Meskenler ve sâkinleri

Ailece çıktığınız bir seyahatten eve döndüğünüzde evinizi bir harabe gibi bulursunuz. Cansız, ruhsuz. Günlerdir içinde namaz kılınmamış, Kur’an okunmamış bir ev şüphesiz harabe gibidir. Hiçbir ruh miraca çıkmamıştır orada günlerdir. Melekler toplaşmamıştır okunan Kur’an etrafında.

Bir de kainata bakarsınız sonra…

İçinde sâkinleri bulunmayan hiçbir hâne yoktur kainatta. Zerre hanesinden yıldızlara kadar, çiçek hanesinden dağlara kadar her hânenin sakinleri vardır ve onlar asla hânelerini terk etmezler, boş ve muattal bırakmazlar. Hatta diyebiliriz ki o haneler onlarsız olmaz. Adeta o hanelerin vücudu o ruhlar iledir. Tefessüh edip çürümüş, kokuşmuş hanelerin bile sekeneleri vardır. Temiz haneleri temiz ruhlar, fena haneleri de fena ruhlar mesken edinmiştir.

Kainat boşluk kabul etmez. Ağzımızdan çıkıveren çirkin sözlere nezaret eden habis ruhlar yaratılırken, güzel sözlere de melekler nezaret eder. Elbette güzellik ve çirkinliğin ölçüsü Allah’ın emretmesi ve yasaklamasıdır. Demek her kelimemiz dahî bir hane hükmünde. Belki de haşirde ruhların cesetlere gelmesinde hayatım boyunca kullandığım kelimelere nezaret için yaratılan ruhlar da cesedime gelebilir Allahua’lem. Gerçekten konuşurken kelimelerimin bana ebediyyen arkadaş olacaklarını düşünebilsem acaba konuşmalarım şimdiki ile aynı kalabilir miydi? Eğer ben konuştuklarımın yekûnu isem ben kimim? İsteyen herkes kendi içinde bunu sorgulayabilir.

Evet, boş sahralar, hâli dağlar hakikatte boş değil. Her yer ama her yer melaike ve ruhaniyât ile dolu. Bulunduğumuz bir küçük odanın içinde bile sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok ruhâniler var. En başta bize ömür boyu eşlik eden hafaza melekleri, Atit ve Rakib isimli kiramenkâtibkâtibin melekleri var. Sonra odadaki her zerreye müekkel melekler var. Hem her bir hava zerresi hem de eğer eşya varsa o eşyanın da zerrelerine müekkel melekler var. Eğer bitki varsa o bitkinin hem her zerresine ayrı, her yaprağına ayrı, her çiçeğine ayrı, çiçeklerinin her püskülcüğüne ayrı ayrı nezaret eden melekler var. Hem de o bitkinin geçirdiği her tavra nezaret eden ayrı melekler var. Bir de her şey anen fe anen yeniden yaratıldığı için her anı için ayrı ayrı melekler yaratılıyor. Biliyorum insanın aklı idrak etmekte zorlanıyor ama eşya öyle basit bir şey değil ki. Bâki olan Esmanın ayinedarı olmak ve aynı zamanda fenaya mazhar olmak kolay iş değil elbet. Fâni olan eşya (yaratılmış olan şey) ancak her an var edilip yok edilmek ile Bâki Esmaya ayine olabiliyor. Fena bekadan çıkıyor, bekaya ayinedarlık için faniler var.

En câmi ayine insan olduğundan insan da türlü türlü tavırlardan geçerek ayinedarlığı tahakkuk ediyor. Bazen donmuş bir nehir gibi iken bazen sel gibi oluyor. Bazen şeytana, bazen meleğe benziyebiliyor. Bazen hasta bazen sağlıklı oluyor. Doğumundan kabre girene kadar türlü hallere giriyor, farklı farklı menzillere uğruyor. Hatta içine girdiği her bir hissiyat ayrı bir menzil oluyor onun için. Hisler ise hayattan kaynama suretinde ortaya çıkıyor. Enede binler esrarlı hal derç edilmiş ve bu sırlı haller Allah’ın şuunatından haber veriyor, şuunatınaayinedarlık ediyor. Adeta her hissimiz de bir hane gibi ve o hislerin de sakini var.

Ceset hanemde ise ruhum yaşıyor. Yaşadığımız eve alıştığımız için oradan ayrılmak zor geliyor ama bir bakkala gidip geliyoruz üzülmüyoruz evden ayrıldık diye. Peki ruhum bedenime ne kadar alışmış? Onunla namaz kılmış, onunla oruç tutmuş, onunla görmüş (göz penceresinden görmüş) ve hakeza… Eğer bedenim ruhun hizmetkarı olmuş ise kimse hizmetçisinden ayrılınca yas tutmaz. Ama ruhum bedenimin emrine amade yaşamış ise efendisini kaybeden hizmetçi çok acı çekebilir. Hele efendisinin ölümüne şahit olmak daha ızdıraplıdır.

Demeye çalıştığım o ki; evimizden seyahat için bir yere gitmek kolaylığında ölümü yaşamak mümkün olabilir. Ruhum bu ceset hanesinde efendi olarak yaşamış ise izzeti ile çıkıp gidebilir Azrail Aleyhisselam ile beraber. Bir melek ile güzel bir yere gitmek istemez misiniz?

Ama efendi cesedim olmuş ve ruhum gelen meleğin melek olduğunu bile anlamayacak kadar maneviyata gabileşmiş ise vay halime. Bir meleğin refakatinde bir güzel aleme gitmekten kaçmamayı temenni ediyorum hepimiz için.

Şu kainatı şenlendiren bilbedaheRahmettir. Öyle ise her birimizin hususî kainatını da şenlendiren Rahmettir. Hususî alemimizin ne kadar Rahmete mazhar olacağını veya bu Rahmete ne kadar şuurumuz olacağını belirleyen ise âlemlere Rahmet olarak gönderilen Zat’a Aleyhissalatü Vesselam ittiba derecemizdir. Hem umumî âlemde hem de hususî Alemimizde Rahmet tecellilerini seyrebilmek duası ile.

Haneleriniz şen olsun… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.