'Mübarek' Isparta, 'Kahraman' Nur Talebeleri

Bediüzzaman, gaye-i hayal edindiği medresetüzzehrayı manen gerçekleştirmesi, çok sevdiği kardeşi Abdülmecid ve yeğeni Abdurrahman gibi, kendi canlarını dahi feda edebilecek kadar sadık, ihlâslı, cefakâr ve vefakâr hakiki kardeşleri vermesi bakımlarından Isparta vilayetine çok önem verir. Bu nedenle Ispartalı olduğunu söyler ve Isparta, onun nazarında din ve iman kuvveti yönlerinden mübarekiyet makamındadır.

Fevkalade ağır şartlar altında ve binlerce fesat hareketlerinin bulunduğu bir zamanda, fevkalade sebat, sadakat, uhuvvet, ihlâs ve kahramanlıkla, birlik ve beraberliklerini muhafaza eden, hizmetlerine ara vermeden devam eden talebeler bu mubarekiyette önemli bir paya sahiptir.

Nurların medresesi olduğu için Isparta vilayeti bir merkez hükmüne geçmiş, başka vilayetlere de ders vermesi, dinsiz komiteler tarafından ortadan kaldırılmak istenen İslam şeairini yaşatması hususlarında da güzel örnek olmuştur. 

Bediüzzaman’ın garipliğine, ilmine, faziletine ve kemalatına hayranlık duyan bahtiyar insanlar, etrafında toplanarak gönüllerini ve ömürlerini vermişler, saff-ı evveli/birinci safı teşkil etmişlerdir.

Bu saff-ı evvel arasında, halkın her kesiminden insanlara rastlamak mümkündür. Hafızlar, imamlar, şeyhler, veliler, efeler, çobanlar, tüccarlar, çiftçiler, çocuklar, ihtiyar kadınlar, erkekler ve ümmiler var. Bunların hepsi de kendi kabiliyetlerine göre bir işin ucundan tutmuşlar gece-gündüz demeden çalışmışlar ve ehl-i dünyayı mağlup edecek büyüklükte harika hizmetlere imza atmışlardır.   

Böylesine harika hizmetlerin ve toplumu aydınlatma hareketinin büyük fakültelerde okumuş insanlar tarafından yapılması beklenir. Ama Batılı usulde eğitim veren yüksek mekteplerden mezun olanların çoğunun ikbal peşinde koştuklarını ve rejimden yana olduklarını, kendi karanlık dünyalarını aydınlık zannederek başkalarının da dünyalarını karartmaya çalışan zavallılar olduklarını; Bediüzzaman’ın yanında yer alan, etrafında halelenen, onun iman ve Kur’an davasına ihlâs ve sadakatle bağlanan ve dünyayı aydınlatan insanların ise, medreselerden ve mahalle hocalarından ders alan halktan hatta hiç okuması yazması olmayan ümmi insanlar olduklarını görüyoruz.

Bediüzzaman, hizmete koşanların azlığına ve çoğunun da eğitimsizliğine rağmen yapılan hizmetlerin üstünlüğünü İhlâs Risalesinde; “Yirmi seneden fazla kendi memleketimde ve İstanbul’da ettiğimiz hizmet-i ilmiye ve diniyeye mukabil, burada, yedi sekiz senede yüz derece fazla edildi. Hâlbuki kendi memleketimde ve İstanbul’da, burada benimle çalışan kardeşlerimden yüz, belki bin derece fazla yardımcılarım varken, burada ben yalnız, kimsesiz, garip, yarım ümmî; insafsız memurların tarassudat ve tazyikatları altında, yedi sekiz sene sizinle ettiğim hizmet, yüz derece eski hizmetten fazla muvaffakiyeti gösteren mânevî kuvvet, sizlerdeki ihlâstan geldiğine kat’iyen şüphem kalmadı.” (Nursi, Bediüzzaman Said, http://www.erisale.com/#content.tr3.270.271) şeklinde ifade eder.

Evet bu mübarek, ihlaslı ve fedakar kahraman insanlar hiçbir baskı ve yıldırma hareketine boyun eğmeden ve hayatlarını hiçe sayarak elmas kalemlerle cihad etmişler, hem kahraman ünvanını iliklerine kadar hak etmişler, hem de memleketleri olan Isparta’ya mübarekiyet kazandırmışlardır.

Şimdiki Isparta’nın da bu bayrağı elden bırakmayacağını bu sempozyum göstermiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.