Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Namık Kemal ve Bediüzzaman-2

Bediüzzaman, İttihad-ı İslam düşüncesinde Namık Kemal’i,  selefleri arasında sayar. Divan-ı Harbi Örfi’de bu konu ile ilgili olarak geçen ifade şu şekildedir: Sultan Selim’e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zira o vilâyat-ı şarkiyeyi ikaz etti. Onlar da ona biat ettiler. Şimdiki şarklılar, o zamanki şarklılardır. Bu meselede seleflerim, Şeyh Cemaleddîn-i Efganî, allâmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlimlerden Ali Suâvi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslâmı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim’dir. (1)

Bediüzzaman’ın İttihad-ı İslam fikrinde selefleri arasında saydığı Namık Kemal, eserlerinde İslam birliğinin önemini ve lüzumunu açık ve kararlı bir şekilde ifade etmektedir. Özellikle Magosa’da yazmaya başladığı, ancak uzun bir aradan sonra 1881 yılında Midilli’de tamamlayabildiği ‘’Celaleddin Harizmşah’’ isimli eserinde bu görüşlerini net bir şekilde görmek mümkündür. Türk edebiyatının tiyatro formunda yazılan ilk eserlerinden olan Celaleddin Harizmşah’ta, Moğol istilasına karşı, İslam birliği fikrini Celaleddin’in ağzından çok kuvvetli bir şekilde ve İslam âlemini koruyabilecek en önemli düşünce olarak ifade edilmektedir. Bu eser, Namık Kemal’in üzerinde en çok çalıştığı ve en çok sevdiği eseridir. Ölümüne yakın yıllarda yazdığı bu eserde Namık Kemal’in, İttihad-ı İslam düşüncesini tamamen benimsediği ve Osmanlı Devleti’nde görülen problemlerin çözümünün de ancak bu yolla olabileceği noktasına geldiği görülmektedir.

Yine Bediüzzaman, 1895 yılında geldiği ve yoğun siyasi çalışmalarda bulunduğu Mardin’de, Namık Kemal’in hürriyetçi fikirlerinden etkilendiğini şu ifade ile belirtmektedir: ‘’İnkılâptan on altı sene evvel, Mardin cihetlerinde, beni hakka irşad eden bir zata rast geldim. Siyasetteki muktesit mesleği bana gösterdi. Hem, tâ o vakitte, meşhur Kemâl’in "Rüyâ"sıyla uyandım.’’(2)

Bediüzzaman’ın, uyanmasına vesile olarak zikrettiği Rüya isimli eseri, Namık Kemal’in nesir eserlerinden biridir. Bu eser Magosa’da yazılmıştır. Türk Edebiyatı Tarihinde, bu eser ile ilgili olarak şunlar ifade edilmektedir: ‘’(Namık Kemal bu eser ile ilgili olarak İstanbul’da bulunan dostu) Zeynel Abidin Bey’e gönderdiği mektubunda: ‘’Rüya’yı gönderdim. Tab’ına Kasab (Kasab Theodur: Yahudi bir gazeteci) değil, kahraman katil bile cesaret edemez. Avrupa’da bastırırsanız,  onu bilmem.’’ demek lüzumunu duymuştur. 

1289 yılı Safer ayının 14. Gecesi (23 Nisan 1872) görülmüş bir rüyadır’’ başlıklı bu eserinde Namık Kemal, Hürriyet Perisi’nin bir güneş gibi doğarak söylediği bir hitabeti tasvir ve nakleder: Rüya, kendisini İstanbul’da Boğaziçi’nde, denize nazır bir köşkte hayal eden muharrir tarafından görülür. Güneşli bir sahrada bir bulut içerisinden hürriyet perisi doğuyor. Çevresine parça parça zincirle dökülerek ilerliyor. Heyecanlı bir lisanla halka esaretin kötülüğünü; hürriyet için ölümden bile korkmamak gerektiğini söylüyor. Bu perinin büründüğü güzel bulut onun bir silkinmesiyle, ortasında ayyıldız bulunan bir Osmanlı bayrağı şekline giriyor.

Bayrağın üzerinde:
“Yed-i hürriyetindir rüyeti ikbal-i Osmani.
Bi- Hamdillah erişdi devr-i istikbal-i Osmani” beyti yazılıdır.

Arkasından Namık Kemal, her tarafı manevi görüyor. Vatan;  halk hakimiyeti, hürriyet, maarif, vb. sayesinde adeta cennete dönüşüyor. Büyük bir mektuplaşma ve haberleşme hürriyeti başlıyor. Kemal, kendinden geçmişçesine bu rüyadan uyanıyor.  Aynı mes’ud alemi bir daha görmek için hemen gözlerini kapıyorsa da, bunun bir faydası olmuyor. Kemal, rüyasını Hürriyet Kasidesinin şu beyitleriyle bitiriyor:

Ne yar-i can imişsin ah ey ümmid-i istikbal.
Cihanı sensin azad eyleyen bin türlü mihnetten
Senindir devr-i devlet, hükmünü dünyaya infaz et.
Hüda, ikbalini hıfz eylesün her türlü afetten

Yer yer hayli külfetli ve terkipli bir dille kaleme alınan bu Rüya’nın mühim bir tarafı, vatanın maarif ve imar hareketleri ile, fabrikalarla mamur bir geleceğinin rüyasını görmüş olmaktır.’’(3) 

1934 yılında yazdığı Yirmi İkinci Lem’a da  Bediüzzaman, hürriyetçi fikirlerinden dolayı hapislere düşen ve uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan Namık Kemal’in Abdülhamid’i hedef alarak yazdığı Hürriyet şiirindeki beytin, esasında bu asrın gaddar yüzüne çarpılmaya daha layık olduğunu şöylece belirtmektedir: ‘’Evet, şu hürriyet perdesi altında müthiş bir istibdadı yaşayan şu asrın gaddar yüzüne çarpılmaya lâyık iken ve halbuki o tokada müstehak olmayan gayet mühim bir zâtın yanlış olarak yüzüne savrulan kâmilâne şu söz;
Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imhâ-yı hürriyet?
Çalış, idrâki kaldır, muktedirsen âdemiyetten!(4) beyti ile, hürriyet sevdasını bir kez daha dile getirirken, Sultan Abdülhamid’in de hak etmediği bazı  hücumlara maruz kaldığını, veciz bir şekilde ifade etmektedir.

DİPNOTLAR:
1-Bediüzzaman Said Nursi, Divan-ı Harbi Örfi, Yeni Asya Neşriyat, Sayfa: 29
2-BSN, Münazarat, Yeni Asya Neşriyat, Sayfa: 123
3-Nihad Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, 2. Cilt, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1997, Sayfa: 903-904
4-BSN, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, Sayfa: 175

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum