 

Röportaj: Said Özadalı-Nurettin Huyut-Risale Haber

 

(I. Bölüm için TIKLAYINIZ)

 

SABAH NAMAZINI KILIYORDUK KAPI ÇALDI AÇTIK KAPIDA ÖĞRETMEN

 

İsmi neydi o rehberin?         

 

Almira Duran. Risale-i Nur okuyup da ilk Müslüman olan kişi... Filipinler'e gittik. Sonra tekrar geri döndük. Berat gecesiydi. Tarih 2003’tü

 

Evlendiniz bu arada değil mi?

 

Hayır. Her şeyi erteledik. Daha sonra ikinci bir defa gittik. Manila'da bir hafta otelde kaldık. Benimle beraber Balıkesirli Erdem Eken isimli bir ağabey vardı. On beş metrekarelik bir yer tuttuk. Bu arada İngilizcemizi geliştirmek için kurs ve öğretmen aradık. Baktık ki maddi olarak kurs masraflarıyla baş edemeyeceğiz. Japonlar, Koreliler ders alıyorlarmış diye duyduk. O zaman biz de onlara iştirak edeceğiz ve masrafı ortaklaşa paylaşacağız dedik. Öğretmenle anlaşabilmek için adresini aldık ve evine gittik. Tanıştık. Akşam eve yani dershaneye dönünce ben, “Erdem ağabey! Biz buraya Risale-i Nurları anlatmaya geldik. İman, Kuran hizmeti için geldik. Bu gece ben ölsem veya o öğretmen ölse, biz bundan mesul oluruz. İngilizce bilmemek bu işin bahanesi değil. En azından bir mesaj atalım” dedim. Zaten gece yarısı olmuştu. Mektubat’ı açtım. “Dinle Yıldızları” adlı şiir geldi. Onun ilk dört mısrasını İngilizce olarak bulduk ve mesaj attık öğretmene.

 

(Muhammed Rıza Dalkılıç, Said Özadalı'ya Filipinler'deki Risale-i Nur hizmetlerini anlattı.)

 

Sabah namazını kılıyorduk. Kapı çaldı. Açtık. Kapıda öğretmen... Allah Allah... Daha yeni tanışmışız, sabah beş buçukta dershaneye gelmiş. İçeri aldık. Öğretmen, “sizinle çok ciddi bir meseleyi konuşmam lazım” dedi. Filipinli bir hanımefendi... Dedi, “Ben beş yıldır agnostiğim. Yani dinsizim. Eskiden Katolik'tim. Fakat Katolikliğe olan inancım kalmadı. Dinleri araştırmaya başladım. Budizm, Hinduizm vs... dinleri inceledim. Netice de şu kanaate vardım; Dünyada din diye bir hakikat yoktur. Bu inanışlar insanların psikolojisini bilen uyanık insanlar tarafından uydurulmuş dedim. Şu son senelerde de ateist olarak yaşıyordum. Bu ateistlik beni birkaç haftadır çok sıkıyordu. Dün gece de sıkıntım son raddeye vardı ve ben intihar etmeye karar verdim. Kordon boyuna çıktım. Kendimi bir arabanın altına atmaya kararlıydım. Oraya doğru giderken başımı gökyüzüne kaldırıp baktım ki, binlerce yıldız... Manila'da çok nadir görünür yıldızlar. İster istemez dilimden şu cümleler döküldü, ‘Sen varsın. Bana kendini tanıttır. Bu kadar yıldız sensiz var olamazlar.’ Böyle dedim ve sizin mesajınız geldi, ‘Dinle de yıldızları, şu hutbeyi şirinine, name-i Nurunu Hikmet bak ne takrir eylemiş...’

 

ÖĞRETMENİN MÜSLÜMAN OLUŞU

 

Böyle heyecanla, gözyaşlarıyla anlattıktan sonra, “Müslüman olmaya mı karar verdin?” dedim. “Beş senedir araştırıyorum, bir mesajla Müslüman mı olunur?” dedi. Aradan birkaç hafta geçti. Öğretmene, “Bizim İngilizcemiz bir seviyeye geliyor, fakat telaffuzda zorluk çekiyoruz. Bende çok güzel kitaplar var. Biz bu kitaplardan okuyalım. Siz de bizim yanlışlarımızı düzeltin” dedim. Başladık Sözler'den okumaya. Japonların yanında okuyoruz. Bu şekilde Sözler’i bitirdik. Mektubat’a başladık. On dokuzuncu mektubun on altıncı işaretine kadar geldik. Peygamber Efendimizin (asm) hem Tevrat’ta, hem Zebur’da, hem İncil'de geçen vasıflarını okuyunca, orada Müslüman oldu öğretmen elhamdülillah.

 

O bir sene zarfında daha güzel hizmetler yaptık. Kiliselere, camilere gitmeye başladık. İslamiyeti anlatıyoruz tabii. Bizim o 15 metrekarelik dershane her gün dolup taşıyordu. Bazen 7-8 saat ders yaptığımız oluyordu. Yatsı namazında oturup, sabah namazında kalktığımız nice günler olmuştur.     

 

DERSHANELERDE KALAN KARDEŞLERİMİZİN YÜZDE 70’İ MÜHTEDİ

 

Şu an Manila'da Risale-i Nur neşriyatı yapan bir yeriniz var galiba... Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz orada?

 

Şu an 4-5 seneyi geçti. Dört ayaklı bir hizmet yolu takip ediyoruz Filipinler'de. Birincisi; dershane, ders gibi hizmetler... 11 tane dershanemiz var. Manila'da 2 tane... Bu dershanelerde kalan kardeşlerimizin yüzde 70’i mühtedi. Son bir iki sene zarfında Müslüman olan kardeşlerimiz. Yani sadece Risale-i Nur okunan bir yer değil, aynı zamanda bir okul orası. Aynı çatı altında namaz, abdest, oruç gibi ibadetleri öğreniyorlar. Bir çocuk nasıl ki aile ortamında İslamiyeti öğreniyorsa, onlar da orada taklidi olarak birçok şeyi öğreniyorlar. Bu hizmetimizin birinci bölümü...

İkinci ayakta neşriyat ve tercüme hareketleri var. Emre ağabey bu konuda Manila'da neşriyatla ilgileniyor. 2012 yılı sonuna kadar Filipinler'deki bütün mahalli lisanlara birer tane dahi olsa, her dilden Risale tercümesi yapmayı istiyoruz...

 

(Bediüzzaman sempozyumundan görüntüler)

 

FİLİPİNLER'DE TAM YÜZ TANE DİL VAR

 

Filipinler'de kaç tane mahalli dil var?

 

Tam yüz tane dil var. Bakın lehçe değil... Hepsi birbirinden farklı diller. Yani birbirleriyle konuşsalar anlayamazlar. Büyük adaların hemen hemen her birinin ayrı lisanı var.

 

Resmi dil nedir?

 

İki tane resmi dil var. Biri İngilizce, biri de Tegalok lisanı... Şu an Tegalok, Yakan, Maranao, Bisaya ve Tagusun lisanlarına yani beş dilde eserler tercüme edildi. On tane eser mevcut şu an elimizde...

 

Bu çevirileri kim yapıyor?

 

Filipinliler yapıyor. Bazen dershanede kalan arkadaşlarımız yapıyor, bazen üniversitelerdeki hocalar yapıyor. Mesela Müslümanların dilleri Arapçadan yapılıyor.

 

RİSALE-İ NUR ÜNİVERSİTELERE DERS KİTABI

 

Hizmetlerinizin üçüncü ayağı nedir?

 

Üçüncü ayak Risale-i Nur Enstitüsü... Risale-i Nur Enstitüsü 2007 tarihinde 65 üniversiteye Nurların sistem entegrasyonunu yapmak üzere kuruldu. Enstitünün bu güne kadarki en büyük faaliyeti bu kitap çalışmasının bitirilmiş olması. Şu anda dört tane kitap bu üniversitelerde ders kitabı olarak okutuluyor.

 

 

Birkaç tane örnek verebilir misiniz bu üniversitelere?

 

Müslüman Mindano özerk bölgesinin bütün üniversiteleri...

 

Dersin adı nedir?

 

İslam 1,2,3,4... Mesela birinci sene Tevhid akidesi Esma-i Hüsna öğretiliyor. Bu derslerden geçmek mecburi. Geçemeyen talebe o seneyi tekrar ediyor. Hem orada sadece Müslüman talebeler değil, Hıristiyan talebeler de var. Onlara da bu İslam derslerini geçmek mecburi...

 

Hizmetlerinizin dördüncü ayağı nedir?

 

Dördüncü ayak, muhtelif hizmetler. Kurban faaliyetleri, radyo televizyon programları, içtimai hayata bakan hizmetler. Hapishane derslerimiz var, hapishanelere gidiliyor. İnsanların faydasına olan hizmetler kısacası...

 

45 ÜNİVERSİTE REKTÖRÜ BEDİÜZZAMAN SEMPOZYUMUNDA

 

21 Temmuz’da Bediüzzaman konulu bir sempozyum düzenlemiştiniz, bu sempozyum ilk kez mi yapıldı, yoksa daha önceden de bu gibi faaliyetleriniz oldu mu?

 

Bu Uluslararası düzeyde yaptığımız dördüncü sempozyumdu. Katılan ülkeler Türkiye, Filipinler ve bazı Arap ülkeleriydi. Yaptığımız ilk sempozyumun konusu “Risale-i Nur’da Eğitim”di. Sonraki sene “Tahkiki İman ve İmanın Yeniden Gelişiminde Risale-i Nur.” Bir sonraki sene “Barış ve Kardeşlik...” Bu sene de “Adalet” konulu sempozyum düzenlendi. Ama bu sempozyumun maddi noktada bütçe olarak, büyüklük olarak, davet ve katılım olarak diğer sempozyumlarla kıyas edilemeyecek derecede bizim için büyük bir tecrübeydi. Mesela o iki günde Filipinler içinde 45 üniversitenin rektörü sempozyumda hazır bulundu. Hıristiyan ve Müslümanlar karışık... Ekseriyetle dinleyenlerin çoğu akademisyendi.

 

 

FİLİPİNLİ MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ BİNASINI RİSALE-İ NUR ENSTİTÜSÜNE VAKFETTİ

 

Sempozyuma katılanların daha sonraki izlenimleri nelerdi?

 

Üniversitelerine dönen hocalar, ilk etapta kendi üniversitelerinde mahalli çapta bu sempozyumun tekrarını yaptılar. Adalet sempozyumunun ardından, Bediüzzaman’ın adaletle ilgili görüşleri 10 üniversitede daha konuşuldu. Yani sempozyuma katılan hocalar geri döndüklerinde kendi okullarında anladıklarını anlatarak, konferanslar ve forumlar düzenlediler. Bu şunu gösteriyor demek ki ilgi, alaka, bu işi devam ettirme sayesinde diğer insanlar büyük bir gayrete geliyor. Bu bir... İkincisi, mesela Kotobato şehrinden gelen Milli Eğitim Müdürü kendi binasını Risale-i Nur Enstitüsüne vakfetti. Bu sempozyumun akabinde olan bir husus...

 

Bizim bölgenin Milli Eğitim Müdürü de iki gün boyunca sempozyumdaydı. Ona bağlı şu anda 24 bin öğretmen var. 350 bin talebe var... Bunlar ilkokul, ortaokul ve lise talebeleri... Şu an “devletin barış projesini entegre” namı altında İslam derslerinin Hıristiyan bölgelerde de okutulmasıyla alakalı bir çalışma başlatıldı. Ve bizim bölgede bu çalışma Risale-i Nur Enstitüsüne verildi. Biz şimdi her ay, bazen iki üç ayda bir, yaklaşık 2400 (iki bin dört yüz) öğretmene temel İslam dersi veriyoruz. Bu öğretmenlerin tamamı Hıristiyan...

 

FİLİPİNLER ULEMA HEYETİNİN BAŞKANI SEMPOZYUMA KATILDI

 

Şu an nüfusun ne kadarı Müslüman?

 

Nüfusun yüzde 15’i Müslüman. Ve bir müftüleri de var.

 

Sizin onlarla olan ilişkileriniz nasıl?

 

Filipinler Ulema Heyetinin Başkanı sempozyuma iştirak edip tebliğ sunan Müslümanlardan birisiydi. Daha önce de Türkiye'ye, İstanbul'a gelmişti. Tasavvufla alakalı bir toplantıya iştirak etmişti. Prof. Dr. Abdülhamit Bara... Son gün en son tebliğ onundu mesela... Yani o gibi insanlar bizimle beraber...

 

BU DA FİLİPİNLERİN ERGENEKON’U

 

Peki, bu Ebu Seyyaf gurubu kimler?

 

Ebu Seyyaf gurubunun İslamiyetle, Müslümanlıkla uzaktan, yakından alakası yok. Biraz o işin içinde bizdeki Ergenekon gibi devletin ayağı var. Generallerin katılımı var. Çok marjinal bir gurup...

 

Müslümanları temsil eden guruplar hangileri?

 

Müslümanları temsil eden iki gurup var şu an. Birisi Emelelef, diğeri Emayelef. Emelelef Mindanao Moro National Liberation Front. Başkanlığını Nur Misueli’nin yaptığı, ilk kurulan organizasyonlardan biri. Diğeri Emayelef. 1986 tarihinde Emelelef’den ayrılan milliyetçi Moro'luk yerine, bütün ümmeti İslamla bir araya gelip, daha çok İslamiyetçi bir gurup. Daha çok Seyyid Kutup, Hasan el Benna tarzında olan. Sivilleri hedef almayan bütün Müslümanlar savunmayı amaçlayan bir gurup.

 

 

Moro'nun aslı nedir?

 

1590’lı yıllarda İspanyollar ilk kez Filipinler'e geliyor. Filipinler'de Müslümanları görünce, “Moro” diye hitap ediyorlar. Morokko’dan, Fas'tan dolayı. Burada da Müslümanları görünce Fas’takilerle aynı adamlar diye “Moro, Moro” diyerek seslenmişler Müslümanlara.

 

Ebu Seyyaf gurubunun aslı nedir peki?

 

Hakikatte böyle bir Müslüman gurup yok aslında. Şu an hükümetle çatışmayı yapan mücahitler dediğimiz, Moro İslami Liberation Front. Hacı Murat'ın başkanlığını yürüttüğü bir gurup. Ama bu gurup haksız değil. Çok meselelerde hak namına, İslam namına ortaya çıkmış bir gurup. Ordu şu an pervasızca Müslümanların olduğu bölgelere saldırıyor. Bir şeyleri bahane ederek saldırıyorlar. Ebu Seyyaf'ı bahane ediyor mesela. O gurup Tavitavi takım adalarında bulunuyor daha çok. Bunların işi adam kaçırmak, sivilleri öldürmek, bombalama yapmak. Bombaları da ordudan alıyorlar zaten. Danışıklı dövüş...

 

Filipinler'de bizim de müşahede ettiğimiz çağımızın hastalığı cehalet, zaruret, ihtilaf maalesef üçü de zirvede. Ve Müslüman guruplar birbirleriyle anlaşamıyorlar. Bu sebeple bir birlik ve bütünlük de yok...

 

Bu durum genellikle sömürge ülkelerinde oluyor. İspanyollar da oradaki milletler arasına, kabileler arasına düşmanlık tohumları ekmiş. 

(Devam edecek)