Said Nursi’ye göre annelik, hakiki fedakarlık

Said Nursi’ye göre annelik, hakiki fedakarlık

Yazar Gülay Atasoy, Anneler Günü ile ilgili RisaleHaber’in sorularını cevaplandırdı…

Dursun Sivri’nin röportajı - RisaleHaber

Yazar Gülay Atasoy’la anneler gününü ve anneliği konuştuk…

Anneler konusunda kitap yazmış bir anne olarak Anneler Günün hakkında ne demek istersiniz?

“Bütün annelerin anneler gününü tebrik ediyorum. Ama anneler günü sadece evlatların annelere hediye alacağı bir gün olarak kutlanmamalı.

Bu günde anneler oturup: “Acaba ben nasıl bir anneyim? Çocuklarımın dünyevi ve uhrevi mutlulukları için neler yapıyorum? Yoksa sadece onların dünyevi mutlulukları için mi çalışıyorum? Ebedi hayatını göz ardı mı ediyorum? Onları sivrisineğin ısırmasından korkup şefkatimi suiistimal ederek yılanın ağzına mı atıyorum?” diye düşünmelidir.

En önemlisi onları başarıdan başarıya koştururken biraz da ebedi hayatları için koşmaya teşvik edip etmediklerini sorgulamalıdır.

Evlatlar da “Annelerine lâyık bir evlat olup olmadıklarını varsa eksiklerini tamamlamaları gereken bir gün olmalıdır. Böyle bir gün bir demet çiçek veya bir paket hediyeyle geçiştirilmemelidir.

 

“Örnek Anne Nasıl Olur?” kitabınızdan mesaj niteliğinde birkaç cümle de özetlemek isterseniz ne söylemek istersiniz?

“Örnek Annenin nasıl olması gerektiğinin ipuçlarını vermeye,  daha doğrusu çocukların nasıl eğitilmesi hususundaki sorulan soruları cevaplamaya çalıştık.

Meselâ,  çocuğa İslâm, Allah, Peygamber, Kur’an, Namaz, Tesettür nasıl sevdirilir?

Okuma alışkanlığı nasıl kazandırılır? Onlarla nasıl sohbet edilir? Fedakârlık, kanaat, hayatın faniliği nasıl anlatılır? İkinci kardeş nasıl sevdirilir? Çocukları ihmal etmeden hizmete nasıl devam edilir? Vb. gibi çocuğun manevi eğitimini daha doğrusu eğitecek olanların nasıl eğitileceğini irdelemeye çalıştık.

MUTLU ÇOCUKLAR MUTLU AİLELERDEN ÇIKAR

Annelerin annelik değerine uygun değer, haklı olduğu yere uygun, inanç, bilgi ve davranış olarak olması gereken konumda olması için neler yapılmalı?

Bu konuda babalara çok büyük görevler düşüyor. Çünkü “mutlu çocuklar mutlu ailelerin içinden çıkar. Babalar “çocuğu eğitmek annenin görevi” diyerek işin içinden çıktıkları ve anneye destek olmadıkları zaman yollar sarpa sarar.

Çocuğun eğitiminde anne önemli ama baba da en az anne kadar önemlidir. Onlar da çocuklarına güzel örnek olmalıdır. Anneye değer vererek, sevgisini göstererek, onu mutlu ederek çocuğun eğitimine omuz vermelidirler.

Şayet baba “ Ben size para kazanıyorum benden başka şey beklemeyin!” deyip ne aileyle, ne anneyle ne de çocukla ilgilenmezse o zaman ortaya sevgi açlığı çıkar. Kadın da yalnızlık duygusu belirir.

gulay_atasoy_haberici.jpg

ANNEM LİSAN-I HÂLİYLE VE DİLİYLE ÖRNEK BİR ANNEYDİ

Bir anne olarak kendi anneniz, anne olarak siz ve çocuklarınız arasında yaşadığınız iklimi paylaşmak istesek ne söylemek istersiniz?

Gerçekten “Örnek Anne olmak çok önemlidir. Benim annem lisan-ı haliyle ve diliyle örnek bir anneydi. Çok sevgi ve şefkat dolu halim selimdi. Sürekli evlatlarına dua ederdi.

Bu bana annemden kalan sıcak iklim. Oradan gelen sıcaklık benim iliklerime kadar işledi. Ben de onun gibi olmaya çalıştım. Onlara, sevgi, şefkat ve dualarımı kucak kucak salmaya çalışıyorum. Benim için dünyanın en özel varlıklarıdır çocuklarım. Tabii ki, benim atmosferimde çocuklarıma yansıyor.

Her şeyden evvel çocuğun eğitiminde annenin rolü nedir?

·        Anne kutup yıldızıdır. Dünya çölündeki çocuğuna yol gösterir.

·        Anne bir pusuladır. Çocuğunun hayat rotasını belirler.

·        Anne çınardır güçlü kollarıyla maddeden ve manen evladını kucaklar.

·        Bediüzzaman’ın tabiriyle “Şefkat Kahraman”ıdır. Hiç bir karşılık beklemeden yavrusu için ruhunu feda eder.

·        Çocuk denilen çekirdeği sevgi ve şefkât eliyle büyüten bahçıvandır. Ruh programını kuran mühendistir.

·        Hayat projesini çizen mimardır.

·        Yaşamayı öğreten ustadır.

·        Hünerli elleriyle ona şekil veren san’atkârdır.

·        Bu sebepledir ki Bediüzzaman harika bir tespitte bulunuyor ve diyor ki:

“Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum. Demek, bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinatını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.”

“ Ezcümle: Meslek ve meşrebimin dört esasından en mühimi olan şefkat etmek ve Risale-i Nur’un da en büyük hakikati olan acımak ve merhamet etmeyi, o validemin şefkatli fiil ve halinden ve o mânevî derslerinden aldığımı yakînen görüyorum.”

Anneliğin makamını mânevi yönü ile dikkatlere sunmak için yapılması gerekenler neler olabilir?

Annelik makamının manevi yönünden evvel kadınlık makamının manevi yönünü irdelemek gerek. Günümüzde kadın anneliği ikinci plana bırakarak, kariyer peşinde koşmaktadır. Görüntülü ve yazılı basının desteğiyle kadının annelik yönü değil de cinsellik yönü ön plana çıkarılmaktadır.

Yani kadın kariyer sahibi, bakımlı ve başarılı olmalıdır. Annelik de bir ihtiyaç olduğundan tek bir çocuk yeterlidir. Onun eğitimi de kendisi avukat, mühendis doktor bile olsa işlerini yapan kadın tarafından yapılıyor.

Bu sebeple önce kadının manevi makamının yükseltilmesi, sonra da kadının annelikle taçlandığını “Cennetin anaların ayakları altında” olduğunu ortaya çıkarmak gerek.

“Yoksa kariyer de yaparım çocuk da yaparım”  diyerek önce kendi “ben“ duygusunu tatmin edip arta kalan zamanında çocukla bir görevmiş gibi ilgilenmek anneliğin manevi makamını düşürüyor.

Burada Bediüzzaman’ın çok güzel bir tespiti var: Annelerin şefkat cihetiyle hiçbir ücret ve karşılık beklemeden yavruları için her türlü kahramanlığı yaptıklarını, bu kahramanlıkta hiçbir gösteriş, şahsi faide göstermeden ruhlarını yavruları için feda ettiklerini, onların “hakikî ihlâs ile hakikî bir fedakârlık taşıdıklarını, “ o şefkatin küçücük bir nümunesini taşıyan bir tavuğun yavrusunu kurtarmak için arslana saldırması ve ruhunu feda etmesi ispat” ettiğini söylüyor ve:

 “Şimdi terbiye-i İslâmiyeden ve a’mâl-i uhreviyeden en kıymetli ve en lüzumlu esas, ihlâstır. Bu çeşit şefkatteki kahramanlıkta o hakikî ihlâs bulunuyor. Eğer bu iki nokta o mübarek taifede inkişafa başlasa, daire-i İslâmiyede pek büyük bir saadete medar olur.” diyor.

Demek ki, bizim yapmamız gereken şey “hakikî ihlâs ile hakikî bir fedakârlık” olan bu iki noktayı inkişaf ettirmemiz gerekiyor.

Çünkü hakiki ihlâsın neticesi olan şefkat etmek ve fedakârlık kadınlarda değersiz bir şey gibi gösteriliyor. Fedakârlık enayilik şefkat etmek ise kadının karşılık beklemeden hep vericiliği neticesinde yıpranmasının sebebi olarak algılanıyor.

Şayet ailede anne fedakâr ve şefkatli olursa o zaman ailenin mutluluğunu sağlamada ve çocuğunu eğitmede karşılık beklemez. Bunu Allah Rızası için yapar. Allah rızası için yapılan şeylere riya girmediğinden o eşinin ve çocuklarının iltifatını değil Allah’ın rızasını bekler. Beklentinin olmadığı yerde ise mutluluk kendiliğinden olur.

KİTAP OKUYAN KADIN ÜLKENİN KADERİNİ DEĞİŞTİREBİLİR

Bunun için de sanırım “kadından aileye kitap okuma seferberliği” başlatmalıyız. Bu şekilde kadını ve ailemizi içindeki kaos ortamından alıp mutlu yarınlara götürebiliriz. Ancak o zaman kaybolmaya yüz tutan ahlak, fazilet yapımızı tamir eder, sarsılan aile yapımızı güçlendirip, anneliğin manevi makamını dikkatlere sunabiliriz.

“Kitap okuyan kadın ülkenin kaderini değiştirdiğinden” kitap okuyan kadınlar, erkekler, gençler, çocuklar ve kitap okuyan bir toplum oluşturmak,”Kitap oku mutlu ol, kitap okut mutlu et” diyerek her evi bir kütüphane yapmak gerek.

 “Güneş girmeyen eve doktor girdiği” gibi, “kitap girmeyen eve cehalet girer.” “Cehalet ise bütün kötülüklerin anasıdır.”Öyleyse  “Kitap içeri cehalet dışarı” demeli ve böyle bir kampanya başlatmalıyız.

www.RisaleHaber.com