Namaz'da insanın aklına neden çirkin şeyler geliyor

Namaz'da insanın aklına neden çirkin şeyler geliyor

Namaz kılan hemen herkesin aklına bazı şeyler geliyor. Bu şeyler bazen günlük işler, bazen de hoş olmayan görüntü ve düşünceler olabiliyor? Sonrasında vesveseye kapılan kişi "acaba bu günah mı?" ya da "namazım kabul oluyor mu?" vesvesesine kapılıyor.

Namaz kılarken aklıma sürekli düşünceler ve vesveseler geliyor; bundan nasıl kurtulabilirim?

Evvela, bu vesveselerin gelmesi normaldir, namaza daha sonra başlamak ile bir ilgisi yoktur. Şeytan vesvese silahını her insan için kullanır ve kullanıyor da. Öncelikle bu halin kişiye özgün olmayıp, genel bir kural olduğunu bilmeliyiz.

İkinci olarak; namazda akla gelen vesveseler, insanın kalbinden ve niyetinden değil, kalpte kürsüsü bulunan şeytandan geliyor. Yani namazda akla gelen o çirkin söz ve tasvirler, insanın değil şeytanın üflemesidir. Bunun en güzel ispatı o söz ve tasvirlerden insanın sıkılıp üzülmesidir. Zira insan kendi söz ve tasvirlerinden sıkılıp üzülmez. Demek o söz ve tasvirler, insanın kalbine ait değil, şeytana aittir.

Biz bunu böyle bilip üstünde durmaz isek, o vesvese zamanla kendiliğinden sönüp gider. Şeytanın gayesi bu söz ve tasvirleri insana kendinin diye yani, kalbinden çıkıyor diye yutturmak ve sıkıntı ve üzüntüler ile namazı terk ettirmektir. Özellikle namazda bu vesveselerin gelmesi bunun en güzel delilidir. Demek üzerinde durup vesveseyi şişirmemek gerekiyor. Nasıl arı ile uğraştıkça üstüne geliyor, uğraşmadığın zaman gidiyor ise, vesvese de aynı arı gibidir, üstünde durursak şişer, durmaz isek kaybolup gider. 

Kuvve-i vahime: Vehim kuvveti demektir. Kalbin bir köşesinde bulunan, sürekli şeytan veya şeytan gibi şerlileri dinleyen bir alet-i vesvesedir.  Şeytanın işlettirdiği bir cihazdır. Şeytan bir dil ise, vehim kuvveti ise bir kulak gibidir. Sürekli onu dinler ve ona yardımcı olur. Şeytan, bu vehim cihazını, insanları yoldan ve haktan saptırmak için sürekli işlettirir.

Hakikatta olmayan bir şeyi, varmış gibi gösterir ve insanı yanıltmaya çalışır. Vehimden gelen çirkin ve kötü düşüncelerin dinde bir hükmü ve zararı yoktur. Yani, kul mes'ul değildir. Fiiliyata yansımadıktan sonra, kişiye hiçbir günah yazılmaz.

Buna Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretleri şu ifadeler ile işaret ediyor:

”Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi, tevehhüm-ü küfür dahi küfür değildir. Tasavvur-u dalâlet, dalâlet olmadığı gibi, tefekkür-ü dalâlet dahi dalâlet değildir. Çünkü hem tahayyül, hem tevehhüm, hem tasavvur, hem tefekkür, tasdik-i aklîden ve iz'ân-ı kalbîden ayrıdırlar, başkadırlar. Onlar bir derece serbesttirler. Cüz-ü ihtiyariyeyi pek dinlemiyorlar. Teklif-i dinî altına çok giremiyorlar. Tasdik ve iz'an öyle değiller. Bir mizana tâbidirler.”(1)

Bu mesele en kapsamlı tatmin edici olarak, Yirmi Birinci Söz'ün İkinci Makamı'nda izah ediliyor. Orası ayrıca tahkik ve mütalaa olunursa, inşallah tam şifa bulunur.

(1) bk. Sözler, Yirmi Birinci Söz.

sorularlarisale.com

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.