Mısır patladı, Tunus fanustan çıktı

İslam coğrafyasında cereyan eden hürriyet hareketleri son günlerde hız almaya başladı.

Tunus’ta diktatör  Bin Ali ülkeyi terk edince, kabinesi ancak iki hafta dayandı ve onlar da nihayet istifa ettiler. Halkın tepkisi demokrasi yolunda ilk meyvelerini verdi. Yeni kurulan geçici hükümet, ülkeyi seçime götürecek.

Tunus, uzun süredir hürriyet damarları tıkalı Mısır için bir model ve ilham kaynağı oldu. Halk, sokaklarda ve tepkili. 30 yıllık Hüsnü Mübarek hanedanlığı ve zulmü, kitleleri bunaltmış durumda. Bu acımasız ve batı yanlısı diktatörün suyu ısınmış görünüyor.

Dün Cuma namazı ile büyüyen halk hareketi, gece geç saatlerde Hüsnü Mübarek’in hükümeti görevden aldığını söylemesi ile yeni bir boyut kazandı. Sözüm ona halkın demokrasi talebini ve istihdam problemini çözeceği yönündeki beyanları ise havada kaldı. İstifa etmeyeceğini söyledi. Gariptir ki, Mısır Genelkurmay Başkanı ABD’de görüşmeler halinde ve ülkesine dönüyor. Mübarek ise Obama ile görüştükten sonra halka seslendi. Obama’nın açıklamalarına paralel konuştu.

Mısır, Risale-i Nur’da geçen ifadeyle “İslam’ın zeki bir mahdumu”/evladı  olduğunu gösterecek. Bilhassa Arap dünyasına uyanmaları için değişim rehberliğini siyaseten yapacak. Batıcı, laik ve iradesiz yönetim sistemini çöküşünü en bariz örneklerinden biri de Mısır olduğunu hepimiz gördük. Batının patlak “Mısır”ı ile Mısır halkının farkı görüldü..

ABD ve batı dünyası, hala kendi kuklalarını son ana kadar ayakta tutmaya çalışıyor. Bin Ali gibi diktatörlerin  “iktidar ölümü” gerçekleşmesi halinde ise onlara sırtını dönüp, yeni halk hareketlerinde pozisyon alacağı yeni stratejilere yöneliyor.

Ürdün’de ise bütün ipler Kral’ın elinde. Batının matruşka gibi  iç içe ve kombine halde kendisine bağladığı Ortadoğu ve İslam dünyasındaki krallıklar, devşirme “cumhuriyetler”, mizansen yönetimler ve ülkelerinin kaynaklarını ailesi ve yakın çevresi ile “harcayan”, çalan yönetimler var.

Bu arada Balkanlardan Arnavutluk da hürriyet hareketlerine katıldı. Halk “isyanları” oynuyor.  

Özellikle İslam dünyasını saran bu yirmi birinci yüzyıl hürriyet rüzgarı ne anlama geliyor? Buradan ne tür dersler çıkarmalıyız?
1- Batının, emparyalist siyasi gücü ve bu gücünü entrikalı siyasi lider ve yönetimlerle götürme planları suya düşüyor.

2- Halk, derecesine göre, muhalefetin makul ve tutarlı disiplinine göre siyasi hareketlerde ve ülke yönetiminde söz sahibi olacak.

3- Adı, şanı, atfettiği değerler ve dini istismarlar ve tefrikayı doğuran bölünmelerle dahil, ülkelerin içinde bulunduğu güçsüzlük ve halkın sefaletten kaynaklanan çaresizliği devam edemeyecek. Halk tepki vermeyi görüyor ve öğreniyor. İçindeki hürriyet ateşi, bir şekilde her an her ülkede bir kıvılcıma dönüşebiliyor.

4- Mevcut hükümetler ve hükümetlerin bağlı olduğu, hatta suni oluşturulduğu derin krallık ve diktatörlük sistemi ile etrafındaki pervane fırsatçılar, eskisi gibi iktidarını sürdüremeyecek. Zaman kazanma çabaları ve taktikle ömrünü uzatma gayretleri yetmeyecek.

5- İslam dünyasının, devlet ve iktidar gücüne bağımlılık yapan anlayışlar bir bir yıkılacak. Kendi ürettiği iktidar uleması ve siyasi/yanlı bilgi ve propaganda yırtılmaya başlayacak. İlim adamları daha özgür konuşacak.

6- İktidar güdümlü medya yapısı, alternatiflerini oluşturacak. Baskı yapan kurum ve kuruluşlar farklı, muhalif ve çözümcü yeni sözleri ve çözümleri duyacak, sarsılacak ve kendine gelecek.

7- Bilhassa sosyal medya, internet üzerinde gizli kuvvet ve halkın bilinçlenme ve ortak hareketi için ortak buluşma ve istişare alanı olmaya devam edecek. Birbirini görmeyen, bilmeyen ama ortak dertleri olan halkı bir araya getirmeye devam edecek.

8- Statükodan beslenen ülke yönetimindeki kuklalar ve diktatörler dışında cemaatler, orta sınıf uzmanlar, medreseler/üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ile iş dünyası yeniden yapılanacak. Kendilerini sorgulayacaklar. Yenilikçi, değişimci ve insanı merkeze alan hak ve adalet ölçekli tartışma zeminleri artacak. Kısmi kargaşa bile beraberinde müzakereyi ve ortak yönetme hakkını getirecek.

9- Bediüzzaman’ın İslam alemi için önerdiği hürriyet içinde meşru idare, tecdit, meşveret ve muhabbet filizleri yeşerecek. Bu neticelerin alınabilmesinin temel şartı, kimden ve nereden gelirse gelsin, vasfı, dayanağı , kılıfı, tevili ve gerekçesi ne olursa olsun, istibdada/baskıya/hileye karşı olmak ve mazlumun yanında yer almaktır.

10- Yine Bediüzzaman’a göre, İslam dünyasının fecr-i sadıkı/gerçek kurtuluşu görülmeye başladı. İslam’ın istibdada müsait olmadığı görülmeye başlandı. Müslümanlar, son yüzyılın vebası meskenet toprağını üzerlerinden atmaya başladı.

Bundan sonra hızlanmasını arzu ettiğimiz adımlar ise;
Hürriyet hareketleri, meşru ve yeni diktatörlüklerin oyuncağı ve istismarına fırsat vermeden, tahrip ve dış kundaklamalara alet olmadan devam etmeli.

Hepimiz, müminin hürriyet çığlığını  yüreğimizde, nefsimizin ıslahında ve müstebitlerin terbiye edileceği demokratik duruşlarda gösterdiğimiz müddetçe, istikbalimiz ikbalimiz olacak ve İslam’ın gür sesi daha kuvvetle ve ihlasla diktaları sarsacak ve adaleti tesis edecektir.

İslam alemi, şimdilerde daha akil bir süreci ve tecdidi başlatmak zorunda. Yanlışları ile yüzleşerek tevhit eksenli tefekkür ve tecdit şuurunu inşa etme aşamasında.

Bu vesileyle, İslam dünyası, siyasi iktidarların gündemi yerine halkın ve İslam’ın gerçek gündemini konuşmak üzere gerçek İslam Şurası’nı tesis etme yolunda.

Bediüzzaman’ın müjdesiyle İstikbal yalnız ve yalnız İslam'ın olacaktır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum