Mehmet Görmez tartışmalı soruları cevapladı

Mehmet Görmez tartışmalı soruları cevapladı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, ‘’Ramazan ayı, oruç ibadetinin yanında yardımlaşma ve dayanışmayı da içinde barındırmaktadır. Tabi ki müminlerin zekât ve fitrelerini sorumlulukları doğrultusunda yerine getirme gayretleri önemlidir.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Ramazan ayında da infakta yarışmalıyız. Bizler için bir fırsattır bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz” dedi.

Ramazan dolayısıyla dağıtılan gıda ve yardım paketlerini nasıl buluyorsunuz?

Ramazan’da gerek kamu ve özel kuruluşlar gerekse ticarî kuruluşlar olarak toplu iftarlarımızı çalışanlarımızla beraber yapmak aslolandır. Çalışanlarla, işçilerle, memurlarla ve emekçilerle, iş sahiplerinin, patronların, amirlerin ayrı dünyaların insanı olmadıklarını Ramazan dolayısıyla göstermektir. Bu iftarla oluşan manevî atmosferi bütün bir yıla yayarak bu kardeşliğin kalıcı olmasını sağlamaya çalışmak gerekir. Özellikle belirtmek isterim ki, yanında beraber çalışanın derdiyle dertlenmeyen, mümin idrakine sahip olmamış kimse demektir. Yanında emeğiyle çalışan birinin darlığını gidermeden sırf desinler diye Ramazan paketini dağıtan bir kişi İslâm’ın infak anlayışını anlamamış demektir. Yoksulluk ve yoksunluğun sadece bir gıda paketiyle giderileceğini düşünmek, İslâm’ın yardımlaşma ve dayanışmasını henüz tam kavrayamadığımız anlamına gelir.

Yardımda esas olan, muhtaç olanın ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.

YARDIM EDENLER...

Dinimiz nasıl bir yardımlaşma ahlâkı öngörmektedir? Kısaca buna da değinir misiniz?

Şurası unutulmamalıdır ki onuruyla, izzetiyle yoksunluğunu belli etmeden yaşayan nice insanlar vardır. Bu insanları bulmak ve onların onurunu zedelemeden geleceklerinin inşası için çaba göstermek gerekmektedir. Bu anlamıyla yardımlaşma ve dayanışmanın yeni dilinin bulunması önemli bir sosyal sorumluluktur.

Evet, Ramazan ayı, oruç ibadetinin yanında yardımlaşma ve dayanışmayı da içinde barındırmaktadır. Tabiî ki müminlerin zekât ve fitrelerini sorumlulukları doğrultusunda yerine getirme gayretleri önemlidir. Ancak yardımlaşma ve dayanışma asgarî limitlerde ifa edilen zekât ve fitrenin dışında infakı da kapsamaktadır. İnfakla ilgili duyarlılığımızı bu ay vesilesiyle hatırlamalı ve infakta da yarış yapmalıyız. Ancak İslâm, yardımlaşma ve dayanışmanın rastgele yapılmasını değil, ahlâkî bir temele dayalı ifa edilmesini esas alır. Yardım edenin yardım edilene karşı hiçbir üstünlüğü yoktur. Kişilerin itibarının zedelenmesine imkân tanıyan yardım organizasyonlarının İslâm’ın insan haysiyetinin korunması prensibine uygun olmadığı bilinmelidir. Hiçbir sosyal yardım, insan kişiliğinin zedelenmesine asla kapı aralamamalıdır. İslâm ahlâkı bunu gerektirir.

İMSAK TARTIŞMASI

İmsak vakitleriyle ilgili zaman zaman bazı iddialar ortaya atılıyor. Halkımız bu hususta nasıl davranmalı, nelere dikkat etmeli?

Üzülerek ifade etmek isterim ki; Ramazan ayı geldiğinde İslam dünyasında ve ülkemizde giderek azalsa da her yıl bir tartışma yaşıyoruz. Ramazan’ın ne zaman başlayacağı ne zaman biteceği, Müslümanların birlikte bayram yapıp yapamayacağı ile ilgili bir tartışmadır bu. Biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu tartışmaların anlamsız olduğuna inanıyoruz. Yaratıcımız güneşin ve ayın bir hesap ile yaratıldığını ifade etmiştir. İnsanoğlunun aya ayak bastığı zamanlardan geçmekteyiz. Dünyanın etrafında dolaşan onlarca yörüngeye yerleştirilen birtakım uzay araçları var. Hicri 3. Asırdan itibaren astronomi ilmi Müslümanların çok önem verdiği ve bütün dünyaya iftiharla takdim edeceği bir ilim olmuştur. Böyle bir çağda böyle bir tartışmanın varlığını kabul etmediğimizi ifade etmek isterim. Ayrıca, İslam dünyasıyla işbirliği içinde birlikte başlama ve bayram yapma konusunda çalışmalarımız devam etmektedir.

Maalesef reyting kaygısı ile olsa gerek medyada rast geldiğimiz ikinci tartışma ise sahur vaktinin ne zaman başlayacağıdır. Bu tartışmanın da doğru olmadığını düşünüyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak biz tarih boyunca İslam bilginlerinin çoğunun üzerinde durduğu fıkıh ilmiyle astronomi biliminin kesiştiği noktaları dikkate alarak ve İslam dünyasının sevinç birliğiyle ibadet birliğini de dikkate alarak temel prensipler üzerinden bu konuda milletimize bilgi vermeye çalışıyoruz. Bu konularda Din İşleri Yüksek Kurulumuz ile astronomlarımız ve ilgili kurumlarımız her sene çalışmalarını titizlikle sürdürmektedir. 

İNSANIMIZI KUR’AN’LA BULUŞTURALIM

Sayın Başkanım, her sene Ramazan aylarında medyada sahur ve iftar programları yapılmaktadır. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Öncelikle bu vesileyle bugüne kadar dini programlarda gerek radyolarda, gerek televizyonlarda Ramazan aylarında, Ramazan ayı dışında diğer vakitlerde milletimizi dinin sahih bilgisiyle buluşturan bütün hocalarımıza en kalbi teşekkürlerimi ifade etmek isterim. Ancak bilhassa Ramazan aylarında yoğunlaşan dini programları yapan bütün hocalarımızdan, kardeşlerimizden bir istirhamım var. Kur’an ayı Ramazan’da mümkün olduğu kadar milletimizi Kur’an’la buluşturmaya, Kur’an’la tanıştırmaya çalışalım. Mümkün olduğu kadar Peygamberimizin sahih sünnet bilgisiyle tanıştırmaya gayret edelim. Kendimiz Kur’an’ın önünde olmadan, Kur’an’ı daima önümüzde tutarak bu programlarda asıl gayemizin insanlarımızı İslâm’ın, Kur’an’ın, sünnetin hakikatler dünyasıyla tanıştırmak olduğunu unutmayalım.

NEREYE GİDİYORUZ

İslam aleminin durumu ortada. Bizler ümmet olarak Müslüman kardeşlerimizin dertlerini dindirmek için neler yapmalıyız. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Kur’an’da bir ayet vardır, ‘Fe eyne tezhebun’ diye. Bu ayeti okudukça başta İslam coğrafyası olmak üzere insanlığın gidişatı aklıma gelmektedir. Herkesin durup kendine bu soruyu sorması gerekir ‘nereye gidiyoruz’ diye. İslâm ümmeti olduğunu iddia edenler durup düşünmeli ve peygamberi bir ahlakla bu ümmetin ferdi nasıl olunacak diye düşünerek kendisine soru sormalıdır. Bunun başlangıç noktasının Muhammed’ül Emin’de olduğu fark edilmelidir. Peygamberimiz vahye muhatap olmadan önce çevresinde emin ve güvenilir insan olarak vasıflandırılıyordu. Herkese güven veren Peygamberimiz, insanlığı imana davet etti. Bizler Muhammed ümmeti olarak bu emin olma özelliğimizi ve insanlığa güven verecek vasıflarımızı kaybettiğimizi bilerek yeniden bunu kazanmak ve emanı sağlamak için gayret göstermeli, Allah’a ve hesap gününe inanmanın gereklerini yeniden keşfetmeliyiz.

ÖNCE MÜMİN OLMA BİLİNCİ GEREKİR

Ümmet olma önce mümin olma bilincinden geçer. Ümmet, peygamberi ifadeyle “selin önünde sürüklenen çöp” misali kuru kalabalıkların adı değildir. Hz. İbrahim bir kişiydi. Ancak Allah O’nu bize başlı başına bir ümmet olarak tarif etmiştir. Bu sadece taklidi bir iman ile sağlanmaz. Bir şuur ve hissediş halidir. Ümmet şuurunda mümin olmanın bilinci önce bir özgürlük bilincinden geçer ve bu anlamda İslami prensip, kula kul olmama prensibidir. İkinci olarak mutlak körü körüne bağlanmaktan kaçınmak ve bu anlamıyla irade sahibi olmak gerekir. Ümmet olma aynı kıbleye yönelmeyle başlayan bir süreç olup, Arafat meydanında birlikte vakfeye durmayla tamamlanır. Allah’tan niyazımız bir an önce İslam ümmetinin barışı ve adaleti yeniden tesis ederek izzetine kavuşması ve yeryüzünün bütün sakinlerine örneklik teşkil etmesidir.

32 ÜLKE İLE BARIŞ GRUBU

Son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Ortadoğu’da mezhep ve meşrebe dayandırılmak istenen çatışmaları durdurmak adına “Dünya İslam Bilginleri Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi Toplantısı” başlığıyla geçen sene Ramazan ayı içerisinde İstanbul’da 32 ülkeden 100’ü aşkın âlimin katılımıyla bir toplantı gerçekleştirdik. “Barış ve İtidal Daimi Temas Grubu”nu oluşturduk. Bu yöndeki çalışmalarımızı bütün İslâm ülkeleriyle yoğun bir temas halinde devam ettiriyoruz. 

BAŞKAN’DAN 4 MÜJDELİ HABER

Eendim, bu Ramazan’da Diyanet İşleri Başkanlığı olarak yeni çalışmalarınız olacak mı?

Ramazan’ın en önemli özelliklerinden bir tanesi, bize her sene Kur’an’ımızı getirmiş olmasıdır. Ramazan, Kur’an’ın sadece 14 asır önce nazil olup biten bir kitap olmadığını, Kur’an’ın bir hayat kitabı olduğunu ve her sene bize Kur’an’ın kendi kalbimize, gönlümüze yeniden indirildiğini hatırlatır. Bu vesileyle Diyanet İşleri Başkanlığı olarak birkaç müjdeyi sizinle paylaşmak istiyorum.

Ramazan’ın birinci gününden itibaren Türkiye’de 24 saat Kur’an yayını yapan tematik bir radyo istasyonuna kavuşmuş olacağız. Ahmed Hamdi Akseki Camii’nin altında Diyanet Radyo bünyesinde ikinci bir radyo olan Diyanet Kur’an Radyo yayına başlıyor. Ramazan’ın birinci gününden itibaren, 24 saat milletimize Kur’an’ı okuyan, anlatan, Kur’an’ın ruhunu anlatan, bizim sustuğumuz Kur’an’ın konuştuğu bir radyomuz olacak.

İkinci olarak Türkiye Diyanet Vakfı ‘Hediyem Kur’an olsun’ başlığı altında bir kampanya başlatmış bulunmaktadır. Dünyanın birçok yerinde bir Kur’an’a sahip olmayan insanlar var. Hangi ülkeye, hangi coğrafyaya, hangi çocuklara kim Kur’an hediye etmek istiyorsa biz buna aracılık etmek istiyoruz.

Üçüncü olarak Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulumuz, İstanbul’da Uluslararası Hafızlık ve Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma yarışması düzenleyecek.

Son olarak Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakfı olarak 68 ülkede, 400 noktada, hem ülkemizde hem de dünyanın çeşitli mağdur mazlum coğrafyalarda milletimizin hayır eli olmaya devam edeceğiz.

HER ZAMAN VAKİT İYİLİK VAKTİ

Efendim, takip ettiğimiz kadarıyla her Ramazan ayında bir temayı gündeme taşıyorsunuz. Bu senenin temasından bahseder misiniz?

Bildiğiniz gibi son yıllarda Kutlu Doğum haftalarında, Camiler haftalarında, Ramazan aylarında her sene birey, toplum, insanlık olarak unutulmaya yüz tutan bir değeri ortaya çıkararak, bir tema çerçevesinde bazı konularda farkındalık oluşturmak için çaba sarf ediyoruz.

Bu yılki Ramazan ayı temamız; ‘Vakit İyilik Vakti, Bu Ramazan ve Her Zaman’, ‘Gelin Kendinize bir İyiliğiniz Olsun’, ‘Gelin Dünyaya Bir İyiliğiniz Dokunsun’ başlıkları altında yeryüzünde iyiliği egemen kılmamızı isteyen Kur’an-ı Kerim’in maruf, hayır, ihsan, birr, salih amel gibi kavramlarla çerçevesini çizdiği ve bizden iyilik adına istediği hasletlere dikkat çekmek, iyilik ayı Ramazan’ı bir iyilik ayı olarak ilan etmek, iftar sofralarımızı bir iyilik sofralarına dönüştürmek istedik. Bunun için ‘Vakit İyilik Vakti, Bu Ramazan ve Her Zaman’ dedik. Kişinin kendisine, ailesine, akrabalarına, komşularına, uzak ve yakın Müslüman kardeşlerine, mültecilere, sokak çocuklarına, yetimlere, yaşlılara, bütün insanlara kısacası insana, eşyaya ve tabiata iyilik yapmayı teşvik eden iyilik çeşitleri ile tüm insanlığa özellikle de kardeşlerimizin dertlerine Türkiye Diyanet Vakfımız ile beraber derman olmaya çalışacağız.

Ramazan iyileştirme, iyilerden kılma ayıdır. Oruç ile iyilik kardeştir. Oruçtan iyiliğe iyilikten oruca daima bir akış vardır. Oruç günleri aynı zamanda iyilik günleridir. Biz imsakla birlikte dilimizi, kalbimizi, gönlümüzü her türlü kötülükten korumakla mükellefiz. Orucun gayesi iyiliktir.

İyilik sadece bir fakirin eline üç beş kuruş para sıkıştırmak değildir; iyilik yalnıza arkadaş olmak, yorguna dayanak olmak, garibe sığınak olmak, muhtaca imdat olmak, dünyayı yaşanılır kılmaktır. ‘Hiçbir çocuk sokakta kalmasın’, ‘Hiçbir yetim himayesiz kalmasın’, ‘Hiçbir mülteci, muhacir aç açık kalmasın’ Ramazan’da bu temalar üzerinde durmaya devam edeceğiz.

yeni akit

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.