Myanmar'daki reform süreci azınlık sorununa çözüm olmadı

Myanmar'daki reform süreci azınlık sorununa çözüm olmadı

Etnik ve dini azınlıklar, maruz kaldıkları ayrımcılığın sona erdirilmesini bekliyor

ABD Başkanı Barack Obama'nın Myanmar'a ziyareti, bir kez daha dikkatleri yaklaşık 50 yıl süren askeri cunta yönetiminin ardından ancak 2011'de sivil bir hükümetin iktidara geldiği güney Asya ülkesine çekti.
 
Mart 2011'de iktidara gelen Tein Sein liderliğindeki sivil hükümetin çok sayıda siyasi mahkumu serbest bırakmasına, etnik gruplarla ateşkes imzalamasına, basın özgürlüğünü genişletmesine ve denetim yasalarını hafifletmesine karşın Myanmar, dünya gündeminde hala insan hakları ihlalleri, dini azınlıklara uygulanan ayrımcılıkla yer alıyor.
 
Baskı dolu bir geçmiş-
 
Myanmar, 1900'lerin ortalarına kadar Birmanya adıyla biliniyordu. İngiltere, 1820'de askeri lider Maha Bandula'nın Hindis­tan'ın Manipur ve Assam eyaletleri­ni ele geçirip Bengal'i kontrolü altına almaya çalışması üzerine Birmanya'ya savaş açtı. İngiltere'ye karşı fazla direnemeyen Maha Bandula geri püs­kürtüldü, Hindistan'da ele geçirdiği topraklardan çekildi ve Birmanya'nın güneyindeki Arakan ve Tenasserim bölgelerini de İngilizler'e bırakmak zorunda kaldı. İngiltere, 1826'dan 1886'ya kadar Birmanya'nın tamamını kontrolü altına geçirdi. Ülke, Hindistan'ın eyaleti olarak uzun yıllar İngiliz yönetiminde kaldı. İngiliz sömürgesi, 1948 yılında sona erdi.
 
"Burma Birliği" adıyla 4 Ocak 1948'te bağımsızlığını ilan eden ülkenin ilk Devlet Başkanı Sao Shwe Thaik oldu. 2 Mart 1962'de General Ne Win yönetimindeki ordu, askeri darbe ile yönetime el koydu. İktidardaki devrimci konseyin ilan ettiği "Burma Tarzı Sosyalizm" ile toplumsal yaşamın her alanı devlet kontrolü altına alındı. 1974'te Burma Birliği Sosyalist Cumhuriyeti Anayasası'nın kabul edildiği ülkede, 1988 yılına dek tek partili sistem uygulandı. Bu süreçte askeri yönetime karşı yükselen muhalif sesler, baskı ve zulümle bastırıldı.
 
Demokrasi yanlılarının ekonomik kriz ve siyasi baskıya karşı 1988'de başlattığı ve ülke geneline yayılan "8888 İsyanı", binlerce göstericinin güvenlik güçleri tarafından öldürülmesine neden oldu. General Saw Maung, 1988'de askeri darbeyle yönetime el koydu ve Devlet Hukuk ve Düzen Sağlama Konseyi'ni (SLORC) kurdu. SLORC, 1989'da ülkenin adını "Myanmar Birliği" olarak değiştirdi. 1990'da ilk kez seçim yapıldı ve muhalefetteki Aung San Suu Çii'nin Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) Partisi, parlamentodaki 489 sandalyeden 392'sini kazandı. Ancak seçim sonuçlarını kabul etmeyen askeri cunta, 2011'e kadar iktidarda kaldı.
 
Sivil yönetim ve reform süreci-
 
Ülkede 2008 yılında ilan edilen yeni anayasanın ardından 2010 yılındaki seçimleri, Tein Sein'in liderliğindeki Birlik, Dayanışma ve Kalkınma Partisi kazandı. 30 Mart 2011'de yemin ederek devlet başkanlığı görevine başlayan Tein Sein, reform sürecini başlattı. Hükümetin ilk icraatlarından biri, seçime girmesine izin verilmeyen Aung San Suu Çii'nin 15 yıllık ev hapsine son vermek ve af ilan ederek binlerce mahkumu serbest bırakmak oldu.
Tein Sein, Eylül 2010'da Çin tarafından finanse edilen tartışmalı Myitsonec hidroelektrik santrali inşaatını askıya aldı. Karar, yeni hükümetin kamu oyunun görüşlerini dikkate alması olarak yorumlandı. Hükümet, ekim ayında da 200 siyasi tutukluyu serbest bıraktı ve sendikalara izin veren yeni çalışma yasasını onayladı.
Yıllarca dış dünyaya kapalı kalan ülkeyi ilk ziyaret edenlerden biri, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton oldu. Clinton, Devlet Başkanı Thein Sein'in yanı sıra muhalefet lideri Suu Çii ile de görüştü ve reformların devam etmesi durumunda ikili ilişkilerin düzeleceği mesajını verdi.
Hükümet, 2012'de ülkede ilk kez barışçıl gösterilere izin veren yasayı onayladı. Hükümet, aynı zamanda Kaçin ve Şan etnik grupları ile ateşkes imzaladı. 2012'de hükümet, aralarında 1988'deki öğrenci gösterilerine katılanlar da bulunmak üzere yaklaşık 600 siyasi tutukluyu serbest bıraktı.
Ülkede 2012'de yapılan seçimlerde Suu Çii'nin partisi 43 milletvekili çıkardı, muhalefet lideri de parlamentoya girdi. Uluslararası arenada genel olarak adil olarak nitelenen seçim, memnuniyetle karşılandı. ABD ve AB, Myanmar'a yaptırımları askıya aldı. Ülke dışına çıkmasına izin verilen Suu Çii, 1991'de kazandığı Nobel Barış Ödülü'nü almak üzere Norveç'e gitti.
Kasım 2012'de ABD Başkanı Obama'yı ağırlayan ülke, ulusal güvenliği tehdit ettikleri gerekçesiyle ülkeye girişlerine ya da ülkeden çıkmalarına izin verilmeyen 2 bin 82 kişi kara listeden çıkardı.
ABD ve Avrupa'yı ziyaret eden Thein Sein, Nisan 2013'ten itibaren şahısların gazete yayınlamasına izin verileceğini açıkladı. Hükümet, Ocak 2013'te beş ya da daha fazla kişinin bir araya gelmesini yasaklayan 25 yıllık yasayı kaldırdı. Reformlara devam eden hükümet, 2014'te de telekom ağını yabancı yatırımına açan anlaşmayı imzaladı. Savunma Bakanlığı da ülke tarihinde ilk kez kadınların orduya katılmasına izin verdi.
 
Tartışmalı nüfus sayımı-
 
Yapılan reformlara ve Myanmar hükümetinin çizdiği olumlu tabloya karşın, insan hakları örgütleri, Myanmar'da insan hakları ihlallerinin devam ettiği uyarısında bulunarak AB'yi yaptırımları tamamen kaldırmaması konusunda uyardı.
Myanmar'da 1983 yılından bu yana yapılan ilk nüfus sayımı, insan hakları ihlallerini bir kez daha gündeme taşıdı. Birleşmiş Milletler desteğiyle ülkenin demografik yapısını ortaya çıkarmak için yapılan nüfus sayımı, 30 Mart'ta başladı ve 10 Nisan'a kadar devam etti. 100 binden fazla sayım memuru, kapı kapı dolaşarak halktan 41 maddeden oluşan anketi yanıtlamasını istedi. Ülkenin 51 milyon 419 bin nüfusa sahip olduğunu ortaya çıkaran sayım, azınlıklara ayrımcılık uygulandığı için insan hakları örgütleri tarafından eleştirildi. Toplam nüfusun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturduğu sanılan etnik gruplar, nüfus sayımının kendilerine yeterince danışılmadan yapıldığını ileri sürdü.
Kaçin Bağımsızlık Örgütü gibi bazı silahlı gruplar, vatandaşların kendilerini 135 etnik gruptan birine dahil etmeleri ya da "diğer" seçeneğini işaretlemelerinin istendiği nüfus sayımına karşı çıktı. İnsan hakları örgütleri, ülkenin batısındaki Rakhine (Arakan) eyaletinde yaşayan yaklaşık 1 milyon 300 bin Rohingya Müslümanının da nüfus sayımında "diğer" seçeneğini işaretlemek zorunda kaldıklarını belirtti.
 
Rohingya Müslümanlarının bitmeyen dramı-
 
Myanmar'ın batısındaki Rakhine eyaletinde 2012'de Budistler ile Müslümanlar arasında çıkan çatışmalar, Rohingyaların dramını gözler önüne serdi.
 
Budistler tarafından düzenlenen saldırılarda çoğu Müslüman çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. Yüzlerce ev ve iş yerinin ateşe verildiği çatışmalar yüzünden 125 bin kişi bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. İnsan Hakları İzleme örgütü, Mayıs 2013'te yayımladığı 153 sayfalık raporda, Myanmarlı yetkilileri, Arakan eyaletinde Rohingya Müslümanlarına karşı etnik temizlik yapmakla suçladı. Örgütün Asya'dan sorumlu Müdür Yardımcısı Phil Robertson, "Myanmar hükümeti, evlerini terk etmek zorunda kalan Müslümanlara yardım ulaştırılmasını engelleyerek ve seyahat özgürlüklerini kısıtlayarak etnik temizlik kampanyasına katkı sağlamaktadır. Saldırılara bir an önce son vermemesi ve sorumlu kişileri adalet önüne çıkarmaması durumunda Myanmar hükümeti, ülkedeki etnik ve dini azınlıkları hedef alan şiddet olaylarından sorumlu olacaktır" dedi.
Myanmar hükümetince Bangladeş'ten gelen göçmenler olarak görülen, "Bengalli" olarak nitelenen ve 1982'de kabul edilen yasa ile vatandaşlık haklarını kaybeden Rohingyalar, hala "devletsiz" sayılıyor. Rohingyalar, ancak kendilerini "Bengalli" olarak tanımlamaları durumunda vatandaşlık hakkı alabiliyor.
 
Mylanmar hükümeti, Myanmar'da Rohingya Müslümanı olmadığını ileri sürüyor.
Birleşmiş Milletler tarafından "eziyet gören dini azınlık" olarak kabul edilen ve ülkenin batısındaki Arakan eyaletinde derme çatma kamplarda yaşayan yaklaşık 1 milyon Rohingya Müslümanı, Tein Sein hükümetinin başlattığı reform sürecinden hiçbir şekilde yararlanmadı. Rohingyalar, sadece kendileri için uygulanan bazı kısıtlamalara maruz kalıyor. Resmen evlenmelerine olanak tanınmayan Rohingya çiftlerine sadece 2 çocuk için izin veriliyor. Doğan çocuklar için ise doğum belgesi düzenlenmiyor. Teknelerle Arakan'dan diğer ülkelere gitmeye çalışan binlerce Rohingya Müslümanı, insan hakları örgütlerinin tüm uyarılarına rağmen halen hem şiddet olaylarına hem de yasal, ekonomik ve toplumsal ayrımcılığa maruz kalıyor.
 
Budistlerin düzenlediği saldırılarda yaralanan Rohingya Müslümanlarına sağlık hizmeti sunan Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü çalışanları, şubat ayında ülkeden sınır dışı edildi.
Hükümetin Arakan'daki olaylarla ilgili düzenlediği soruşturmada, eyalette Müslümanların ölümüyle sonuçlanan çatışma çıkmadığı ileri sürüldü.
 
AA

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.