Mela-i meşhur ve şark medreseleri

Bediüzzaman hazretleri gençliğinde şarkta Mela-i meşhur olarak nam salmıştı. Onu herkes bu isimle bilmekteydi. Dillere destan mücadelesi anlatılırken bu isimle yad edilirdi. Hala da şark medreselerinde bu isimle bilinmektedir.

 

Vakıa onun şark medreselerinde ders aldığı bir hakikattir. Ancak, o medreselerde yetiştiğini iddia etmek biraz hakkı teslim olmayacaktır.

 

Hele “şark medreselerinin yetiştirdiği ‘mele’lerin en iyilerinden biridir” iddiası ise külliyen yanlıştır.

 

Zira biz biliyoruz ki, o şark medreselerinde eğitim programlarına düzenli katılarak eğitim alan öğrenciler gibi bir eğitim almamıştır.

 

Kendi kendine nurlanmış desek yanlış olmaz. Zira normal öğrencilerin bir yılda ancak bir kitabı okuyup anladıkları halde o bir yılda seksen kitabı birden okumak anlamak şöyle dursun ezberlemiştir.

 

Ve bu kitapları üç ayda bir ezberden tekrar ettiği de bilinen ayrı bir hakikattir.

 

Ve o kitaplarla ilgili olarak kiminle münazaraya girmişse mutlaka münazaradan üstün çıkmıştır. Bu sebepledir ki, kimse ona hoca veya Üstad olma payesini üstlenememiştir.

 

Nitekim kendi ifadelerinden okursak; “Saniyen: O zamanda büyük âlimler, bana karşı üstadlık vaziyeti değil, ya rakip veyahut teslimiyet derecesine girdikleri için bana cübbe giydirecek ve üstadlık vaziyetini alacak kendilerine güvenenler bulunmadı.” (Kastamonu L. Sh. 67) diyor.

 

Ayrıca O'na Bediüzzaman (Zamanın en güzeli) lakabını kendisini seven şark alimlerinin takması da meselemize ışık tutuyor.

 

Düzenli olarak sadece üç aylık bir eğitiminin olduğu Tarihçe-i Hayatında anlatılmaktadır.

 

O nedenle diyebiliriz ki, Bediüzzaman hazretleri şarkta yetişen melelerden tamamen farklıdır. Ya umumunun altındadır (haşa bunu hiçbir akıl ve izan sahibi söyleyemez) veya umumundan üstündür.

 

Umumundan üstün olduğu hakikati ise her şeyi ile ortadadır. Yazdığı 6 bin küsür sayfa eserleri ve yetiştirdiği milyonlarca talebeleri ile bunu ispatlamıştır.

 

İlimde hiç kimse (Ne şark uleması ve ne de o zamanın İstanbul alimleri) ona yetişememektedir. Yani ilimde herkesten üstün olduğu gerçeği yanında, zühd ve takvada, ferasette, dirayette, cesarette, mertlikte, şefkatte herkesten üstün olduğu tartışılmaz bir gerçektir.

 

Hiç kimse (Bu asır için söylüyorum) ibadette de ona yetişememektedir. Günahlardan içtinab hususunda da O’na yetişilemez.

 

Sünnet-i seniyye dairesinde sünnete müraat hususunda da herkesten ileri olduğu gibi, hakkı tutup kaldırmakta hiç kimsenin ona yetişemediği ortadadır.

 

Davası uğruna her türlü dünyevi zevkten uzak durma hususunda emsalsizdir. Nefsine hakimiyeti tartışılmazdır. En küçük bir sünnete müraat için hayatını vermekten çekinmediği dört kumandana karşı tavrı göstermektedir.

 

Hiç evlenmediği halde iffet hususunda da emsali bulunmamaktadır. Harama nazar etmeme cihetinde herkesten ileri olduğu talebelerince ifade edilmiştir.

 

Tarihin en ceberut döneminde yaşadığı halde eyvallah etmemiş, kimseye boyun eğmemiş hakkı ve hakikati her zaman ve her zeminde dile getirmiştir. Bu hususta da ona yetişilemez.

 

Ayrıca yazdığı eserleri ile 1400 senedir gelmiş geçmiş tüm İslam ulemasının halledemediği muğlak ve izahı/ispatı zor, hatta mümkün olmayan imani meseleleri bir çocuk dahi okusa anlayacağı dilde izah ve ispat etmesi bile başlı başına onun harika ve emsalsiz olduğunu ispat eder.

 

Evet, Bediüzzaman her cihette harika bir şahsiyettir. O’nu tarif ederken “şark medreselerinde yetişen melelerin en iyilerinden biridir” ifadesini kullanmak hiç de gerçekçi değildir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum