Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Meçhulde bir mezar

Mezarınızı balyozlarla kıran ve tabutunuza ulaşan mezar hırsızları, çok ilginç bir duruma da şahit olmuşlardı.
Tabutunuza ulaştıklarında, kapağını açmışlar ve sanki yeni defnedilmiş bir beden görmüşlerdi.
Bedeniniz hiç bozulmamıştı.
Kefeniniz de, çok az bir kısmı hariç bembeyaz bir vaziyette kalmıştı.
Bu durumu gören görevli er, ‘’yahu bu şehittir’’ demiş ve büyük bir korkuya kapılmıştı.

Mübarek cesedinizi başka bir tabuta nakletmişlerdi.
Sonra tabutunuzu çok sıkı güvenlik tedbirleri eşliğinde askeri havaalanına götürmüşlerdi.

Getirdikleri askeri uçağa tabut sığmayınca, Diyarbakır’dan başka bir uçak istemişler ve kardeşinizi de bindirerek gecenin karanlığında gözden kaybolmuşlardı.
Siz yıllar önce mezarınızın parçalanacağını yazdığınız ‘’Eddai’’de haber vermiş, esas derdinizin mezarınızın parçalanması değil, ‘’İslam’ım’’ bütün cihana emniyet, huzur ve saadet vermesi olduğunu da ifade etmiştiniz.

Afyon’daki Askeri Havaalanına inen uçaktan alınan tabutunuz, orada bekleyen askeri araca alınmış ve gecenin karanlığında yola koyulmuştu.
Bir müddet yol alan araç, bir mezarlığın yanında durmuş ve tabutunuz daha önce hazırlanan bir mezara görevliler tarafından gelişigüzel konmuş ve üzeri toprakla örtülmüştü.

Sonra geldikleri gibi çok sıkı güvenlik tedbirleri arasında dönmüşlerdi.
Kardeşiniz Abdülmecit, bütün bu zulmün sessiz bir şahidi olmuş, büyük bir acı duymuş ve adeta şok olmuştu.

Gecenin bir vaktinde yola devam eden askeri araç, bir yerleşim yerinden geçerken, aynı zamanda çok büyük bir alim olan kardeşiniz Abdülmecit de yanındaki askere, bulundukları yerin neresi olduğunu sormuş ve kısık bir sesle ‘’Eğirdir’’ cevabını almıştı.
Sonra O’nu aldıkları gibi Konya’daki evine bırakmışlar ve bu meseleyi de unutmasını sıkı sıkıya tembih etmişlerdi.

Fakat hiçbir talebeniz, bu durumu unutmamıştı.
Unutmaları da mümkün değildi.
Şimdi Üstad’larının mezarı, hiçbirisinin bilmediği bir yerdeydi ve buna da hem çok üzülüyorlar ve hem de çok hayret ediyorlardı.
Mezarınızın gizli kalması gerektiğini zaten siz haber vermiştiniz.
Bunda bir problem yoktu.
Fakat ‘’birkaç talebem mezarımın yerini bilecek’’ demiştiniz.
Şimdi ise hiçbiri bilmiyordu.

Bu durumun ne zaman tahakkuk edeceğini ve sizin mezarınızı nasıl bulacaklarını da doğrusu çok merak ediyorlardı.
İşte bu merak hiç beklenmedik bir zamanda giderilmişti.
Isparta’lı Bir Nur Talebesi, vefat eden çocuğu için Isparta Şehir Mezarında bir mezar yeri kazarken bir tabuta rastlamış, merak edip bakınca da size benzetmiş ve hemen mezarı kapatarak Aziz Talebeniz Bayram Yüksel’e haber vermişti.

Bunun üzerine uygun bir zaman belirleyerek mezarlığa koşan Bayram, bahsedilen mezara merak ve heyecan ile bakmış ve hemen sizi tanımıştı.
Üstelik sizi buraya defneden görevliler ya cehaletlerinden, ya da acelelerinden tabutu gömerken gereken hassasiyeti göstermemişler ve gömme pozisyonunu da dini gereklere uygun bir şekilde yapmamışlardı.

Şimdi ne yapmaları gerektiği konusunda bir karar vermeleri gerekiyordu.
Önce kendisine haber veren talebenizi sıkı sıkı tembihlemiş ve olaydan hiç kimseye bahsetmemesini istemişti.
Sonra size çok yakın bir iki talebeniz ile istişare etmiş ve en uygun kararı vermişlerdi.

Bir gece karanlığında kimseye görünmeden mezarınızı açmışlar, tabutunuzu bir kamyonete bindirmişler ve istişare sonucu tespit edilen mekana götürmüşlerdi.
Siz bir ara Bayram’a ‘’sen mezarımda bekleyeceksin, nöbetdarım olacaksın’’ demiştiniz.

İşte bu sözünüzün tahakkuk etmesi ve mezarınızın da çok az sayıda talebeniz tarafından bilinmesi hususları, bu ilginç hadise sonucu gerçekleşmişti.
Aslında siz vazifenizi hakkıyla yerine getirmiş ve yazdığınız Risale-i Nur’lar ile asrın insanlarının zihnine takılabilecek bütün müşküllere en ikna edici bir şekilde cevaplar vermiştiniz.

Asrın hastalıklarına Kur’an eczanesinden en güzel devaları bulmuş, zamanın insanlarının anlayışına en uygun şekilde izah etmiştiniz.

Zaten bu dünya bir misafirhane idi.
Önemli olan bu misafirhanedeki vazifemizi en iyi şekilde yerine getirmekti.
Siz bütün talebelerinizin şehadetiyle bu vazifenizi en güzel şekilde yerine getirmiştiniz.
Bu şehadette bulunan insanların da sayısı, her geçen gün artmaya devam etmektedir.

Milyonlarca insan, yazdığınız bu eserler ile imanını kurtarmaya ve gerçek fıtri istikameti bulmaya devam etmektedir.
Mezarınızın yerinin gizli kalması ile bu büyük ve cihanşümul hizmet engellenebilir mi?
Ayağının ucunu bile görme basiretinden mahrum zavallılar, mezarınızı nakletmekle, akıllarınca gizli bir yere gömmekle, bu nuru söndürebileceklerini zannettiler.

Oysa bilmeyerek, kader-i İlahi’nin sırlarına akıl erdiremeyerek, bu nurun daha da parlamasına, daha çok insanı aydınlatmasına istemeyerek de olsa sebep oldular.
Yaramaz çocuklar misali, üflemekle güneşi söndürebileceğini sanarak büyük bir hataya düştüler.

‘’Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Allah nurunu tamamlayacaktır, velev kâfirler istemeseler de.’’
Bugün eserleriniz dünyanın her tarafında, milyonlarca insan tarafından okunuyor ve bütün dünyayı aydınlatmaya devam ediyor.
Bu büyük Kur’an’i hizmet kıyamete kadar devam edecek.

Sizin mezarınızın yeri bilinmiyor fakat her gün size minnettar milyonlarca talebenizin ve sizi sevenlerin rahmet duaları ve Fatihaları, sağnak sağnak ruhunuza yağmaya devam ediyor.
Beş vakit namazlarda okunan dualar, sizin ve sadık talebelerinizin ruhlarını mesrur ediyor.
Maddeten veda yolculuğunuz belki bu şekilde nihayete erdi, fakat manevi yolculuğunuz, bu dünya var oldukça devam edecek.

İnsanların imanlarını kurtarmaya, bu ülke ile birlikte, İslam âlemi ve bütün dünyada barışa, huzura ve asayişe hizmet etmeye devam edecektir.
Bugün dünyadaki ve İslam âlemindeki sıkıntıların temelinde, bazı kesimlerin hala ısrarla size ve nurlarınıza gözlerini kapatmak ısrar ve inadından kaynaklanıyor.
Fakat Rabbimizin va’di vardır.

İman ve Kur’an nurları, ahir zamanda bütün dünyada bir büyük barışa ve saadete vesile olacaktır.
Bunun içinde talebelerinize, daha fazla hizmet etmek ve bu nurları muhtaç insanlara, daha büyük bir heyecan ve şevk ile götürmek görevi düşmektedir.
Rabbimin bu büyük manevi cihad hizmetinde, bu kahraman insanları muvaffak etmesini temenni ediyorum.

Sizi ve nurlarınızı tanıdığım için kendimi çok bahtiyar addediyorum.
Bizlerin de bu büyük ve mukaddes hizmetin, küçük dahi olsa bir parçası ve mensubu olmamızı, Rahim ve Kerim olan Rabbimizden bütün ruh-u canımla niyaz ediyorum.
Ruhunuza binler Fatihalar efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum