Erdoğan ÇELEBİ

Erdoğan ÇELEBİ

Namazın hukukunu muhafaza

Namazın hukuku, vaktinde ikamesine, tadiline, erkanına, keyfiyetine ve huşu'suna bakar.

***

Namazın Hukukunu muhafazadan bahsederken, ilk önce Afyon Mahkemesi duruşmasından bahsetmeden geçmek olamaz.

Bediüzzaman Hazretlerinin Afyon Mahkemesinde duruşma ortasında seccaddesini yere serip giren vaktin namazını eda etmek istemesi karşısında, Ağır Ceza Reisinin üstada karşı çıkarak, "daha sonra kaza edersin, burası mahkeme" demesi karşısında, Üstad Hz.nin "biz namazın hukukunu muhafaza için buradayız" diyerek, itiraza beş para ehemmiyet vermemesi ve namazını ikame etmesi bizler için, namazın vaktinde kılınması noktasında hassasiyet kazanmak için önemli bir örnektir.

***

Hukuk, hak kelimesinden türetilmiş bir kavram olup çok özetle BİRŞEYE HAKKINI VERMEKTİR.

Namazın hukuku ise, namazın hakkını vererek onu korumaktır.

O da namazın hayatiyetini, ehemmiyetini idrak etmekle olur. Bunun içinde önce islam dininde namazın statüsünü kısaca tesbit ve teşhis etmek gerekir.  Şöyle ki;

Namazın fıkhen hükmü farz olup Allah'ın kılınmasını ayetle bildirdiği bir emridir.

Biz namazı Allah emrettiği için kılarız ki bu ihlastır.

Biz namazı Hz.Peygamber'in (a.s.v) kıldığı şekilde kılarız ki bu sünnettir,hayatımız devam ettiği müddetçe namazımıza da devam ederiz ki, bu da sadakattir.

Namaz dinin direğidir.(ayet)

Dinin direği olan bir ibadet kulluğun da direğidir. Dinimizi korumak , dinin direğini tahkim etmekle güçlendirmekle olur.Bu da namazın itidaline ve keyfiyetine bakar. Nasıl adalet mülkün temeli ise (Hz.Ömer), namaz da dinin direğidir.

Namaz imandan sonra en yüksek hakikattir.(Risale-i Nur) Yani, iman edenin imandan sonra yapacağı en önemli salih amel eda edeceği farz namazı olmalıdır.

Namaz bütün ibadetleri içinde bulunduran camiğ bir ibadettir. Bütün ibadetlerin özüdür.

Namazın da özü ve çekirdeği tesbih/sübhanallah, tahmid/elhamdülillah, tekbir/Ellahuekber ve tehlil/lailahe illallah'tır. Bunlar aynı zamanda bütün ibadetlerin de çekirdeği hükmündedir.

Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur.(Bediüzzaman) Zira, Allah'a ihanet eden  mahlukata da ihanet eder. Böyle kimsenin ise, sözü dinlenilmez.

İbadeti terkeden adam kainatın ibadetini ve zikrini de görmez, göremez, mahlukatı tahkir eder, hatta kainatın zikrini  de inkar eder, kıymetini tenzil eder.

Öyleyse namazın hukukunu korumak, kainatın hukukunu korumaktır. Aksi takdirde bütün mahlukat kendisinden şikayetçi ve davacı olacaktır.

Her kulun ferden ferda kılmış olduğu namaz hukuku ibaddır, kulluk hukukudur. Ancak, komutanların, devlet idarecilerinin namaz kılması ise, sadece ibadullah değil aynı zamanda hukukullahtır, Allah'ın hukuku hükmüne geçer. Zira, halk onları dindarlıkları ve ibadetlerine bakarak ya takdir ve taklit eder veya tahkir eder.

Namazın hakkını vermek, ONU İKAME ETMEKLE OLUR, kılmakla değil.

Namazı kılmakta namaza şekil vermek gibi anlamlar çıkar. Oysa biz namaza değil namaz bize şekil vermelidir. Eğer namazı ikame edersek, o da bizi ihya ve idame eder. Bizde devamlı bir tebeddülat ve tahavvülat yapar.

Senai Demirci'nin şiirinde dediği gibi "kıl beni ey namaz" diyebilmeliyiz. Namazdan önce ve namazdan sonra diye ifade edebileceğimiz bir gelişme yaşamalıyız, kemalat noktasında farkındalığımızı bir şekilde gözlemleyebilmeliyiz.

Namazı ikame etmekten acizane şunları anlamak mümkündür. Öncelikle tabii ki namazı Allah emrettiği için kılacağız, dünyevi bir amaç gütmeyeceğiz. Bilahare,

1-Namazı vaktinde yani vaktin başlangıcında eda etmek. Namaz vaktinde eda edilirse, Salat'tır, Salatı Kübraya İştirak etmektir. Kainatın tesbihatını ve tahıyyatını müşahede etmektir.

2-Namazı cemaatle eda etmek. Bu Cemaati Uzma Şuuruna ulaşmak için önemlidir.

3- İftitah tekbirini (namaza başlama tekbiri) alırken, ellerimizi kulak arkasına atar şekilde tekbir almak ve bütün kainatı ve masivayi geride bırakarak,maddiyattan ve dünyadan tecerrüd ile Zatı Ehadiyete iltica etmektir.

4-Tadili erkanla ikame etmek. Yani, namazın rükünlerine dikkat ve riayet ederek ikame etmek, aceleyle değil aheste aheste, sindire sindire ikame etmektir.

5-Külli bir niyet ve külli bir ubudiyet nazarıyla ikame etmek. Bu kısım  daha çok namazın evveliyle ve namaza başlamadan önceki haleti ruhiye ile ilgilidir.

Yani,bütün yeryüzü bir mescid, Kabe bir mihrab, medine bir minber, Hz.Peygamber (s.a.v.) bütün Ümmetine İmam şuuru ve haleti ruhiyesi ile ikame etmek. Bizde kabeyi ve bütün yeryüzünü ihata eden, dairesel olarak kuşatan o cemaati uzmanın bulunduğumuz yere ve zamana isabet eden safında el bağlamış bir şekilde kemerbestei ubudiyet içinde ve kabeye tebei olarak yönelmiş bir abdi aziz olarak namazı ikame etmektir. Burada zaman ve mekan mefhumunu da kaldırarak, Hz.Adem (a.s) dan kıyamete kadar bütün müminlerin, Peygamberlerin,asfiyanın,arifinin, müçtehid ve mücedditlerin,salih kulların aynı namazda saf bağladığı bir SALATI-I KÜBRA'YI VE BİR CEMAATI UZMA'YI HAYALEN DÜŞÜNEBİLİRİZ.

6-Namazı ihsan şuuruyla eda etmek. Yani,namazda Zatı Ehadiyet'in huzurunda olduğumuzun idrakinde olmaktir. Zira, biz Allah'ı görmesek dahi O Mabudu Hakiki bizi görüyor.

7-Namazı "müminin miracıdır" şuuru ile ihya ve ikame etmek. Özellikle, "iyyake nağbüdü ve iyyake nesteğın" de Zatı Ehadiyet'yle muhatab olduğunu idrak etmek,  "tahıyyatta ise, Ahmed'i Mahmud (a.s)'ın miracını,arşı azamı,kabı kavseyni ve burada Haliki Kainatla kelamına ve rüyetine ve cemaline ve sohbetine mazhar olmasını düşünmek ve bütün masnuatın zikirlerini, tesbihlerini,hamdlerini,tehlillerini tahiyyat olarak,hediye olarak Rabbi Rahimine sunmaktır.

8-Rükudan doğrulunca "Rabbena ve lekel hamd" ve devamında "hamden, tayyiben, kesiran, mübareken fiih" dedikten sonra secdeye gitmek.

9-Secdede ise, iki secde arasında "sübhanallah" diyecek kadar beklemek ya da daha güzeli "rabbiğfirli, verhamni, verzugni ve afini" duasını yaparak, Rabbimizden af, mağfiret, gına ve afetlerden muhafaza etmesini dilemektir.

Namazı hakkıyla ikame etmek için bu şartlara ilaveten elbette dahaları vardır. Ve ehli rikkat ve dikkat için de bir sınır koymak mümkün değildir.Ancak biz burada bildiğimiz ve yapmaya çalıştığımız kadarıyla anlatımda bulunmak istedik.

Elbette bütün bu hususların hepsinin birden yapılmasını,  herkesten aynı anda ve her zaman beklemek mümkün olmayabilir. Ancak hepsini yapamam diye bütün bütün de gözardı etmek doğru değildir.

****

İslam tarihinden nakledilen ibretli ve anlamlı bir hikaye ile meramımızı özetleyelim.

Halife Ömer bin Abdülaziz'e  (r.a) sormuşlar; "Asrı Saadetten sonra ilk kez  senin döneminde adeta yeni bir  saadet dönemi yaşandı. Bu devlet işlerini nasıl düzelttin"  demişler.

O Mübarek Halife; "Biz önce, Allah ile aramızı düzelttik, bizim bütün işlerimizi ise Cenabı- Hak düzeltti" diye cevap vermiş. Gelin, "Bizler de, Haliki Kainat'la, Mabudu Hakiki ile aramızı düzeltelim" inşaallah. Bunun yolu da öncelikle," muhakkak imandan sonra en yüksek hakikat" olan "NAMAZIMIZI DÜZELTMEKTEN ve ONUN HUKUKUNA RİAYETTEN ETMEKTEN GEÇİYOR."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum