Melekler o inkâr edenlerin canlarını alırken şöyle diyorlardı

Melekler o inkâr edenlerin canlarını alırken şöyle diyorlardı

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Enfâl Sûresi 48-52. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

48-O zaman (Bedir günü) şeytan onlara amellerini süslü göstermiş ve: “Bugün insanlardan size galib gelecek kimse yoktur ve şübhesiz ben de size yardımcıyım!” demişti. Fakat iki ordu birbirini görünce arkasını döndü ve: “Şübhesiz ben sizden uzağım; doğrusu ben sizin görmediğiniz şeyleri (mü’minlere yardıma gelen melekleri) görüyorum; ben elbette Allah’dan (O’nun beni helâk etmesinden) korkarım. Çünki Allah, azâbı şiddetli olandır!” demişti.

49-O zaman münâfıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar (sizin için): “Bunları, dinleri aldattı!” diyorlardı. Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, artık mukakkak ki Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün olan)dır, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.

50-(Habîbim, yâ Muhammed!) Melekler o inkâr edenlerin canlarını alırken bir görseydin, onların yüzlerine ve arkalarına vuruyorlar ve: “Tadın Cehennemin (yakıcı) azâbını!” (diyorlardı).

51-İşte bu (azab), ellerinizin takdîm ettiği şeyler (daha önce işlediği günahlar) yüzündendir;(*) yoksa, şüphesiz ki Allah kullar(ın)a zulümkâr değildir.

52-(Bu müşriklerin âdeti) Fir‘avun ehlinin ve onlardan öncekilerin âdeti gibidir. (Onlar da) Allah’ın âyetlerini inkâr etmişlerdi; Allah da onları günahları sebebiyle yakalamıştı. Şübhesiz ki Allah, Kavî (pek kuvvetli olan)dır, azâbı pek şiddetli olandır.

(*) “Seyyiât (kötülükler) tahrîbât nev‘inden olduğu için, insan bir seyyie ile çok tahrîbât yapabilir. Müdhiş bir cezâya kesb-i istihkāk eder (hak kazanır). Bir kibrit ile bir evi yakmak gibi. (...) Fakat o seyyiâtı, çok mesâlihi tazammun eden (faydaları taşıyan) bir kānûn-ı İlâhî ile îcâd eden yine Hakk’tır. Demek sebebiyet ve suâl (talep) nefistendir ki, mes’ûliyeti o çeker. Hakk’a âid olan halk ve îcâd ise, daha başka güzel netîceleri ve meyveleri olduğu için güzeldir, hayırdır. İşte şu sırdandır ki, kesb-i şer (insanın şerri kazanması) şerdir, halk-ı şer (şerrin yaratılması) şer değildir.” (Tılsımlar, 26. Söz, 79-80)