Modellerimiz

Anne çocuğu dünyaya gelmeden önce dua eder. "Rabbim dünyaya gelecek olan misafirini öyle karşıla ki, büyüdükçe beni ve çevresindekilerin birer emanetçi , gerçek sahibinin kendisi ve model aldığı hakiki kişinin peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) olduğunu; terbiye etme ve eğitimin en mükemmeli  Rabbim senin yaptığının bilinci ve şuurunda olmasını; sana emanet, tevekkül ederek, şefkatle kucakla. İsminin bile rüyasında gösterdiğinin yavrumu senden geldiğini ve sana kavuşturmanı diliyorum." Ne harika bir dua. Hayallerimizle ve merakla bu çocuğu takip edelim mi? ne dersiniz?

Gözlerini dünyaya açan çocuk merakla çevresini ve kendisini inceler. Ne kadar da küçüğüm. Çevremdekileri büyük, ben de büyümek istiyorum. Yürümek, koşmak, oyun oynamak, konuşmak, dillerini öğrenmek. Bak etrafımda bulunanlar beni anlamıyor. Konuşuyorum, soru soruyorum dilimi bilip cevap vermiyorlar. Annem, babam ve  kardeşlerim ne kadar çok seviyorlar beni. Kucaklamaları, gülücükleri beni mutlu ediyor. İlk gördüklerini model almaya başlıyor. Güven duyma, aidiyet duygusunu, annenin şefkatli sinesini, merhametli babasını, paylaşmayı, yardımlaşmayı, kıskançlığı, kavgayı, barışmayı kardeşlerinden öğrenir. Toplumun küçük bir numunesi aile değil mi? Aile ne kadar mükemmel olursa çocuklar da bu eğitim sahasında ilk öğrenimi “çekirdekten yetişme” olarak topluma geçecektir. Ailenin etrafında dede-nineleri, amca- dayıları, teyze- halaları görür. Onlardan öğrendikleriyle gelişir. Çevresi komşu ve  akrabalarıyla zenginleşen çocuk mıknatıs gibi iyilikleri çeker kötülükleri öğrendikçe onları itmeye başlar. Ne kadar sevimli diyenler onun güzelliklerini görürken diğerleri ne sevimsiz, yaramaz bizim yanımıza gelmez kendini sevdirmez,derler.

İlkokula başladığında  öğretmenini model almaya başlar onun gibi bilgili, sevecen biri olmak. “Büyüğünce ne olmak istersin?” sorusuna öğretmenini sevdiği için “öğretmen” olacağım der. Okumayı, yazmayı birey - toplum ilişkisini hayatın ikinci sahası okulda bulur. Okula gidip gelirken çevresindeki bitkiler, hayvanlar, insanlar, yeryüzü, gökyüzü merak konusudur. Bir mucit gibi yeni yeni keşifleri görür, işitir, eline alır inceler, öğrendikleriyle karşılaştırmalar yaparken tefekkür etmeyi öğrenir. Orta okula ve lisede dini eğitimlerle takviye eden eğitim; başka bakışlarda örnek alacağı insanlar çoğalır. Öğretmenleri, okuduğu hayata dair isim yapmış önderleri model alır.Tabi ki iyi modeller olduğu gibi kötü modeller de vardır. Aklı kemale erdikçe bunları da ayırt etmeye başlar. Annesinin duası kabul olmuştur. Annenin terbiye ediciliği  yavaş yavaş kendisinden uzaklaşır. Çocuk ileriki yaşlarda fark edeceği; kendisini gözeten, koruyan, her an yanında bulunan gizli bir varlığı keşfedecektir.

Peygamberlerin hayatları, sahabeler, evliyalar, alimler, bilim adamlarını model almaya devam eder. Manevi şahsiyetlerin, evliyaların, sahabelerin mükemmel ahlak ve model davranışlarının gerçek kaynağının Hz. Muhammed (sav) olduğunu, Kötülüklerinin Kaynağının merkezi şeytan ve askerlerinin kendi nefsini kullanarak nasıl sıratı müstakimden kaydırdığını fark eder. Tekamül ettikçe merak ve hayalleri genişleyen dünya yolcusu kendiyle muhasebe etmeye başlar. Kur'an’ın ayetlerini kendinde okumaya başladığında rabbine açılan hakikatleri anlamak için Risale-i Nur külliyatıyla karşılaşır.Talebeler arasında kendinde bağdaştıran bir davranış modelleri bulur. Sadakat, örneğini Hz. Hatice, sahabeden Ebu Bekir,  Risale-i Nur’dan Zübeyir ve saffı evvelleri; Sebat ve  adalette Hz. Ömer , Bekir Berkleri, İlimde Hz. Ali- Hz. Ayşe, Kahramanlıkta ve Şehitlikte Hz. Hamza, Hafız Ali, binbaşı Asımları, Yardımlaşmada misafir ağırlamada Hz. İbrahim ve Hz. Zeynep, Şefkat kahramanlarını, cenneti meydana getiren dört hanımlar Hz. Hatice, Hz. Meryem, Hz. Fatıma, Hz. Asiye’dir. Ensar Muhacir ilişkisinde Eyüp Ensar’idir…vb...  Model olarak üstadı Said Nursi’yi  takip eder. Okuduğu bahislerde bana muvakif olan tam hisseder derken onu anlamak ister. Hüzünlü olduğu yerlerde hüzünlü, ağladığı bölümlerde ağlar, şefkati hissetmeye, fikirler açılmaya, hakikat ve kendi penceresinden peygamberine özellikle Rabbine perde olmasını anladığından Üstad’ının yavaş yavaş aradan çekilmesini izler. İhlas risalesini okurken tefani sırrındaki  fikren yaşamanın ölçülerini öğrenir.

Olgunluk çağına geldiğinde ruhunun sağ taraf dediğimiz şahıslar;  akîl sahiplerini, kalbi selim modeller yer alırken; sol tarafında, felsefe,bilim taraflı, enaniyetli modeller vardır. Dua eder. öğrendiklerini hayırda kullanmak, Allah’ın Rızasını kazanmak için “Vermek istemese istemeyi vermezdi” duasına şahit olur. Gereksiz bilgilerin yığıntılarıyla kirlenen hafızasına ateşe verilip yanmasının  nura dönüşen modelleriyle birlikte olmanın heyecanını yaşar. Sağ ve sol kanatları çırparken dengeli olması için acizliğini, fakirliğini hisseder. Şevki mutlak, şükrü mutlakla sıratı müstakimde yol almaktadır. Bunların yanında miracın hiçlikten geçtiğini, hiç ender hiç olmanın yolundadır artık.

Hayatında karşılaştığı  her canlının okunması gereken bir mektup olduğunu, öğrenme süreci devam ederken öğrendiği  en büyük şey  kendisini tanımaktı. “Kendini bilen Rabbini bilir.” sırrındaki hakiki modelin peşine düşer. Model aldıkları şahıslar vefat etmiştir. Bu dünyada örnekleri var mı? düşüncesiyle modeller ararken anladı ki; Risale-i Nur talebelerinin farklılığı üstadı Said Nursi’yi  anlamak; sahabe ve evliyaları model almak, Hz. Muhammed’i (sav) anlamak bilmek ve Sünneti Seniyye’yi yaşamaktı. Gerçek ahlak,  Kuran ahlakını  öğrenmek ve yaşamaktı. Şimdi hayatındaki modeller; Allah’ın isim ve sıfatlarına açılan perdelerdi. Mana isimle bakmanın dünyada mutsuzluğa nedendi. Mana’ı harfiyle bakmak, rabbinin kendisini terbiye edip şah damarından daha yakın olduğunun huzuru yaşamaktı. Her an koruyup kollayan, gözeten, işiten, kalbinin ve aklının en ince isteklerini duyan bilen bir varlığın hakikatini bilmek, anlamak, yaşamak insanın miracı olması ne mutlu. Gayeyi hayalini gerçekleştirirken hiç ender hiç olmayı yakalayabilmek. Annenin duasının gerçekleşmesi bu dünyada lezzetleri tattırıp yaşatırken, Ahiret’te likaya, rü'yetüllah’la müşerref olmak bir vücudun azalarıyla birlikte olmak nasıl olur?

Hepimizin modelleri vardır. Maddi ve manevi varlıklı şahıslar, şeyhler, talebeler, imamlar, …. şunu bilmemiz gerekir ki bunlar birer sebeptirler. Bizleri yapılandırmak için karşımıza çıkan modeller ve rabbimizden gelen mektuplardır. Çok önem verildiğinde gizli şirke götürebilen nefsin ve şeytanın oyunları olduklarını bilmekten geçiyor. Hakiki model Hz. Muhammed (sav)’ in Sünneti Seniyye’sidir. Kendimizi yaşamak değil Sünneti yaşamak. Kendisini yaşamayan ölmüştür. “Ölmeden önce ölünüz”  düsturuyla nefsini terbiye etmek, dünyayı kalben terk etmek. Cenab’ı Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmanın modeli Hz. Muhammed (sav)’dir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum