Alaaddin BAŞAR

Alaaddin BAŞAR

Namaz kılmayan cami

Yazının başlığı Yılmaz beyin çok  dikkatini çekti: “Namaz Kılmayan Cami”
Pek bir şey anlamamıştı. Caminin namaz kılması nasıl olurdu?
Bir şey sormayı da erken buldu. Merakla dinlemeye koyuldu.
Yazı şöyle devam ediyordu:

İnsan tek başına ayrı bir âlem… Aklının, kalbinin, hayalinin, hafızasının, organlarının ve his dünyasının kendilerine uygun ibadetleri ve tesbihleri var.

Aklın ibadeti, “necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?” sorularının cevabını arayıp bulmak… Kendisini ve topyekûn kâinatı Allah’ın eseri bilip onlardaki ilâhî hikmetleri tefekkür etmek. Emir ve yasaklara ciddî bir muhatap olmak…

Kalbin ibadeti iman, muhabbet, hayret gibi ulvî manalar.

Kalb ve akıl denilen iki muazzam komutanın itaat etmesiyle, bedendeki bütün organlar ve duygular da ibadetteki yerlerini alır, vazifelerini yaparlar.

Sadece birkaç misâl:
Gözün ibadeti, bakışlarını helâl dairesinde dolaştırmaktır. Böyle bir göz, “rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı” olarak dağdan da bal süzer, ırmaktan da; denizden de bal süzer, semâdan da. Marifet ve muhabbet balı bütün eşyadan süzülebilir. Çünkü her şey Allah’ı tesbih etmekte, Onun isimlerine ayna olmakta, Onun verdiği vazifeyi kusursuz görmektedir.

Kulak, sesler âleminin gözü gibidir. Kendisine çizilen sınırlar içerisinde, yâni en düşük ve en yüksek frekanslar arasında o âlemi temaşa eder. O da göz gibi bir bal makinesi olur.

İnsanda bir “endişe hissi” var. Bir tüccar, kazancının haram olma endişesini taşıyarak ticaretini Kur’an esaslarına göre icra ederse endişesini ibadete dönüştürmüş olur. Hangi yolla olursa olsun, mutlaka zengin olma hırsına kapılan ve bütün endişesi, bu hedefi yakalayamamak olan bir insan,  bu hissini nefsine hizmet ettirmiş ve ibadetten men etmiş demektir.

İnsan, “sevgi hissi”ni, Rabbine teveccüh ettirir ve mahlûkatı da Onun namına severse “sevgi hissi” ibadettedir… Bilindiği gibi, dünyanın üç yüzü vardır: Birisi, “âhiretin tarlası olma” yüzü, ikincisi, “Allah’ın isimlerine ayna olma yüzü”, üçüncüsü ise “nefsin hevesatına bakan” yüzüdür.

İşte, sevgi hissi dünyanın ilk iki yüzüne sarf edilirse bu his de ibadette demektir. Üçüncü yüze sarf edilmesi hâlinde ibadet terkedilmiştir.

İnsan bütün organlarını ve duygularını yaratılış gayesinde kullanmakla küllî bir ibadet yapmış olur

Bedenimizde, yüz trilyon kadar hücre olduğundan söz ediliyor. Buna göre bir kimse lokmasını çiğnemeye başladı mı, bu hücreler de sanki ağızlarını açar ve yapılacak taksimatta kendilerine düşecek hissenin gelmesini beklerler. Eğer insan, yediği bu lokma için Rabbine şükrederse bütün hücrelerin şükrüne tercüman olmuş olur; hamdini onlarla birlikte yapar.

•••

Ben bu vecizeyi okurken, hayalimde tuhaf bir manzara canlandı. Her insan, içinde trilyonlarca cemaat bulunan bir cami gibiydi. Şu farkla ki, bu camiye de ibadet emredilmişti, ibadet görevini yerine getirmeyen insan, sanki ‘namaz kılmayan bir camiye’ benziyordu.

Ve Allah’a her an ibadet eden hücrelerini, organlarını ve duygularını isyan menzillerinde gezdirenler, büyük bir cinayet işlemiş oluyorlardı.

Muhakkak, bunun cezası çok ama çok çetin olacaktı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum