Kur'an'la ağlayan Hıristiyanlar

Kur'an'la ağlayan Hıristiyanlar

Haber7.com'un Filipinler'deki yazarı K. Emre Ulucan, Filipinler'de düzenlenen Risale-i Nur sempozyumunu yazdı

İşte Kerem Emre Ulucan'ın 'Bediüzzaman, Asya'nın Ayasofya'sı Filipinler'de' başlıklı makalesi:

20-21 Temmuz tarihinde, Filipinler Mindanao adasının Cagayan De Oro şehrinde 2 gün süren uluslar arası bir sempozyum düzenlendi. Sempozyum, "Daha iyi bir dünya inşası için, Bediüzzaman’ın düşünceleri ışığında Adalet kavramı” konuluydu.

Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü ve Müslüman Özerk bölgesi Yüksek Öğrenim Kurumu’nun ortaklaşa düzenlediği bu sempozyuma Türk ve Filipinli ilim adamları ile beraber Malezya, Endonezya, Avustralya, G.Afrika, ABD ve İtalya’dan ilim adamları katıldı.

Sempozyumda çok ilginç sahneler yaşandı. Hem Filipinli hem Türk hocalar tarafından en coşkulu perdeden ayrı ayrı okunan Kur’an-ı Kerimler’den etkilenerek gözyaşlarına hakim olamayan Hristiyan din adamları.. Bediüzzaman’ın anlatımı sayesinde ilk defa İslamiyet’i ve Müslümanları sevmeye başladığını itiraf eden Hristiyan ilim adamları vs enstantaneler cidden etkileyici anlardı.

Sempozyumu, Manila, Cebu, Zamboanga, Basilan, Cotabato, Davao, General Santos, Maravi, İligan ve Cagayan De Oro gibi Filipinler’in muhtelif şehirlerinden yaklaşık beşyüz kişi takip etti.

Cagayan şehir valisi Mr.Haraula, sembolik bir anlam taşıması dolayısıyla, şehrin anahtarını, Müslümanları temsilen Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü Başkanı M. Rıza Dalkılıç’a verdi.

Dalkılıç, hoş geldiniz konuşmasında, adaletli bir barış zemininin teorikten pratiğe nasıl geçirilebileceğini ifade ederken, ilginç bir noktaya vurgu yaparak şöyle diyordu:

“Risale-i Nur Enstitüsü’nün öğrenci merkezlerinde, farklı kabilelerden öğrenciler hep beraber aynı hayatı paylaşıyorlar. Maranao, Higuaynon, Sibuano, Yakan, Tausuk, Visaya, Magindanao vb. kabilelere mensup Müslüman-Hristiyan öğrenciler; dilleri, kabileleri, kültürleri çok farklı olduğu halde, aynı çatı altında, yemekten yatmaya kadar hayatın her aşamasında beraber yaşayıp, barışın nasıl uygulanabileceğini pratik hayatta uygulamalı olarak göstermektedirler…”

Sempozyum da aynı iklimin küçük bir örneğini sergiliyordu. Filipinler’in kuzeyinden güneyine kadar, dört-bir tarafından gelen gruplar, dünyanın muhtelif ülkelerinden gelen misafirlerle, yan yana toplantıyı takip ettiler, birbirlerini dinlediler, alkışladılar, kucaklaştılar, hep beraber yemek yediler, namaz kıldılar, dua ettiler.

Dolu-dolu ve coşkulu iki gün yaşandı Mindanao adasında...

Biz burada, yani Asya Pasifik’te, Filipinler’i Ayasofya’ya benzetiyoruz.

Asırların namazgahında şimdi ezanlar kısılmış durumda… Minareler mahcup.. Müslümanlar mahzun…

Maddi imkansızlıkların had safhada olduğu bu topraklarda, Türk kardeşlerinin ellerinde kitaplar, yüzlerinde tebessüm ile, en ücra noktalara varıncaya kadar onlara ulaşıp kucaklamaları, bura insanını hayata yeniden umutla baktırmaya başlıyor.

İtalya’dan sempozyuma katılan Mr. Massimo, sempozyumdan sonra şöyle bir itirafta bulunmak zorunda kalmıştı:
“Siz burada nasıl bir iş başardığınızın farkında değilsiniz. İlim adamlarının beyanatlarını bir kenara bırakıyorum.

"Müslümanların azınlık konumunda olduğu Hristiyan bir ülkede, üstelik Mindanao gibi siyasi atmosferin sürekli sıcak rüzgarlar estirdiği bir ortamda ve de adalet gibi hassas bir konuda, bu derecede sükünetin ve itminanın hakim olduğu, herkesin muhabbetle, tebessümlerle, kucaklaşmalarla iki günü geçirdiği bir toplantı icra etmeniz, başlı başına harika bir vakadır.”

Şükranla yad ettiğimiz bir gerçek şu ki, Bediüzzaman’ın bir asır önceki şu tesbitinin emareleri gözükmeye başlamıştır: “İstikbal semavatı ve zemin-i Asya.. bahem olur teslim, yed-i Beyza-yı İslam’a…”
Haber7