Nefs-i emmarem’e

Ey nefs-i emmarem!

Yanlış yerde kullandığın hırs ve öfkenin şerrinden kurtulman için Allah’tan yardım iste.Her duyduğun haberden dolayı hemen öfke bombasının pimini çekme. Haberlerin doğru olup olmadığını araştır.Zulüm etme ki zulüm görmeyesin. Acıdığından dolayı acınacak hale düşsen de yine acıyan adam ol. Sana yakışan budur. Çünkü sen müminsin, karşındaki de mümin.Çünkü senin inandığın ve sevdiğin Peygamber: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”[1]buyurmuş.

Ey gücüne güvenen nefsim!

Senin gücün ve iktidarın bir kıl kadardır. Cüzî kudretine değil, Kudreti Sonsuz’a güven. Ateş böceği, ışıkcığına güvendi, gecenin karanlıklarında kaldı. Arı, yüzünü güneşe çevirdi, kendisini ışık deryasında buldu.

Çiçekleri gördü, onların tepesine kondu. Onlardan ham maddeyi aldı,emsalsiz bir ürünü Allah’ın izni ve kudretiyleinsanlığın hizmetine sundu.

Ey nefs-i emmarem!

Nice “kudretliyim” diyenler geldiler, gittiler. Sen de yolcusun. Bak, ihtiyarlık şafağı kulaklarının üstünde doğdu. Başının yarısı beyaz kefene büründü. Vücudunda yerleşmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kolları. Ölüm sekeratı uyandırmadan önce uyan.Alvarlı Efe’yi dinle:

Bu dünya seni terk eder,

Devletin hep elden gider,

Ölüm bir gün kabre güder,

Sakın incitme bir canı

Yıkarsın Arş-ı Rahman’ı

Allah soruyor: “Hiç Allah kuluna yetmez mi?”[2]Bu soruya yine kendisi cevap veriyor:“Kim  Allah’a güvenirse Allah ona yeter.”[3]Evet ben de şahidim buna ya Rabbi sen kuluna yetersin.

Öyleyse ey nefs-i emmarem!

Nedir bu korku, nedir bu telaş?

Nedir bu öfke, nedir bu savaş?

Elindeki imha bombasını bırak, şefkat bombasını al.

Şefkat bombasının pimini çek. Çek ki etrafına ve ülkene şefkat ve merhamet duyguları yayılsın. Hiddet ve şiddet defolup gitsin.

Hasmını yenmek istiyorsan, nefsini yen. Bil ki senin en büyük düşmanın hasmın değil, nefsindir. Aman dikkat!. Nefsinin hırs ve hevesi, şehvet ve şöhreti, makam ve mevki sevdası seni batırmasın, bitirmesin.

Dikleşmekten ve meydan okumalardan vaz geç.

Vaz geç ki sana nazar değmesin.

Müslüman ve mümin kardeşlerini hasım görme.

Kötülüğe, aynı kötülükle veya daha şiddetli kötülükle değil, iyilikle karşılık ver, hasmını utandır. Senin Peygamber’in bak ne buyuruyor: “Asıl pehlivan, gerçek pehlivan hasmını yenen değil, nefsini yenen ve yere serendir.”[4] Biliyorum bu kolay değildir. Ama asıl cihad da budur. Gerçek mücahid de nefsini yenene derler.

Hasmını veya hasım zannettiklerini yenmekte zalim olmak da vardır. Zalimin hasmı ise Allah’tır. Nefsini yenmekte adalet vardır. Adaletli olanınsa dostu Allah’tır. Allah kimin dostu olursa veya kim Allah’ı dost edinirse, onun sırtı yere gelmez. O korku nedir, keder nedir bilmez.

Ey nefs-i emmarem!

Mümin kardeşini veya kardeşlerini düşman görme, düşman ilan etme. Zaten yeterince düşman var. Bir de bunlara, mümin insanları ekleyerek, düşmanını çoğaltma.Şunu bil ki, senin avukatlığını yapanlar, seni mümin kardeşlerinin üstüne sürenler, “senin gibi yiğit yok”, diyenler, yerli-yersiz seni alkışlayanlar, sana gaz verenler sana iyilik yapmıyorlar. Bu halleriyle sana mezar kazıyorlar. Unutma:

Zengin diye diye maldan ederler,

Yiğit diye diye candan ederler.

Ey nefs-i emmarem!

Sen, senin kusurunu görenlere ve gösterenlere hiddet-şiddet göstermek yerine teşekkür etmelisin. “Allah sizden razı olsun; beni vücudumdaki kenelerden kurtarıyor veya kurtulmama yardımcı oluyorsunuz”, demelisin.

Hz. Ali (ra), kâfir olan hasmını yere yatırmış, tam keseceği zaman kâfir alttan Hz. Ali!’nin yüzüne bir tükürük savurmuş. Hz. Ali daha da celallenmiş, kılıcını kâfirin tepesine daha hızlı indirmesi gerekirken kılıcını kınına sokmuş:“Kalk seni affettim”, demiş.

-Neden, demiş kâfir? Hz. Ali bu davranışının hikmetini açıklamış:

-Seni önce Allah için kesmeye niyetlenmiştim. Sen bana tükürünce, öfkelendim, Allah için kesme yerine, nefsim için kesme tehlikesiyle başbaşa kaldım. Halbuki biz, ne yaparsak Allah için yapmakla görevliyiz. Allah için olmayan işlerde biz yoğuz.

Kâfir şu itirafta bulunmadan kendini alamamış: "Sana tükürmekteki maksadım, beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Madem dininiz bu derece sâftır, temizdir ve hâlistir; öyleyse o din haktır."

Ey nefs-i emmarem!

Yaptıklarına bu misal çerçevesinden bak. Yaptıklarını Allah için mi yapıyorsun, nefsin için mi? Nefsin için yapıyorsan lütfen geri çekil. Hz. Ali (ra),  Allah’ın rızası yoktur diye kâfiri bile kesmekten vazgeçerken, sen nasıl olur da Allah’ın rızası yokken Müslüman kardeşlerini ezmekten  ve üzmekten vazgeçmezsin?

Ey nefs-i emmarem!

Benim derdim seni, Allah’ın lütfu ve yardımıyla  emmareden, levvameye, ordanmülhimeye, mutmainneye, radıyeye,merdıyyeye ve nefs-i kâmileye çıkarmak, Allah’ın razı olduğu kulların arasına atmak, Allah’ın cennetine itmektir. Ne olur? Benim bu samimi dileklerimi kulağın ardına atma. Art niyetli ikazlar sanma. Benim derdim seni, yapacağın yanlışlardan korumak ve seni dünya ve ahiret ateşinden kurtarmaktır. Ben bu hususta başarılı olursam ey nefsim, hem kendimi ve hem de seni kurtarmış olurum. Sen bana galip gelirsen, bana istediklerini yaptırırsan, hem beni, hem kendini, hem sana gönül verenleri batırır ve bitirirsin. Allah bu akıbetten hepimizi korusun.



[1]Buhâri,Edeb, 18; Müslim, Fedâil 65; Tirmizi, Birr, 12

[2]Zümer, 39/36

[3] Talak, 65/3

[4]Bkz. Müslim, Birr, 106

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum