Nefis ve enaniyet

Bu asrın en büyük hastalıklardan biri de gurur, benlik, enaniyettir. Hep nazara görünmek, başkaları tarafından beğenilmektir. Aferinlerle medhedilmek insanın en zayıf damarıdır.
Bir de akıl danışılan, önde görünme, baş olma, üst taraflara oturma, arz-ı hürmet edilme psikozu içinde olmak, insanın manevi hayatını bitirir.

Kalbin hastalığı olarak ifade edilen nefs-i emmarenin esiri olmak, insanı felaket ve helakete götürür.
Kişi çoğu zaman belki bu hastalığa yakalandığının farkında olmaz.
Nefis insanı; “Sen lidersin, büyüksün, yaşlısın, alimsin, faziletin var.. ” gibi hilelerle büyük bir çukura yuvarladığı halde, kişi bunu çoğu zaman idrak edemez.

Nefsi onu hep kandırır. Başkasını kendisine tercih etmek, herkesi kendinden üstün bilmek, ücret ve mükafatta geri durmak, ihlası muhafaza etmek, enaniyet ve benliğini hafa toprağı altında çürütmek, gibi ulvi duygular hep serdedilir, müzakere edilir, okunur, amma massetmeyi, hayata geçirmeyi, şahsında yaşamayı, insanoğlu çoğu zaman gayret etmez.

Büyük insanlar, nefs-i emmarelerini gemlemişler. Hatta mağlup edip susturmuşlar ve yüksek hasletleri bilfiil yaşamışlar.

Şahs-ı manevide enaniyet ve benliği eritmek gerektir. Nefsin burnunu kırıp bükmek, faziletli olmanın muktezasıdır. Nesi en büyük düşman bilip, ona savaş açmak erdemliktir. İmanı olan, hele aynı meslekte olup, fakat meşrebi farklı insanlarla uğraşmak yerine, benliğini ayaklar altına almak için mesai harcamak büyüklüğün şanıdır.

Büyük bir davaya omuz veren, taşın altına elini koyan, gayretli insanları türlü vehim ve desiselerle kaçırmak yerine, bencillik, kıskançlık, çekememezlik mikroplarını bertaraf etmeye çalışmak ve herkesi kucaklamak en büyük fazilettir.

Ortadan sıyrılmak için hizmet erlerini kamplara ayırıp boğuşturmak, yek diğerine kırdırıp zayıflatmakla kaçırmak, hizmet halkasını daraltmak yerine enaniyet ve kıskançlık mikrobunu kökünden kazmaya çalışmak imanın gereğidir.

Nefis, enaniyet, benlik ve kıskançlık hastalığından kurtulmaya çalışan insanlar kazanmışlar.
Nefs-i emmareyi yok etmek çoğu zaman mümkün olmuyor. Mücadele ve imtihanın gereği o mikrop zaman zaman başını kaldırıp nüksedebilir. Önemli olan mücadeleyi bırakmamak ve hep teyakkuz halinde olmaktır.
Kötülüğü emreden nefsi kökünden kazıyıp atmak mümkün olmadığı da bir gerçektir. Büyük insanlar nefs-i emmareyi öldürdükleri halde eserlerinin devam ettiğini Bediüzzaman şöyle ifade buyuruyor:

“Fakat Bazen olur ki, nefs-i emmâre, ya levvâmeye veya mutmainneye inkılâp eder, fakat silâhlarını ve cihâzâtını âsâba devreder. Âsab ve damarlar ise, o vazifeyi âhir ömre kadar görür. Nefs-i emmâre çoktan öldüğü halde, onun âsârı yine görünür. Çok büyük asfiya ve evliya var ki, nüfusları mutmainne iken, nefs-i emmâreden şekvâ etmişler. Kalbleri gayet selim ve münevver iken, emrâz-ı kalbden vâveylâ etmişler. İşte bu zatlardaki, nefs-i emmâre değil, belki âsâba devredilen nefs-i emmârenin vazifesidir. Maraz ise, kalbî değil, belki maraz-ı hayalîdir.
İnşaallah, aziz kardeşim, size hücum eden nefsiniz ve emrâz-ı kalbiniz değil, belki mücahedenin devamı için beşeriyet itibarıyla âsâba intikal eden ve terakkiyât-ı daimîye sebebiyet veren, dediğimiz gibi bir hâlettir.” Mektubat 316

Hizmet dava eden insanların çok dikkat etmeleri gerekiyor. Kendisinden daha kabiliyetli olan şahsiyetleri, kendileri hep önde görülsün diye harcayanların kulakları çınlasın. Hep önde görünme gayreti içinde olan. Her konuda, her işte kendisinden başka kimseye fırsat tanımayan, nefsin esiri olmak gibi bir hastalığa yakalanmaktan Allah’a sığınmak lazım.

Ya Rab, bizi nefsimizin şerrinden muhafaza eyle. Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum