Mehmet Kırkıncı Hoca Osmanlıca'dan okur biz bilgisayarda yazardık

Mehmet Kırkıncı Hoca Osmanlıca'dan okur biz bilgisayarda yazardık

Hocam okurdu, çizerdi, eklemeler, çıkarmalar yapardı. Bu şekilde başka ağabeyler de gelirler, çalışmalara katılırlardı.

Mehmet Kırkıncı Hocaefendinin yeğeni Muhammed Kırkıncıoğlu ile yapılan röportajın 10. Bölümü
Salih Okur/cevaplar.org

RAHLE BAŞINDA

Mehmet Kırkıncı Hocamda Arapça okuduğumuz zamanlardı. Bir arkadaşım vardı, onun da ismi Muhammed Said idi, yani adaştık ve yaşıttık. Çok zeki birisi idi. O, dersi benden evvel okuyordu, ben peşinden okuyordum. O benden bir kitap önde idi.

Bir gün derste o arkadaş takıldı, okuyamadı. Hocam; “Said efendi” dedi, “bak bu ibare böyle olmaz, şöyle olur” dedi. Arkadaş “tamam” dedi. Ertesi gün aynı hatayı yapınca hocam; “hiç okumuyor musun, hiç mütalaa yapmıyor musun” dedi. Sonra “bak bir daha okuyorum, böyle olacak” dedi. Ona nasihat etti; “bak sen çok zeki birisisin. Düşüncelisin. Ne düşünüyorsun, ne ediyorsun? İlme sen kendini tamamen vermezsen, o sana kapısını açmaz, onun mihri emektir” filan diye epey nasihat etti.

Böyle böyle yedi gün devam etti. Yedinci gün de mübarek bir geceye denk geliyordu.

Ders okumaya başladık. Hocam da çok keyifliydi yani. Ders okurken arkadaş aynı hatayı bir daha yaptı. Hocam az yüksek bir yerde oturuyor, biz de önünde okuyoruz. Oradan hocam bunun ensesine bir tokat attı ama arkadaş kitapla beraber yere yapıştı. Hocamın birisine vurduğunu ben ilk defa orada gördüm.

kirkinci1.jpg

Akşam mübarek bir geceydi. O arkadaşın babası da babamın arkadaşı, çok hoş bir insan; Hacı Hasan abi. Halen hayatta, çok kahraman bir adam. O da o gece hocamın yanında oturuyordu. Hocam onu çok severdi.

Hocam; “Hacı Hasan Efendi, bugün Muhammed Said’in ensesine ufak bir tane yapıştırdım” dedi. Hasan ağabey de; “Hocam, canın sağolsun, Allah razı olsun, sana kurban olsun” dedi.

O arkadaşın da hocama karşı en ufak bir kırgınlığı olmadı. Hocama gerçekten aşk derecesinde bağlı bir kardeşimiz. Zaten onlar ailecek hocamı Allah için çok seven bir aile idi.

“BİZİM MEHMED EFENDİ İYİ BİR YARIM ADAMDIR”

Hocam bazen bana takılır; “Bilir misiniz, bizim Mehmed Efendi iyi bir yarım adamdır. Arapça okuttum, yarım bıraktı, kaçtı. Üniversiteye gönderdim, yarım bıraktı, kaçtı. Dükkanlara koydum, orada da durmuyor, kaçıyor. Kendisi tam bir yarım adamdır” derdi.

ESERLERİN HAZIRLANMASINDA GAYRETLER

Selimiye medresesinin yanında bir misafirhane yapılmıştı. Orada hocamın bir kütüphanesi vardı. Ben bir müddet orada kaldım. Kümbet’teki kitapların dışındaki kitaplar oradaydı. O kitapların olduğu yerde hocam kitap çalışmalarını yapardı.

Biz orada kalanlar kahvaltı hazırlardık, çay demlerdik. Şefik Güllük hocamın Molla Ahmed diye bir talebesi vardı. Sonra hocamdan da okudu. Biz de biraz o Molla Ahmet’ten Arapça okumuştuk. Biz işte o Molla Ahmet ve bir kaç kişi o misafirhanede kalıyor ve hocamın bu tür hizmetlerini yapıyorduk. Sungur ağabey, Bayram ağabey gibi ağabeyler de geldikleri zaman misafirhanede kalıyorlardı.

kirkinci2.jpg

Şener Dilek ağabey de Erzurum’da kaldığı sıralar zaman zaman o çalışmalara gelirdi. “Alevilik Nedir, Daru’l Harp Nedir” bizim dönemlerimizde orada yazıldı. Mesela hocam Osmanlıca el yazısından söyler Şener ağabey yazar, sonra Şener ağabey daktilodan, bilgisayardan çeker getirirdi. Hocam okurdu, çizerdi, eklemeler, çıkarmalar yapardı. Bu şekilde başka ağabeyler de gelirler, çalışmalara katılırlardı.

kirkinci3.jpg

Hocam, “Alevilik Nedir” kitabını yazdığı sıra ne kadar gayret ettiler. O zaman kitabı benim Selimiye medresesinde kaldığım dairede yazdılar. Demek bazen hocamın aklına gece bir şey geliyor, mektup zarflarına, küçük zarflara Osmanlıca notlar almış. Keşke o zarfları saklasaymışım. Enine yazmış, uzunluğuna yazmış, dikine yazmış, kenarına yazmış, köşesine yazmış. Onları orada okuyordu, kara kaleme sonra daktiloya geçiriyorlardı. Ne kadar uğraştılar. Mesela o kitap hazırlanırken Ömer Rıza Doğrul’un Asr-ı Saadetteki fitneleri anlattığı “Kanlı Gömlek” adlı kitabını hocama biz okumuştuk.

kirkinci4.jpg

Bunun haricinde Arapça okuttuğu talebelerinden getirip konuyla alakalı kitapları okuyorlar, müzakere ediyorlar, notlar tutuyorlardı. Hocam Osmanlıca eserlerden okuyordu, notlar alınıyordu. Hocam her çalışmaya iki-üç kitapla geliyordu, o kitapta çok ciddi bir emek var.

Yine “Kader Nedir” kitabı çok uzun zaman aldı. Sanki Hocamın şöyle dediğini biliyorum; “Darul Harp Nedir’i yazarken fazla yorulmadık. Genelde ulemanın fetvasını koyduk ki, bizim fikrimiz karışmamış olsun.”

kirkinci5.jpg

Bir eser yazarken badalasınınzerinde çalışılan alçak masa; rahle) yanında sekiz on çeşit kitap olurdu. Gün içinde mutlaka onların hepsine bakardı. Onlar bir zaman sonra rafa kalkar, bir on tane daha kitabı yanına koyardı.

VAKIFLARLA BİR MÜZAKERE

Hatırlıyorum, bazen Türkiye genelinden vakıflar “vakıf okuması” için Erzurum’a gelirlerdi. Mesela bir seferinde geldiklerinde hocamla bir ders yapmışlardı. Hepsi vakıf, dışarıdan benim gibi iki üç kişi var.

Dediler ki; “hocam böyle ders okumaktan ziyade bazı çözemediğimiz yerler var, o bölümleri okusak, izah etseniz?” Hocam “tamam” dedi.

kirkinci6.jpg

Böylece daha önce tespit ettikleri yerleri okumaya ve sorular sormaya başladılar. Hocam izah ettikçe hayret ediyorlar, “Allah Allah” diyorlar. Ama o kadar güzel bir manzara ortaya çıkıyor ki, hocam böyle bir yere yaslanmış, onlar da etrafını sarmışlar.

Başka bir yer açıyorlar, “hocam burasının anlaşılması böyle mi olur” diyorlar, “o olmakla beraber bak bu, bu, bu meselelerin de izahı” diyor. Başka bir soruya geçiyorlar. Uzun süre bu güzel manzara devam etti. Keşke kayda alınsaydı.

En sonunda hocam yaslandığı kanepeye doğru ileri kaydı; “uff, amma yordunuz, artık ara verelim. Zaten yazdıklarını anlamaya da kafa dayanmıyor” dedi. Oradan bir ağabey “Ama hocam, bu ne güzel bir izah oldu. Biz hiç anlamıyormuşuz” dedi. Hocam da “yok, bu eserler kendini açar inşallah, siz okumaya devam edin” dedi.

ALAADDİN BEY ANLAR

Bir gün hocama “Hocam, Bu Türkiye’de Risale-i Nurları en iyi kim anlar” dedim. Bazen -cahillik işte- hocama böyle sorular sorardım.

Bana şöyle bir baktı; “Alaaddin (Başar) Efendi anlar” dedi. “Herkesten çok mu anlar” dedim, “herkesten çok anlar” dedi.

kirkinci7.jpg

AĞRI EŞİĞİ BÖYLE YÜKSEK BİR KİMSE GÖRMEDİK

Hastahanede doktorlar hayret ederek şöyle demişlerdi; “Biz bu kadar hasta gördük. Ağrı eşiği bu kadar yüksek bir adam hiç görmedik.” Ağrı eşiği tabirini de ilk defa onlardan duydum. Yani bu rahatsızlık çok şiddetli ızdırap verir, ama hocam hiç ses çıkarmazdı. “Ahh, off” demezdi.

HASTALIK DÖNEMİNE AİT MANİDAR BİR HATIRA

Hocam İstanbul’da hastaneden çıktığında bir müddet orada bir evde misafir olduk. Boş bir evi ağabeyler bize tahsis ettiler. Biz evdeki çocuklarla beraber hizmet ediyoruz. O sırada çok ağabeyler de hocama geçmiş olsun ziyaretine geldi. Mesela Ağrılı Nusret hocamız geldi.

Bir gün Allah sıhhat afiyet versin Necati Kurşunoğlu ağabey geldi. O aslen Bayburtlu. 1973’de hocamla birlikte Medrese-i Yusufiyede kalmış.

Hocam bayağı rahatsızdı, onu görünce cana geldi. Necati ağabey sohbet esnasında; “hocam, sizi kimse anlayamaz da, anlatamaz da. Tanıdığım insanların arasında kendisini en çok saklamayı başaran bir kişisiniz ” dedi.

Hocam tam bu esnada oradakilere “hele ne duruyorsunuz, yiyin, ben hiçbir şey yiyemiyorum. Sizin yemenizden de ben yemiş gibi mutlu oluyorum” dedi.

x8.png

Ben de o sohbeti kameraya alıyordum. Sonra tekrar seyrederken dikkatimi çekti, hocam o hasta haliyle kendi medhi esnasında öyle bir manevrayla konuyu değiştirdi ki, Necati ağabeyin medhi havada kaldı.

Ben bunu buradaki ağabeylere seyrettirdim. Dedim ki; “bunu seyredin, bakın ne anladınız?” Seyredenler içinde bir ağabey anladı. Dedi ki; “ya, hocam burada konuyu değiştirdi.” Dedim; “ben de başta çekerken anlayamadım. Sonra seyrederken fark ettim.”

Devam edecek

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.