Nefisten geçmek

İnsanlar kendilerine söylenen bir sözün arkasına düşmekte mahirdirler. Mutlaka söylenen sözün arka planını merak ederler. “Bu sözü bana niçin söyledin? Bak çok üzüldüm, moralim bozuldu, tansiyonum, adrenalim yükseldi, kalbim kırıldı, incindim” gibi karşılık verirler. Bu tepki belki doğru bir tepkidir.

Davranışlar ve sözler muhataplarda bir takım izler bırakır. Bu belki derin olur, belki hafif geçer. Psikolojik duruma, hassasiyete ve algılara göre değişir.

Güzel davranmak, güzel sözler sarfetmek, güzel izler bırakır. İnsanları mutlu eder, neşelendirir, ümitlendirir, dünyasını zevkli hale getirir. Sevmeyi, sevilmeyi, sevinmeyi, sevindirilmeyi kim istemez ki?

İnsan ruhunu, kalbini ve duygularını küçüklükten bu yana güzel ve iyi şeylerle mayalamazsa, kişilik inşasında noksan kalır. Oluşan boşlukları da kötü şeyler, kolayına ya da rahatına gelen şeyler doldurur. Bu da nefsani bir şeydir. Nefis hiçbir zaman kendisinden başkasını düşünmek istemez, “hep bana, hep bana” dedirtir. Başkalarını hesaba katmadan sürekli bencillik edeni de kimseler sevmez, dışlanır, yalnız kalır.

Yalnızlık ve dışlanmak, bencilliğin üzerine ilave edilirse, insanı iyice kötü yapar ve şeytanlaştırır. Şüpheler, vesveseler, endişe ve korkular etrafını yumak gibi sarar.
İnsan sorumluluk sahibi bir varlıktır. Kendi vücudundan ve duygularından sorumlu olduğu gibi, ailesine, toplumuna ve bütün evrene karşı da sorumlulukları vardır. Her şeyden önemlisi kendisini merhamet ve şefkatle besleyen Rabbine karşı sorumlulukları vardır. İnsanın kendini bilmesi, Rabbine karşı olan sorumluluğunu bilmesine bağlıdır.

Rabbimiz bizlere “Oku!, Adil ol! Dürst ol! Başkalarına yardım et!” gibi birçok sözleri yüce kitabı Kur’an-ı Keriminde elçisi Hz. Muhammed (asm) ile iletmiştir.

Nefis hesabına söylenen sözlerin peşine düşüp arka planını araştırmak nefsimizin hoşuna gider. Ama bunlar çoğunlukla boşa giden, fena bulan çabalardır. İnsanı rahatsız eder, mutsuzluğa iter, metabolizmasını bozar.

İlahi sözler ve mesajlar, insanlığın iyiliği içindir. Yapmasında güçlükler vardır, ama zor değildir. Arkasında çok büyük ferahlık ve mükafatlar vardır. Asıl arka planı araştırılması, tahlil edilmesi gereken sözler bunlardır.

İnsaflı düşünen insanlar, karşısındaki insanlar için nasıl “Söyleyeceğim bir söz ya da yapacağım bir davranış incitir mi?” diye ince hesap yapıyorlarsa, Rablerinin sözleri için de aynı şeyleri düşünmeleri ve hesaba katmaları zorunludur. 

“Rabbimin benim iyililiğim için söylediği sözlerini tutmasam gücüne gider mi?” Diye düşünmek  şüphesiz büyük bir erdemlilik olacaktır.

Herşeyin sahibi, hiçbir şeye ya da iltifata muhtac olmayan Bir Zatın kulunda görmek istediği erdemlilik yine kulun kendisinin ihtiyacının olmasındandır.
Kullarının sevinmesine sevinen bir Rabbimiz var, ne mutlu bize.
Kulllarının üzülmesine üzülen bir Rabbimiz var, ne mutlu bize.
Kendi elleriyle kendilerini hem dünyada, hem de ahirette ateşe atan kullarına üzülen bir Rabbimiz var, ne mutlu bize.

Yine kendi elleriyle hem dünyada, hem de ahirette saadet kapılarını aralayan kullarına sevinen bir Rabbimiz var, ne mutlu bize.

Gelin nefsimizden geçip Rabbimizin sözlerini araştıralım. Nesimiz adına değil, O’nun adına sevelim, sevilelim, üzülelim, her ne yaparsak O’nunla, O’nun adıyla yapalım.
Nefis büyük oranda devreden çıkınca insan; “Narında hoş, nurun da hoş”, “Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler” diyebilir, hoşgörünün nimetlerinden faydalanabilir, sabır ve affın bahçesinden güller derebilir. Fani üzüntüler, kederler ve elemler yerine, baki lezzet ve saadetlerin kokularıyla dünyasını cennete çevirebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum