Higgs Bozonu, Bediüzzaman’ı teyit etti

Higgs Bozonu, Bediüzzaman’ı teyit etti

Bilim ve din konusunda uzman olan Dr. Furkan Aydıner, Higgs Bozonu’nu Risale Haber’e anlattı

Röportaj: Kemal Benek-Risale Haber

CERN deneyi ile birlikte gündeme gelen “Tanrı parçacığı” da denilen Higgs Bozonu’nu anlamaya devam ediyoruz. Bilim ve din konusunda uzman olan Dr. Furkan Aydıner’e Higgs Bozonu’nu sorduk. Ve gördük ki her çıkan keşifte Allah’a giden önemli bir yol açılıyor. Yeterki Kur’anî bir nazarla bakılsın…

İki doktorası olan, yirmi yılı aşkındır bilimle iştigal eden, Amerika Harvard ve Cambridge dahil olmak üzere ABD, Avrupa, Ortadoğu ve Uzakdoğu’da birçok konferanslar veren Dr. Furkan Aydıner, bilim ve din konusunu sorgulayan birkaç kitabın da yazarı.

Dr. Aydıner ile Seküler Bilimin Tanrıları” adlı yeni kitabı için konuştuk. Ancak söyleşinin tamamını daha sonra yayınlamak üzere öncelikle “Tanrı Parçacığı” ile ilgili bölümü yayınlıyoruz.

Dr. Furkan Aydıner halen Suudi Arabistan’da Kral Suud Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor.

Bilim adamları CERN deneyi ile birlikte Higgs Bozonu veya Tanrı Parçacığı denen birşey buldu. Kamuoyunda çok ilgi gördü. Gerçekten önemli birşey mi yoksa medya mı abartıyor?

Gerçi fizikçi değilim ancak popüler bilimi takip eden bir hakikat arayışçısı olarak sözkonusu buluşu son derece önemli buluyorum. İnsanın ana rahminde anne ve babadan gelen iki hücrenin bileşiminden yaratıldığını öğrenmek kadar önemli birşey. Bence sözkonusu parçacığa “evrenin zigotu” demek daha yerinde olurdu.

SEKÜLER BİLİM ALLAH’TAN O KADAR UZAKLAŞTI Kİ

furkan_aydiner1.jpgNiye Tanrı parçacığı diyorlar?

Avam insanların dikkatini çekmek için. Seküler bilim adamlarının bazıları bu isme çok kızıyor. Çünkü, seküler bilim Allah’tan o kadar uzaklaştı ki, ismini bile anmak istemiyor. Tanrı parçacığı demeleri ilk yaratılışta oynadığı çok önemli rolden kaynaklanıyor. Materyalist bilim adamları bu parçacığın kendisine bir nevi Tanrı rolü veriyorlar. Onun sayesinde herşey var oldu diyorlar.

İnsanın nasıl yaratıldığını anlamak kadar önemli dediniz. Zigot benzetmesi yaptınız. Tanrı parçacığının evreni anlamamızdaki önemini biraz açar mısınız?

Higgs Bozon’u bilimde çok önemli bir boşluğu dolduruyor. Son bir asırda bilimin ortaya koyduğu kainat algısının doğruluğunu teyit ediyor. Okullarda okutulan Standart Model’e temel teşkil ediyor. Daha da doğrusu, neden herşeyin var olduğuna maddi sebepler boyutunda bir cevap veriyor. Bazı bilim adamlarının dediği gibi, Higgs alanı olmasaydı, ne elementler, ne yıldızlar, ne dünya ve ne de biz var olacaktık. Özellikle de tek bir matematiksel gerçeğin iki farklı yansıması olan elektromanyetik kuvvetle zayıf çekim kevvetinin nasıl aynı olabileceğini izah ediyor. Çünkü, elektromanyetik kuvvete kaynaklık eden fotonlar kütlesiz olmasına rağmen, zayıf kuvvetin kaynağı olan parçacıkların kütlesi var. Ancak, ikisi de matematiksel olarak tek bir formülle izah ediliyor. Daha da önemlisi, Büyük Patlama teorisine göre, başlangıçta çok yoğun enerji olan bütün kainat kütlesiz foton iken, patlamadan sonra nasıl kütle kazandığı gizemli bir bulmacaydı. Başka bir deyişle, kütlesi olmayan foton (ışık veya nur) nasıl oldu da kütlesi olan parçacıklara (fiziki eşyaya) dönüştü.

Tam 48 yıl önce Peter Higgs adındaki bir bilim adamı, sözkonusu gizemi çözen bir teori ortaya attı. Higgs’e göre, Büyük Patlama sonrasında ortaya çıkan boson adında başka bir parçacık var ki atom altındaki parçacıklarla etkileşime girince kütle edinmesine sebep oluyor. Higgs Boson’u veya Tanrı Parçacığı denilen sözkonusu parçacık fotonlarla benzer etkileşimi yaptığı için fotonlar kütlesiz kalmış. Teorik olarak makul görünen Higgs’in bu görüşünü, bilim adamları 10 milyara mal olan Cenevre’deki CERN laboratuvarını kurarak deneysel olarak doğruluğunu edildi. “Boson alanı” ismi verilen ve uzay boşluğu dahil kainatta herşeyi kapsayan “boson denizi”nde yüzen parçacıklar yavaşlarken, yani kütle kazanırken, fotonlar sözkonusu ortamdan etkilenmeden hareket ediyor. Yani, Büyük Patlama ile etrafa dağılan kütlesiz parçacıkların bugünkü bildiğimiz elle tutulur ve gözle görüler kütleli cisimler haline gelmesine imkan sağlamış. Dolayısıyla, bir zamanlar, hiçbir şey diye tarif ettiğimiz “boş”luğun aslında birşey olduğu anlaşılmış. Hem de öyle önemli birşey ki, onsuz hiçbir kütlesel nesne var olamazmış.

Medyada koparılan fırtına nereden çıktı?

Seküler bilim adamlarının yorumlarından. Onlar sözkonusu bilimsel keşfi materyalizmin dine karşı nihai zaferi olarak lanse ediyorlar. “Bilim, evrenin nasıl ortaya çıkışı dahil, herşeyi açıklıyor. O halde, Laplace’in söylediği gibi, Tanrı hipotezine gerek yok” diyorlar. Yani, evrenin her tarafını dolduran Higgs bosonuna tanrılık verip bir olan Allah’ın varlığını inkar ediyorlar. Higgs bosonu turnosul kağıdı gibi seküler bilim adamlarının gerçekte neye inandığını ortaya çıkarıyor.

ALLAH’I İNKAR ETMELERİNE SEKÜLER TESLİS DİYORUM

Bunun bir hakikatı var mı?

Hurafeden başka biçbir hakikatı yok. Her gece evini aydınlatan elektriğin kaynağını merak eden birinin sözkonusu ışığı ampül, düğme veya kablo ile açıklaması ne kadar yanlışsa seküler bilim adamlarının Higgs bosonu gibi İlahi icraatları maddi sebepler, tabiat ve tesadüfe vermeleri o kadar yanlıştır. Buna seküler teslis diyorum. Duvarda gömülü kabloları keşfeden birisi ortaya çıkıp ışığın kaynağını buldum, ışık bu kablolardan geliyor diyorsa saçma olacağı gibi cisimlerin kütlesini de Higgs bosonuna vermek öyle saçmadır. Işık kablo ile gelir, ancak kablodan gelmez. Çünkü kablo ışığı üretebilecek vasıflara sahip değil. Aynı şekilde, tıpkı Higgs bosonu gibi, hemen herşey maddi sebeplerle geliyor, ancak sözkonusu sebepler gerçek sebep değil sadece görüntüsel araçtır. Onlarda görünen şeyler doğrudan doğruya ilim ve kudret sahibi Allah’tan geliyor.

KEŞİF, “ESİR” MADDE DİYEN BEDİÜZZAMAN’I TEYİT EDİYOR

O halde Higgs Bozonu insanı Allah’a daha da yaklaştırmalı?

Doğrudur. Kur’ani bakışla sözkonusu keşfe bakanın imanı inkişaf eder. Evvela, bu keşif Büyük Patlama teorisini daha da kuvvetli kılıyor. Kur’an’da evrenin Büyük Patlama ile yaratılmış olduğuna işaretler var. İkincisi, Higgs bosonu ile herşeyin başlangıçta kütlesiz enerjiden (ışıktan) meydana geldiğinin anlaşılması “Allah göklerin ve yerlerin nurudur” (Nur suresi, 35) ayetini tasdik ediyor da denilebilir. Üçüncüsü, elektrik düzeneği onu tasarlayan mühendis ve teknisyene işaret ettiği gibi, ondan çok daha harika olan atom altındaki düzenek de evreni bina eden mahareti Usta’ya işaret ediyor. Dördüncüsü, sözkonusu keşif “bu haddi yok feza-yı âlem, nihayetsiz bir boşluk değil, belki “esir” dedikleri madde ile doludur” diyen Bediüzzaman’ı teyit ediyor.

BİLİM ADAMLARININ HURAFE YORUMLARINA DEĞİL KEŞFETTİĞİ HAKİKATLERE KULAK VERMELİYİZ

Bu söylediklerinizi bilim adamları niye göremiyorlar?

Çünkü gerçek bilim Allah’ın kainat kitabındaki kudret ayetlerini keşfediyor. Onları su yüzüne çıkarıyor. Seküler bilim adamı keşfettiği ayetleri okumasını bilmediği için manasız, tesadüfi şekillerden ibaret sanıyor. Onları yazan, ilim, kudret ve sanat sahibi katibi inkar ediyor. Tıpkı, Çince yazılmış harikulade bir kitabı, okumasını bilmediği için, manasız bir karalama düşünüp, yazarını inkar eden biri gibi. O halde bilim adamlarının hurafe yorumlarına değil keşfettiği hakikatlere kulak vermeliyiz.

BU NOKTAYI BİRÇOK RİSALE-İ NUR OKUYUCUSU EKSİK ANLIYOR

Bediüzzaman’ın Kastamonu’da “hocalarımız bize Allah’tan bahsetmiyorlar” diye öğrencilere verdiği noktaya geldiniz...

Doğrudur. Bence bu noktayı birçok Risale-i Nur okuyucusu eksik anlıyor. Hocaları değil, bilimi dinleyince, insan Allah’ı buluyor gibi bir kanaat var. Oysa, Bediüzzaman hocaları dinlemeyin diyor. Kitabı yazan da bir hocadır. O halde kitabı yazan hocayı da dinlememek gerekir. Yani, bilimsel gerçekleri anlatanların bilim kılıfıyla bize yutturmaya çalıştıkları seküler yorumlarını dinlemeyin diyor.

Bunu biraz açabilir misiniz? Bilime nasıl yaklaşmak gerekir?

Önce bir kabulle başlayalım. Şu anda bilim dediğimizde Batı bilimini kastediyoruz. Doğuda belki beş asırdır bilim yapılmıyor. Batıdan çeviri ve ithal bilimdir bizdeki. Batı bilimi “seküler paradigma”ya dayanıyor. Oysa, İslami bilim “Tevhidi paradigma”ya dayanır. Batı bilimi seküler perspektifle (nazar) yaklaşır herşeye İslami bilim Tevhidi perspektifi (nazar) kullanır. Batı bilimi tabiat, esbab ve tesadüf merkezlidir, yani herşeyi bunlarla izah eder. İslami bilim Tanrı/Tevhid eksenlidir. Batı bilimi seküler maksatla (niyet) herşeyi inceler, İslami bilim Tevhidi maksatla (niyet). Batı bilimi seküler yoruma (mana-i ismi) dayalı, İslami bilim Tevhidi yoruma (mana-i harfi).

Batı bilimi ego-merkezli seküler epistemiyolojiyi kabul eder, İslami bilim vahiy merkezli Tevhidi epistemiyolojiyi. Batı bilimi, seküler ontolojiye yani eşyaya/mülke/maddeye dayalı, İslami bilim Tevhidi ontolojiye yani esmaya/melekute/manaya dayalı. Batı bilimi seküler yaklaşımla (nazar), herşeyi manasız maddi parçacıkların tesadüfü bileşimi gibi algılar, İslami bilim, Tevhidi yaklaşımla (nazar) herşeyi manidar kudret ayetleri olarak gösterir. Batı bilim herşeyi manasız göstermekle insanı cahil kılar, İslami bilim herşeyi ilahi ayet göstermekle kainatı bir kitap gibi sayfa sayfa satır satır okutturur.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.